Yorumlarınızı bekliyorum efenim!
Olur ya hani bazen kendini boşlukta hissedersin ne yapman gerektiğini ne söylemen gerektiğini bilemezsin. Kendinle savaş verirsin. Kendine açıklayamadığın için başkalarına açıklayamazsın. Bir savunman yoktur çünkü. Baştan beri hazırladığın savunmanın duvarlarını biri gelip yıkmıştır. Benim duvarlarımı Araf yıkmıştı. Bacaklarımı gövdesinden kurtardım ve kıyıya yüzdüm. Arkamdan geliyordu. Babamın bakışları zaten yerin dibine girmeme sebep oluyordu. Babam benle hiç muhattap olmadı. Araf'a baktı direk.
" Ne oluyor? "
Araf sırıttı. Önüne gelen ıslak saçlarını arkaya attı.
" Eğlendik."
Ne demişti o?
Eğlendik?
Eğlendik?
Beynimin idrak etmesi zaman almıştı. Eğlenmiş beyefendi. Babam bana döndü.
" Duru. Sana yakışmadı. "
Ve babam uzaklaştı. Ne kolumdan tutup götürdü. Ne başka bir şey.
Duru sana yakışmadı.
Haklıydı. Yakışmadı. Ama o siyah gözler yüzünden olmuştu.
" Baba! Bekle! "
" Evde konuşuruz. "
Beyaz cipine bindi ve gitti. Araf'a döndüm.
" Eğlendik? "
" Ben sadece eğlendim Duru. "
Her kelimesi kalbime batıyordu. Her defasında daha güçlü.
" Şerefsizsin. "
" Sakın! Sakın bana hakaret etme. "
" Dün kendine hakaret ediyordun ama? "
Sinirlenmişti. Gözleri. Tanıyamadığım bir siyah oldu. Anlatamadığım. Bileğimi sertçe tuttu.
" Sana. Dün. Ne. Anlattım? "
Her kelimede durmuştu.
" Hiçbir şey. Ama daha önemlisi ne biliyor musun? Senin ani duygu değişimlerin. İki dakika önce bana göre duygusal, sana göre eğlence olabilecek bir şekilde öpüşüyorduk. Şimdi. Benim canımı acıtıyorsun."
Bileğimi bıraktı. Morarmıştı.
" Sonra konuşalım mı? "
" Tamam Araf bey. Ne zaman gel derseniz gelirim. Git deyin giderim. "
Ve koşarak arabaya bindim. Gözüm dönmüştü. Bir süre sonra yürümeye karar verdim. Arabadan indim. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum akşam olmuştu. Zamanı idrak edince hemen taksi bulmak için çabaladım. Sonra omzumdaki bir kol beni durdurdu.
" Bu saatte nereye be? "
" Sanane! "
Kolundan kurtuldum.
" Küçük kız inat yapacak. Gel eğlenelim. "
Yaptığı cüretkar teklif feci şekilde ürkmeme sebep oldu.
" Uzak dur! Uzak dur! "
" Şşş sakin ol. "
Koşmaya başladım. Bir süre koştum. Arkamdan geliyordu. Sonra çıkmaz sokak olduğunu fark ettim. Arkamdaki duvara yaslandım. Gittikçe yaklaştı gittikçe. Sonra kafasını boynuma gömdü. Ne kadar çığlık attım bilmiyorum. Zaman kavramım yok olmuştu. Vücudumun her zerresinden nefret ediyordum. Sonra güçlü bir el adamı üzerimden çekti. Ve onu yumruklamaya başladı. Köşeye sinmiştim. Kim olduğunu görmek istemiyordum. Ama bir yanım onun Araf olmasını istiyordu. O muhteşem vanilya, tarçın karışımı kokusuyla mest olmak. Sonra o güçlü el bacaklarımın altını sonra sırtımı tuttu ve havaya kaldırdı. Kesinlikle Araf değildi. Gözlerimi yavaşça araladım. Mavi gözler kesintisiz bana bakıyordu.
" Bunları yaşadığın için üzgünüm. Seni korumam lazımdı. Ama birlikte atlatacağız Duru. "
Toprak'tı bu. Ne oluyordu bana? Beni kucağında taşıyanın Toprak olduğunu bilmek hüzün vermişti. Araf niye aklımdan çıkmıyordu. Kalbim konuşuyordu şu an. Her defasında seni yere düşürdü Duru. Ama sen gitmedin. Ve şu an kucağında olmak istediğin adam Araf 'tı. Sana bu kadar acı çektirmesine rağmen. Niye Duru? Niye? Aşıksın ona. Kalbimi susturdum. Saçmalıyordu. Fazlasıyla.
" Toprak. Evime götürme. Lütfen. Babam beni böyle göremez. "
" Merak etme. "
Sonra arabanın kapısını açtı. Arka koltuğa benle birlikte yerleşti. Ah yine o. Vanilya, tarçın. Araf ön koltuklaydı. Gözlerimi açmamama rağmen hissediyordum. O yanımdaydı. O benleydi. Vücuduma gereksiz bir güven duygusu yayıldı.
" Araf. "
Fısıldar gibi konuşmuştum. Cevap gelmedi. Ama oydu. Toprak benle arka koltukta oturuyordu. Bir elini sıktığını gördüm. Kulağıma yanaştı.
" Araf burda Duru. "
Neye üzülmeliydim? Bunu beni seven adamın söylemesine mi? Yoksa sevdiğim adamın cevap vermemesine mi? Sevdiğim adam? Yoktu öyle bir şey. Bir süre sonra araba durdu. Toprak indi. Ve beni o vanilya, tarçın kokusu kucağına aldı.
" Araf. "
" Burdayım. "
" Seni seviyorum. "
Bunu ben mi demiştim? Ben? Duru Üner?
Sırıttı.
" Biliyorum. "
Bir dakika. Nerden biliyordu? Ama şu an tek istediğim onun o kokusuydu. Kafamı göğsüne gömdüm. Ve gözlerimi kapattım. Gözlerimi açtığımda rahat bir yataktaydım. Araf yanımda yoktu. Ben ona ne demiştim? Nasıl? Yaşananlar aklıma dank etti. Araf'a seni seviyorum demiştim. Daha ben bile duygularımdan emin değildim. İçinde olduğum odaya bakmıştım. Siyah tonlar hakimdi. Duvarda bir resim asılıydı. Bir aile. 3 kişilik. Baba olduğunu düşündüğüm adamın kahverengi gözleri vardı. Ciddi anlamda yakışıklıydı. Elindeki deri yüzük dikkatimi çekmişti. Yanındaki kadının kocaman gözleri vardı. Ona garip bir sevimlilik veriyordu. Ve çocuk. Siyah gözleri vardı. Abartmıyorum. Simsiyah. Gözleri kırışmıştı. Bir gamzesi vardı. Siyah saçlar. 4 yaşlarındaydı. Bir dakika. Araf. Araf olabilir miydi? Çocuk gülüyordu. Araf. Oydu. Ne kadar mükemmel olduğunu görünce bir kere daha büyülendim. Çocukken de mükemmeldi. Odayı biraz daha inceledim. Üstümdeki yorganı kaldırıp ayağa kalktım. Duvardaki yazı dikkatimi çekti.
" Su'dan Araf'a. Beni unutma siyahım. "
Su? Su! Kalbimde hissetmediğim kadar keskin bir acı hissettim. Araf aşık olmuştu daha önce. Bunu biliyordum. Ve bu canımı yakmıştı. Fazlasıyla. Sonra kapı açıldı.
" Sen ne yapıyosun? "
Sesi sakin ama sinirli çıkmıştı.
" H-hiçbir şey. "
" İyi. "
Arkasını döndü ve kapıyı işaret etti. Ben çıkarken ağzımdan kaçıverdi.
" Su kim?"
Gözleri. Yine ton değiştirmişti. Korkutucu. Ama masum.
" Sanane. "
" Yaşına uygun bir cevap oldu. "
- Araf'ın ağzından-
Su ismini duymamla kalbimi delici bir şey kapladı. Acı, öfke, özlem. Su. Benim beyazım.
Beni unutma siyahım.
Su'yu özlemiştim.
" Sana sormadım ufaklık. Yürü. "
Peşimden geldi. Koltuğa oturdum. O da yanıma.
" Araf? "
" Ne! "
Sesim yüksek çıkmıştı.
" Beni sevemez misin? "
Duru Üner nerdeyse onu sevmem için yalvarıyordu. Ufaklık. Malesef seni sevemem. Çünkü kalbimde daha güçlü bir şey var sana karşı. Nefret gibi mesela.
" Duru. İyi misin? "
İyi değildi.
" Değilim gerizekalı! Sana seni sevdiğimi söyledim. Kalbimi açtım. Ve senle öpüştük. Ve sen hiçbir şey olamamış gibi davranıyorsun. "
Ne bekliyordu?
" Bana güvenmemen gerektiğini söylemiştim. "
" Mükemmel. Çünkü bencilsin. "
" Bencilim. "
" Gıcıksın. "
" Gıcığım! "
" İticisin. "
" İticiyim. "
" Aşıksın. "
" Aşığım. "
Ne dediğimi anlamam zaman aldı. Gerizekalı. Aklınca beni kandıracak. Ciddi anlamda onun bu tavırları rahatsız ediyordu.
" Kendin itiraf ettin. "
Gülüyordu.
" Duru? 3 yaşında mısın? Benim sana bakmayacağımı bilmiyor musun? "
Gözleri koyulaştı. Yeşili değişti.
" En azından sevmeyi deneyemez misin? "
Yalan söylemeliydim. Onu elimde bulundurmak için.
" Deneyeceğim. "
Gülümsedi. Ciddi anlamda gülümsemişti. Benim aksime. Ondan iğrenmemin tek sebebi babamın katili olması değildi. Su'ya çok benziyordu. Çok. Kollarını boynuma sardı. Elimi beline koymakta tereddüt etsemde sonra yerleştirdim. Kafasını kaldırdı. Yüzüme baktı. Elleri yanağımdaydı. Bir anda dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bu yaptığı bende gülme hissi uyandırmıştı. Duru'yu bu kadar yüzsüz hayal edememiştim. Karşılık verdim tabiki. Koltuğa otutturdum. Duru direnmiyordu. Bana karşı olan duvarlarını yıkmıştı. Savunmasızdı. Ama onun aciz anından yararlanmayacaktım. Ellerimi beline yerleştirdim. Sonra tanıdık bir erkek sesi dikkatimi çekti. Dudaklarımı çektim. Bize parçalanmış bir şekilde bakan Toprak bulmayı hayal etmemiştim.
Sizi seviyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
ActionSiyah ve gri karışırsa ne olur? Ve siyah gri olana dek karışmaya devam etti. Beyaz duruluğunu yitireceğini bile bile savaşından vazgeçmedi. Duru ve Araf. Birbirlerinin ne zıttıydı ne de aynısı. Biri siyahtı biri gri. İkiside Araf'ta kalmıştı. Birle...