Bölüm şarkısıyla okuyun lütfen! Bir anlamı kalmaz yoksa. Multi için teşekkürler bu arada!
Ölüm ne kadar kısa bir kelime. 1 kelime,2 hece,4 harf. Ama içinde ne kadar çok şey barındırıyor. Ege Üner 2015 girmeden ölmüştü. Duru'nun doğum gününde. Ama ben ateş etmemiştim. Arkamı döndüm. Toprak elinde silahla korkusuzca bakıyordu. Silahı pantolonuna yerleştirdi.
" Selim Amcanın intikamını almalıydım. Sen de yapacak cesaret yok çünkü. "
Ağır adımlarla Ege Üner'in cansız bedenine doğru yürüdü.
" Ne yaptın sen! "
Bana döndü. Gözleri daha deminkinin aksine sinirliydi.
" Ne yapmışım! Uzun zamandır bunun için uğraşmıyor muyduk Araf! Söyle!"
Bağırmıştı. Cevap vermedim. Haklıydı.
- Duru'nun ağzından -
Her yerde babamı arıyordum. Sonra bir silah sesi duydum ve oraya koşmaya başladım. Koştum. Sonra durdum. Durmak zorunda kaldım. Gözlerim yalan söylüyor olmalıydı. Halisülasyon görüyor olmalıydım. O ölmezdi.
Babalar ölmez.
Ölemezdi. Belki yaşıyordu. Araf'ın elinde bir silah vardı. Toprak'ın belinde. Babamın yanına koştum. Kafasında tek bir nokta kanıyordu. Nefes alıyordu,almalıydı. Benim için almalıydı. Nabzını kontrol ettim. Hala bir umut arıyordum. Babam gözlerini açtı.
" Baba! Uyan! Yalvarırım. "
Babam güldü. Yada ben gördüm.
" Doğum günün kutlu olsun güzel kı-kızım. "
Gözlerini kapattı.
" Uyan! Lütfen uyan! Yalvarırım. "
Kucağımda yatıyordu. Cansız bir şekilde.
Ölmüştü.
Ölmüştü.
Ölmüş.
Babam.
Babam ölmüştü.
Gözyaşlarım benden bağımsız olarak akıyordu.
Araf bana parçalanmış bir şekilde bakıyordu. Belki ilk defa bu kadar parçalanmış. Yok olmuş. Araf'a koştum. Yakasına yapıştım. Ağlıyordum.
" Yalvarırım! Araf! Yalvarırım yardım et! "
Kollarını bana sardı. Çırpınıyordum.
" Araf o kötülük yapmış olabilir ama o babamdı. "
Hıçkırıyordum. Kollarını daha sıkı sardı.
" Araf bana yalan söyledin. "
Elinden kurtuldum. Ve ona vurmaya başladım tepki vermiyordu.
" Babalar ölmez demiştin bana! "
Bağırmıştım.
" O öldü. "
Yavaş yavaş yere eğildim. Ve yerin soğukluğu hissettim. O ölmüştü.
Yılbaşı hediyesini veremeden.
Araf Yanıma gelip benle yere oturdu ve daha sıkı sarıldı.
" Ben ona saat almıştım. Yılbaşında verecektim Araf. "
Araf'ta benle ağlamaya başladı ve bana sarıldı.
" Veremedim. "
Nefes almak zor geliyordu. Yada imkansız. Yarın sabaha uyanmak anlamsız. Yaşamak saçma. Ve can acıtıcı.
" Geçecek. Canının ne kadar acıdığını biliyorum. Bitecek. "
Gözleri ıslaktı.
" Araf canım çok acıyor. Çok. "
Gömleğine yapıştım ve sıkmaya başladım.
" Çok. "
Sonra Kafamı babamın ölü bedenine çevirdim. Uyuyordu. Derin bir uykuda gibi. Toprak sürüklemeye çalışıyordu.
" Dokunma ona! Dokunma! Canı acır! "
Araf beni bıraktı. Sonra Toprak'ın elindeki silah aklıma geldi. Hışımla ayağa kalktım.
" Sen! "
Cırlamıştım.
" Sen yaptın Toprak. "
Hala ağlıyordum.
" Ne istedin ondan! "
Toprak'a bir tokat attım ve yumruklamaya başladım.
" Ben yaptım."
Bunu söyleyen Araf'tı. O yapamazdı. Yapmamalıydı.
" Ne? "
Bana yaklaştı.
" Babanı ben öldürdüm. Çünkü o benim babamı öldürmüştü. "
İşte tam o an. Tam o an. Kendimi kaybettim. Kim olduğum,ne olduğum,ne yaptığım hepsi bir anda önemsizleşti. Ve ben öldüm.
" Şaka! "
Gülmeye başladım. Ve sonra bir anda benliğimi kaybettim. Gri ölmüştü. Öldürülmüştü. Siyah tarafından. Gri diye bir renk yoktu artık. Boyasını siyaha akıtmıştı ve gitmişti.
- Araf'ın ağzından-
Gözleri ilk defa bu kadar yıpranmış bakıyordu,kırılmış. Ve bu benim canımı yaktı. Yakmakla kalmadı,dayanılmaz bir Acı oluşturdu içimde. Toprak benim için öldürmüştü,bunu ona yıkamazdım. Duru gülmeye başladı. Sadece gülüyordu.
" Şaka! "
Ve bir anda yere yığıldı. Onu hemen kucağıma aldım.
" Biz hastaneye gidiyoruz Toprak. Sen şunu hallet. "
Toprak hala şaşkındı.
" Teşekkür ederim. "
" Kardeşimsin benim."
Duru kaldıramamıştı bu kadar acıyı.
______________
Saatlerdir odanın Kapısında bekliyordum. Sonra doktor çıktı.
" Ne olmuş doktor bey?"
Doktor güldü.
" Merak etme delikanlı iyi o. Sadece bebek biraz tehlikeye girmiş. Ama bebek de iyi. Anne de. Görebilirsin. "
Bebek?
Bebek.
" Ne bebeği? "
Doktor güldü.
" Baba oluyorsun delikanlı. "
Doktor gitti. Baba? Ben.
Olamazdı.
Olmamalıydı.
Ben onlara bakamazdım.
Onlarla olamazdım.
Nasıl Su ve kızıma bakamadıysam onlara da bakamayacaktım.
Benim Yanımda olanlar zarar görüyordu. Odaya girdim. Ve aşık olduğum yüzü okşadım. Ve ilk defa kendime itiraf ettim. Aşık olmuştum. Su kadar olmasa da. Babamın katilinin kızına. Duru masumca uyuyordu. Bebeğimle. Yanağını okşadım. Gitmek için en doğru zamandı. Onlara kendi zehrimi akıtamazdım. Bu olamazdı. Biz olamazdık. Duru'nun bebeğimi benden uzakta büyütmesi lazımdı. Olması gereken oydu. Yavaşça Duru'nun karnını okşadım. Uyandığında yüzüme bakmayacaktı. Babasını öldürdüğümü zannediyordu. Toprak'a mesaj attım.
Hastaneye gel. Duru'nun yanında ol. Bebek ile ilgili her şeyi öğren. Ama sakın beni ağzından kaçırma. Ben hiç hastaneye gelmemişim gibi davran.
Dudaklarına yanaştım Duru'nun. Ve masum bir öpücük kondurdum.
" Bebeğime iyi bak ufaklık. "
Fısıldar gibi söylemiştim. Ve benim için ne kadar da zor olsa onları bırakıp çıktım. Her şeyimi kaybetmiştim. Bebeğim benden uzakta büyüyebilirdi. Daha mutlu. Belki ileride beni görüp tanırdı. Arabama bindim ve yol aldım.
- Duru'nun ağzından -
Gözlerimi açtım. Toprak yanımdaydı.
" Toprak? "
Güldü.
" Burdayım Duru. "
Babamın öldüğü,Araf'ın öldürdüğü aklıma gelince içimi tarifsiz bir şey kapladı.
" Araf? "
" Gitti,çok uzaklara gitti. "
Güldüm.
" Gitti demek. "
Kendi kendime tekrarlıyordum.
" Gitti. Gitti! "
Sonra bağırmaya başladım.
" Nasıl gider! Beni bırakıp bu halde,nasıl gider!"
Güldüm kendi kendime. İç sesim de güldü. Daha ne kadar gülebilirse. Daha ne kadar dayanabilirse. İç sesim bana hatırlatıyordu.
" Bir sebebi vardır. O seni bırakmaz. "
Güldü daha da içerisi.
" Ne sebebi! Her defasında olduğu gibi,yine ve yine seni bıraktı. Babanı öldürüp gitti. "
Canım acıyordu. Toprak yatağının yanına oturdu.
" Hiç geldi mi hastaneye Toprak? "
Toprak bakışlarını kaçırdı.
" Gelmedi. "
Güldüm.
" Bir veda mektubu? "
Kafa salladı.
" Öyle bırakıp gitmezdi beni. "
Toprak güldü.
" Araf'ı boşver. Şimdi Bebeğini düşüneceksin. "
" Bebeğim? "
Fısıldar gibi söylemiştim. Karnımda biri mi vardı? Bir ufaklık.
" Hamilesin Duru. "
Gözlerim doldu.
" Ben-ben onu büyütemem. Araf olmadan. "
Hıçkırarak ağlıyordum. Araf olmadan yapamazdım. Toprak geldi ve elimi o büyük elleriyle kavradı.
" Ben varım. O çocuğu kendi çocuğummuş gibi büyüteceğim. Araf'ın yokluğu hissetmeyecek. Bana güven. "
Güldüm.
" Öyle mi dersin? "
Kafa salladı ve beni kollarının arasına aldı.
- Araf'ın ağzından -
Hastanenin camından onları izliyordum. Sarılmışlardı. Duru ağlıyordu. Hemen arabama bindim ve sınır kapısına doğru yol aldım.
-2 Ay Sonra,İlk defa Toprak'ın ağzından-
" Araf abicim merak etme. Duru'da bebek de iyi. "
Mutsuzluğu sesinden anlaşılıyordu.
" Duru ilaçlarını aldı mı? "
" Aldı merak etme. "
Derin bir nefes aldı. Sesi boğuktu.
" Toprak. Duru'ya evlenme teklifi edeceksin. "
İç çekişini duydum. Ve istemeden de olsa bir vicdan azabı hissetmiştim.
" Emin misin abi? Kabul etmezse? "
Güldü.
" Kabul edecek. Bebeği,bebeğimiz için. "
Bir hıçkırık duydum. Ama onun ağladığına inanmak zordu. O Yüzden inanamıyordum.
" Sen ağlıyor musun? "
Güldü. Ama bu bir savunma gülüşüydü. Cevaplayamadıklarından kaçmak için gülerdi insan.
" Ne ağlaması? "
Güldüm. Onun bu durumuna içim kan ağlıyordu.
" Nerdesin şimdi? "
" Fransa. "
" İyi. Iyi tatiller. "
" Dediğimi yap kardeşim. Duru sana emanet. "
Güldüm.
" Emanetin güvende. Kardeşim. "
Canlar! YORUMLARINIZI bekliyorum. Allah Aşkın'a sövmeyin bana :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
AcciónSiyah ve gri karışırsa ne olur? Ve siyah gri olana dek karışmaya devam etti. Beyaz duruluğunu yitireceğini bile bile savaşından vazgeçmedi. Duru ve Araf. Birbirlerinin ne zıttıydı ne de aynısı. Biri siyahtı biri gri. İkiside Araf'ta kalmıştı. Birle...