*Rosé'den*
Kendi odamda elimdeki dosyalara odaklanmaya çalışıyordum, fakat Jimin denen haysiyetsizin söyledikleri aklımdan çıkmıyordu.
Tamam zamanında öyle biri olabilirdim fakat insanları tanımadan nasıl bu kadar emin olabiliyordu.
Birşeyeler bildiğini sanmıyorum, Sang-min amca bize söz vermişti.
Dosyaları sertçe masaya bırakıp ayağa kalktım. Moral falan kalmamıştı bende.
Yu-jin i odama çağırdım.
Yj" Buyurun Rosanne hanım. "
Rs" Ben çıkıyorum bu günkü toplantıları ve işleri iptal et lütfen. "
Yj" Tabi ederim. Bir sorun mu var? "
Rs" Yok tatlım. İstersen sende çıkabilirsin. "
Yj" Tamamdır, teşekkür ederim. "
Gülümseyip askılıktan kabanımı aldım ve giyip odadan çıktım. Biran önce eve gitmek istiyordum. Hızlı bir şekilde otoparka gidip arabama bindim.
Çalıştırıp sonunda şirketten çıkabildiğimde derin nefesler aldım. Camların hepsini açmıştım. Işıklara geldiğim zaman kırmızı yanmıştı.
Durdum ve ellerimi saçıma daldırdım. Bir süre böyle bekledikten sonra arabaların hareketlendiğini duydum. Bende kendime gelip yola devam ettim.
Sürekli dalıyordum. Aklımda halâ Jiminin dedikleri yankılanıyordu, böyle birşeyi nasıl düşünür.
Bir çığlık sesi duyduğumda hızla frene bastım. Önümde kulaklarını kapatmış küçük bir kız çocuğu görünce afalladım.
Emniyet kemerini hemen çıkarıp kızın yanına koştum.
Rs" Sana çarpmadım değilmi? "
Ağlayarak bana sarılınca donup kaldım. Kollarımı yavaşça sırtına çıkarttım ve teselli verircesine sıvazladım.
Bir kadın koşarak yanımıza gelmeye başladı sanırım annesi.
X" Rose buraya gel kızım. "
Kızın adını duyunca daha çok şaşırdım. İsmimiz aynıydı.
Rs" Ş-şey ben özür dilerim. "
X" Sorun değil benim daha dikkatli olmam gerekti. "
Kadına utandığım için bakamamıştım fakat gülümsemek için bakınca ikinci bir şok yaşadım. Bu kadın aynı anneme benziyordu.
Gözlerim dolmuştu bile kadın kısa bir baş selamı verip gittiğinde ben halâ yerimde duruyordum.
Korna sesleri duymaya başlayınca arabama yöneldim fakat halâ kadının gittiği yöne bakıyordum.
Afallamış bir şekilde yola dönüp sürmeye başladım. Yol kenarındaki çiçekçide beyaz laleri görünce aklıma annem geldi. En sevdiği çiçekti lale.
Hemen standın yanında durup arabadan indim.
Rs" Bir demet lale verirmisiniz. "
Çk" Tabi güzel kızım vereyim hemen. "
Kadına gülümsedim. Beş dakika sonra demetleri alıp parasını ödedikten sonra tam gidecekken çiçekçi kadın seslendi.
Çk" Üzerini örttüğümüz herşeyin altında kalırız. "
Kadına bakmadan gülümsedim, Alice Miller'ın bir sözünü söylemişti. Sanırım kadın sıkıntıda olduğumu anlamıştı. Kadının duyamayacağı bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Only Options•[♧] Jirose-Liskook (TAMAMLANDI)
FanfictionHani derler ya hayatta en çok neyden korkarsan onu yaşarmışsın diye. İşte benim de en çok korktuğum şey güvenmekti... Bir insana güvenmek daha doğrusu güvenebilmek çok mucizevi birşeymiş gibi geliyor kulağa. Şimdi ise olduğum zamana, bulunduğum orta...