31. Bölüm

78 10 0
                                    

Korku neydi? Bir insan en çok neden korkardı? Karanlıktan? Yalnız kalmaktan? Anlaşılmamaktan? İnsanlardan?

Benim korkum bunların oluşturduğu bir bütündü ve adı tekrara düşmekti. Tekrardan aldatılmak. Tekrardan karanlığa mahkum olmak. Tekrardan çevrende bir sürü insan varken yalnız kalmak. Tekrardan neler hissettiğimin kimsenin anlamaması. Ve tekrardan güvendiğim insanın güvenilmeyecek biri olduğunu anlamak.

Kalbim bir açıklaması vardır elbet, diyordu. Ben Aras'ı sevdim ve güvendim. Aras bize ihanet etmez. Beynim karışık duygular içerisindeydi. Kalbim gibi düşünmek istiyordu ama bu yakınlığa bir açıklama yükleyemiyordu.

Aras yaklaştığı yerden, yani Doğa'nın karşısından gülerek geri çekildi. Güldü. Gözleri kısıldı.

Güçlü ol dedim kendime. Saçmalama ve gidip orada ne olduğunu sakinlikle öğren.

Dikleştim ve kendimden emin adımlarla onların yanına yürümeye başladım. Aras beni görünce ayağı kalktı ve kolunu belime dolayarak yanağıma bir öpücük bıraktı.

Bana dokunuşunda herhangi bir değişiklik var mı, diye düşündüm. Yoktu. Yine nazik bir şekilde belimi kavramıştı ama nazikliğin tam zıddı bir şekilde de beni kendine hapsetmek ister gibiydi.

Yüzüme bir gülümseme kondurup ondan ayrıldım ve sandalyelerden birine oturdum. Doğa tam karşımda duruyordu. Aptal gülümsemesi suratındaydı. Az önce her ne olduysa ondan gülümsediği belliydi ve tam gözlerimin içine bakıyordu.

''Hoş geldin Alya.'' dedi her zamanki yapmacık ifadesiyle.

Ona cevap bile vermeden sadece yapmacık olduğu her halinden belli olan bir gülümseme sundum. Ardından Aras'a döndüm ve az önceki manzarayı şuan için unutmaya çalışarak içten bir şekilde gülümsedim. ''Kalkalım mı huzurum?''

Ona bu şekilde hitap ettiğim için gülümsedi. ''Olur gün ışığım.''

Doğa'ya göz ucuyla baktığımda deminki o aptal gülümsemesinin olmaması beni keyiflendirdi. Onun yerine yüzünde emanet duran bir gülümseme vardı.

Aras'la beraber kalktık ve ondan uzaklaşana kadar sessiz kalıp elimi tutmasına izin verdim. Ondan uzaklaştığımız anda elimi elinden çektim ve sertçe ona döndüm. O ise kaşlarını çatarak neden böyle davrandığımı anlamlandırmaya çalışıyordu.

''Bir sorun mu var?'' dedi tereddütle.

''Seni dinliyorum.'' Sinirlerime hakim olmaya çalışarak elimi saçlarımın arasına geçirdim.

''Ne anlatmam gerekiyor?'' Son derece ciddiydi çünkü benim de ciddi olduğumun farkındaydı.

''Gördüm sizi.'' dedim sabrımın son sınırlarındayken.

Orman gözlerini gözlerime dikti. ''Yanlış bir şey mi yapıyorduk?''

Sinirlenmeyecektim. Derin bir nefes aldım. ''Ben sana dışarıdan nasıl göründüğünü söyleyeyim sen karar ver buna.'' Kaşlarını kaldırarak bana bakmaya devam etti. ''Hatta hayal et tamam mı?'' Gözleriyle beni sorguluyordu. ''Benden hoşlandığını düşündüğün biriyle ben aynı masada oturuyorum...''

''Doğa benden hoşlanmıyor.'' dedi konuşmamı yarıda kesen kesin bir dille.

''Sözümü kesme!'' Sert çıkan sesimle beraber duraklamıştı. ''Öyle bir şey olduğunu düşün.''

''Düşündüm.'' Sesi hoşnutsuz çıkmıştı ve benim de istediğim tam olarak buydu.

Onu bahçedeki sandalyelerden birine oturttuğumda ne yaptığımı anlamak için gözlerini yüzümden çekmiyordu. Ben de sandalyemi tam karşısına aldım ve onun sandalyesine olabildiğince yaklaştım.

Mutlu Sonsuz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin