❧ 12. Bölüm

10.9K 339 144
                                    

Keyifli Okumalar!.. ❤️‍🔥

Gerçekler ve yalanlar hangisi daha ağır basıyordu. Bilmediğin bir gerçeği öğrendiğin zaman mı can acırdı yoksa yalan olduğunu bilmediğin bir gerçek mi daha çok acıtırdı insanın canını. Belki de ikisi de eşitti. Kimisine göre yalan asla kabul edilmezdi. Kimisine göre ise yalan olmadığını düşündüğün gerçekler yüzüne vurduğu zaman kabul edilmezdi. İnsan zor durumda kalınca yalan söyleyebiliyordu. Büyük, küçük hiç fark etmiyordu ama yalan yalandı işte.

İnsanı şu hayatta en çok yalan söylemek bitirirdi insanın gözünde. Yalan.. çok derin anlamlar katan tek kelimelik aslında koca bir cümleye bedeldi. Belki bir insanın iyiliği için bile yalan söylense yalan, yalandı ve asla geri dönüşü olamazdı.

Peki ben bu yalanı söylemeyi göze alabilecek miydim? Bora'nın ve Savaş'ın gözlerinin içine bakarak. Bora bu yalanı söylediğim zaman anlayacaktı yalan olduğunu. Hatta hayal kırıklığına da uğrayacaktı. İlk defa bir insanın gözlerinin içine bakarak yalan söyleyecektim. İlk defa bu kadar kara ve siyah bir yalan.

En çok da ben nefret ederdim yalandan. Nasıl bir insana dönüşmüştüm ben? Biri çıkıp birisinin hayatını tehlikeye atmamak için yalan söyleyeceksin dese sinirlenir ve asla söylemezdim derdim. Ama şimdi Bora'nın gözlerinin içine baka baka resmen yalan söyleyecektim.

Herkes oturmuş Reyhan'ın getirdiği kahveleri içiyordu. Reyhan hepimize kahve yapmış ve kek getirmişti. Reyhan'ın yaptığı keki çok seviyordum, aynı anne keki gibiydi ama şuan yiyecek havamda değildim. Annemi de çok özlemiştim. Kaç gündür sesini duymamıştım. Bizimkiler ne kadar durumu idare etse de annemin beni çok merak ettiğini biliyordum. En kısa zaman da arayacaktım.

Savaş ve Reyhan ikili koltuğa oturmuşlardı. Elif ve Bora da yan yana ikili koltuğa oturmuş ve tekli koltukta oturan benden bir cevap bekliyorlardı.

Sanki şuan onlar polis ve bende bir mahkum gibi karşılarında oturarak suçlu gibi duruyordum. Garip hissettirmişti. İnsan gerçekten böyle bi tuhaf hissediyormuş.

Savaş ilk konuşan olarak ''eve girince gerçekten bir an hayalet olduğunuzu düşünmüştüm'' dedi gülmeye çalışarak. Sanırım şuan ortamdaki gerginliği azaltmaya çalışıyordu. Kendi çapında espri yapıyordu ama şuan kimsenin gerginliği azalacak gibi değildi.

Özellikle Reyhan ve Bora hem düşünceli hem de bir o kadar dikkatle bana bakıyorlardı. Reyhan nişanlanacağımı öğrenmişti ama Bora ve Savaş bilmiyordu.

Savaş kimsenin gülmeyip büyük bir ciddiyetle baktığını görünce ''ıh anladım sussam iyi olacak galiba'' dedi.

Reyhan dirseğiyle Savaş'ın koluna vurdu ve ''sus artık salak'' dedi.

Savaş acı içinde inleyerek ''kırmızı biber sustum ya zaten'' dedi sinirle.

Reyhan, Savaş'a sinirle dönerek ''bak bana bir daha kırmızı biber dersen döverim seni'' dedi.

Savaş ''sende vurma bir daha demeyim bende, kırmızı biber'' dedi. Çocuk gibi atışmalarına dayanamayan Bora ''bir susun artık çocuk gibisiniz'' dedi.

Bora bu sefer de bana dönerek ''Damla neler olduğunu anlatacak mısın artık?'' diye sordu. İki saattir herkes benim anlatmamı bekliyordu. Bu yüzden de sinirle bana bakıyorlardı.

Yani ne yapabilirim yalan söylemek kolay mı sanki.

Elimdeki kupa bardağını masanın üzerine koyarken ''söylediklerime birazdan şaşıracaksınız ama lütfen sorgulamayın doğruları anlatacağım'' dedim.

Bora kaşlarını çatarak ''yalan bir şey olmasında zaten biliyorum söylemezsin ama yine de sakın Damla'' dedi.

Boğazıma koca bir yumru oturmuştu. Sanki vurulduğum zaman bile bu kadar canımın acıdığını hissetmemiştim. Sözler, gerçek can acısından daha acı vericiydi.

EYLİLA +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin