Yorumlarınızı bekliyorum!
" Araf niye kızı orda bıraktın? "
" Boşver Güneş. Hadi yat sen. "
" Sen niye böyle biri oldun? "
Babam için Güneş.
" Nasıl biriymişim? "
" Umursamaz. Can acıtan. Ben o çocuğu göremiyorum artık. Dünyaları yakabilecek kadar güçlü, ama sevgiye muhtaç olan o küçük çocuğu. "
Ben de göremiyorum. Ama ben de istemezdim böyle olmayı. Ama mecburum.
" Güneş yat uyu! "
" Ben İzmir'e dönüyorum. "
" Saçmalama. "
Güneş kapıyı çekip çıktı. Arkasını döndü sonra.
" Kendine dön Abi! "
Ve gitti. Şu an gerizekalı bir kız yüzünden bana atar yapıyordu. Toprak'a mesaj attım. Kime:Toprak
Yürü gel eve. Sana. Neyse gel eve.
Anında mesaj geldi.
Kimden:Toprak
Sen benim kardeşimsin gerizekalı!
Hemen kapı çaldı.
" Oha kapıda mı bekliyorsun? "
" Evet. Araf'ım! "
" Toprak cidden senden şüphelenmeye başlıyorum. Artık bir sevgili bul. Mümkünse kız olsun. "
Omuz silkti. Ve odasına yattı. Evimdeki bir oda onundu. Sonra whatsapp'dan bildirim geldi.
Kimden: Duru Üner
Yaptığın gerçekten ayıptı. Yakışmadı. Niye yaptın? Tamam saçmalıyorum. Bak ben hiçbir zaman gurursuz değildim. Hala değilim. Bir daha görüşmeyelim.
Telefonumu kapatıp yatağa yattım. Onu görmek istemiyorum. Hemde hiç. Sabah kalktım. Toprak çoktan gitmişti. Giyinip arabamı çalıştırdım. Şirketin kapısında Duru vardı. Siyah mini bir etek giymişti. Askılı bir bluz. İğrençti. Yada güzel. Ama onu görünce midemin bulandığını hissettim.
" Günaydın. "
Deyip her zaman çalıştığımız yere geçtim. Ama ufak bir sıkıntı vardı. Ege Üner odadaydı.
" Selim İnan'ın oğlu muymuş? Olsun sorun değil. Bizle uğraşmak istiyor demek ki. Selim'i nasıl acı çekerek öldürdüysek buna da aynısını yapacağız zamanı geldiğinde. "
Bunu duymamla kalbimin çarptığını hissettim. Belki de uzun süredir ilk defa. Şirketten koşarak uzaklaştım. Demek ki babama işkence etmişlerdi. Her zaman gittiğim yere gidecektim.
- Duru'nun ağzından-
Onu koşarak görmüştüm. Yüzü beyaz görünüyordu. Belki de ilk ve son defa. Kalbim peşinden gitmem için yalvarıyordu. Mantığım beni o gece nasıl bıraktığını vurguluyordu. Belki de ilk defa kalbimi dinledim. Ve hemen peşinden arabaya atladım. Yarım saatlik yoldan sonra deniz kenarına gelmiştik. Taş bir eve. Deniz kenarına. Uzaktan izliyordum. Bir anda duvara bir yumruk attı. Eli kanıyordu. İzlemeye devam ettim. Kumlara yumruk atmaya başladı. İçindeki canavar ortaya çıkmış gibi görünüyordu ama ben o canavarı değil içindeki çocuğu, öfkesini kontrol edemeyen çocuğu görüyordum. Sonra durdu. Denizin üstüne oturdu. Ve başladı.
Umutsuz olduğu bir anda sevmek ister her insan.
Nefes aldı. O zaman anladım. Şarkıyla iyileşiyordu. Gitarı eline aldı.
Biraz şanslıysan neden olmasın?
Yanına gittim. Nazikçe tutuyordu gitarı. Beni fark etti. Gözlerini gördüm. Acıyı, nefreti.
" Niye buradasın!! "
Bağırarak söylemişti. İşte o anda Duru Üner'e hiç yakışmayacak bir şey yaptım. Elimi dudaklarına götürdüm.
" Birazdan kızarsın bana. Ama şimdi buna ihtiyacın var. "
Beklediğimin aksine sessizce oturdu. Yanına oturdum. Ve ben başladım bu sefer. Kendinden emin değilsen sevme.
Bensiz mutluysan. Hep öyle kal.
İki saniyeliğine de olsa gülmüştü. Samimi bir şekilde. Yada ben öyle görmek istediğim içindi. Devam ettim.
Eğer her gece yattığında büyülü düşler sana benden bahsediyorsa.
Hemen tatlı uykundan uyan.
Çünkü ben hiç uyuyamam seni düşündüğüm zaman.
Elini gitarda yavaşça gezdirdi. Elimi boşta duran elinin üstüne koydum. Elini çekmedi. Ama tepki de vermedi.
Son kez nefes aldım.
Ben ki sevmekten hiç usanmam.
Gitarı bıraktı. Denize daha da yanaştı.
" Niye buradasın? "
" Burda olmak istiyorum çünkü. "
" Ama ben burda olmanı istemiyorum. "
İşte yine Araf İnan. Denize bakıyordu. Burnu, ağzı, çenesi her şeyi biblo gibiydi. Ailesini merak ettim. Kime benziyordu? Babasına? Annesine? Hayır Araf kimseye benzemiyordu. Kendine benziyordu. Onu tek kelimeyle ifade etmek gerekirse siyah. O siyahtı. Daha demin söylediğine aldırmadan devam ettim.
" En sevdiğin renk? "
" Sanane! "
" Araf. En sevdiğin renk?"
Tabiki siyahtı niye soruyorum ki?
" Beyaz. "
Şaşırmıştım.
" O zaman niye her şeyin siyah? "
" Çünkü. "
Devam etmedi.
" Bana bu kadar soru sormaman gerektiğini söylemiştim. Git artık. "
Yüz kere gitmem gerektiğini söylemişti. Bendeki bu yüzsüzlük nerden geliyordu? Ciddi anlamda. Neydi amacım?
" Kaç kardeşin var? "
" Senin anlama kıtlığın var. Git artık! "
Arkamdaki kumları sildim.
" Sana iyilik yapılmaz. "
" Haklısın. Sakın bir daha bana iyilik yapmaya çalışma. Bedelini ödersin. "
" Niye böyle davranıyorsun? "
Yanına yanaşmıştım. Aramızda çok az mesafe vardı. Ellerini belime yerleştirdi. Ürperdim.
" Bunun yüzünden. "
Lanet olsun ki konuşamıyordum. Dilimi yutmuştum sanki.
" Eğer kendinden emin değilsen sevme Duru. "
Ne demişti o bana? İsmimle hitap etmişti. O zaman sinirli değildi.
" Sevmiyorum. "
Sırıttı. Ama yapmacıktı.
" Ben de. Hem de hiç. "
Yüzüme yanaştı. Gözlerimi kapattım. Hemen uzaklaştı.
" Amatörsün. Ama hemen tatlı uykudan uyan. "
Bugün pinhani-sevmekten usanmam dan yürüyecekti heralde. Sonra bir kız sesi bizi böldü. Kız hemen kollarını Araf'a sardı. Araf kızın belini tuttu ve onu öpmeye başladı. Midemin bulunmaya başladığını hissettim. Ben hala olayın şokundaydım. Ve kalbimde tanımlayamadığım bir şey vardı. Evet bir doğru vardı. O da Araf kimi isterse alırdı. Ve ne isterse olurdu. Arabaya doğru koştum ve çalıştırdım. Bir daha asla bu hatayı yapmayacaktım. Ama kalbim konuşuyordu. Yine yapacaksın Duru. Yine. Ve yine. Canını acıtacak. Ama sen ona yardım etmek isteyeceksin. Her defasında. Sürekli seni düşürecek. Ama sen her seferinde onu kaldırmak isteyeceksin. Dizlerinin yarası umrunda olmayacak. Sadece onun dizleri kanamasın isteyeceksin. Kalbi acımasın. O üzülmesin. O siyah gözlerin bir kere parladığını görmek için her şeyi yapacaksın. Çünkü.
İçimdeki sesi susturdum. Ve yol aldım.
Yorumlarınızı yazın lütfen efenim.!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
AçãoSiyah ve gri karışırsa ne olur? Ve siyah gri olana dek karışmaya devam etti. Beyaz duruluğunu yitireceğini bile bile savaşından vazgeçmedi. Duru ve Araf. Birbirlerinin ne zıttıydı ne de aynısı. Biri siyahtı biri gri. İkiside Araf'ta kalmıştı. Birle...