Yorumlar waiting!
- Araf'ın ağzından-
Annem eve girdi. Duru da arkadan geldi.
" Anne niye geldin?"
Gözleri söndü.
" Sevinmedin mi? "
" Yok hayır ondan değil. Birden gelince. "
Annem ve Duru çift kişilik koltuğa oturdu. Toprak tekli koltuğa oturdu. Ben de tekli koltuğa geçtim.
" Eee Şebnem Hanım nasılsınız? "
Bunu Duru söylemişti.
" İyiyim Duru. "
Annem Duru'ya karşı mesafeliydi. Annem sohbeti açtı sonra.
" Su'ya çok benziyorsun. "
Duru'nun gözleri koyulaştı.
" Su kim?"
Buna izin veremezdim.
" Ben Duru'yu bırakıp geleyim. Anne sen otur. "
Konuşmalarına fırsat vermeden Duru'yu kolundan kaldırdım. Ve kapıya sürükledim.
- Duru'nun ağzından -
" Ne yapıyorsun! "
Cevap vermeden dışarı çıkarttı. Ve arabaya otutturdu.
" Araf! "
Sesim çok yüksek çıkmıştı. O da arabanın sürücü koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.
" Ne yaptığını zannediyorsun! "
Bağırıyordum. Direksiyonu sıktı. Gözlerinin siyahı koyulaştı.
" Eve gideceksin. "
" Durdur şu arabayı! "
Omzuna vurmuştum.
" Sana durdur arabayı dedim! "
Bir anda fren yaptı. Yolun üstünde durdu. Ve arabadan indi. Peşinden gittim. Deniz kenarındaydık. Sahil yolunu tercih etmişti.
Bir banka oturdu. Yanına geçtim.
" Bana niye böyle davranıyorsun?"
" Nasıl? "
" Çöpmüşüm gibi. "
Sustu. Ben devam ettim.
" Niye böylesin? Bir gün iyi, sonra kötü. Bir gün beni seven, sonra yıkıp geçen ama asıl sıkıntı. "
Sesim çatallaşmıştı. Gözlerimdeki yaşları zor tutuyordum.
" Asıl sıkıntı. Gerçek Araf'ın hangisi olduğunu anlayamamam. Ben hangi Araf'a aşığım? Sert,konuşmayan Araf'a mı? Yoksa o masum Araf'a mı? "
Güldü. Birkaç saniye de olsa güldü. Ondan cesaret alarak devam ettim.
" İş arkadaşın merak ediyor Araf. Sen hangisisin? "
Siyahı koyulaştı.
" Ne farkeder? "
" Çok farkeder. Çünkü sen kötü oğlan değilsin. Siyahım. "
Siyahım'ı vurgulamıştım. Öfkeyle bana döndü. Daha hiç görmediğim bir nefretle. Gözleri farklıydı. Tek hamlede bileğimden tutup ayağa kaldırdı.
" Sakın bana bir daha siyahım deme! "
Bu kadar sinirleneceğini bilmiyordum.
" A-afedersin. "
Sonra banka oturdu. Bir süre konuşmadık. Bu sefer o başladı.
" Niye Su'ya bu kadar benziyorsun? "
" Bilmem. "
Gözlerini kıstı. Ve devam etti.
" Onun gibi inatçı. Onun gibi beni masum zanneden, onun gibi güzel. "
Güldü. Birkaç saniyelik olsa bile güldü.
" En kötüsü de ne biliyor musun? "
Güldüm. Ona aşık olmuştum. Onun siyahına aşık olmuştum. Ama ben beyaz değildim.
" Onun gibi beni kendine aşık etmeye çalışıyorsun. Ve yapabili-"
Sustu. Üstelemedim. Araf kötü çocuk değildi. Hayat onu böyle yapmıştı. Hayatı zorlamıştı onu böyle olmaya. Çektiği acılar bir bir örmüştü içindeki duvarları. Ve Araf'ın içindeki masum çocuk bu duvarları yıkmaya çalışıyordu. Ve bu akşam o masum çocuk kazanmıştı. Ve ben o çocuğa aşıktım. Masum çocuğa. Ayağa kalktı. Peşinden gittim. Denizin kenarında yürüyordu.
" Nereye?"
Güldü. Siyah gözleri aydınlanmıştı. Bu karanlıkta gözlerinin rengini görüyordum.
" Ne farkeder?"
Güldüm. Bir anda bana döndü ve dudaklarımda dudaklarını hissettim. Karşılık verdim. Heralde saçlarına dokunmama izin vereceği tek zaman şimdiydi. Sonra benden ayrıldı. Elimi avcuna aldı. Yüzü nefesini hisedeceğim kadar yakındı.
" Geç yağan yağmurlar hayat vermezmiş kurumuş çiçeklere. "
Güldü ve devam etti.
" Bizim yağmurumuz geç yağdı Duru. Ve çiçeklerimiz çoktan soldu. Ben Su'ya muhtacım sen Derin'e. "
Elimi bıraktı ve gitti. Derin'i biliyordu. Bu bir ayrılık mıydı? Ayrılık. Ne kadar kolay söyleniyor. Öyle değil ama. Acı,nefret ve en önemlisi aşk barındırıyor içinde. Tam arabaya binecekti ki bağırdım arkasından.
" Sana aşığım gerizekalı gitme,lütfen gitme. Derin'den sonra tek güvendiğimsin. Kalbimi açtım sana. Ama sen her seferinde acı veriyorsun. Niye? "
Yanına gittim. Elini tuttum kalbimin üstüne koydum.
" O senin için atıyor."
Bir an gözlerinin dolduğunu görür gibi oldum. Sonra hemen kendini toparladı.
" Bana aşık olmamanı sana söylemiştim. Sende Su'yu aramak hataydı. "
Sinirlenmiştim. Gerçekten sinirlenmiştim. Su'yu kıskanıyordum.
" Ne Su'ymuş be! Bitmedi! Aramızdan çıkmadı. Onu merak ediyorum! "
Bağırarak söylemiştim. Gözleri koyulaştı.
" Su beyazdı. Sen beyaz değilsin. Ben onun beyazına aşık olmuştum. Senin grine aşık olmadım! Olmayacağım. Beyaz değilsin sen. Sakın beyaz olmayı deneme bir daha. Hani demişler ya tüm renkler aynı hızla kirleniyordu birinciliği beyaza verdiler. Doğru. Herkes ilk doğduğunda beyazdır. Sonra kirlenir. Su kirlenmemişti senin aksine! "
Arabasına bindi ve gitti. En yakınımdaki banka oturdum. Kalbim nerdeydi? Hala yaşıyor muydu? Bu darbeden sonra. Orda mısın diye bağırdı iç sesim. Güldü kalbim. Burdayım dedi. Hala yaşıyorum. Ama canım acıyor. Mantığım konuştu. Ben böyle olacağını söylemiştim sen kendi seçtiklerini yaşıyorsun Duru. Kimse seni zorlamadı. Onun seni düşüreceğini bile bile her defasında ondan yardım istedin. Kendi seçtiklerini yaşıyorsun. Sustu sonra. Ayaklarımı karnıma çektim. Gözyaşlarım ne zaman bitiyordu? Ağlamaktan yorulmuştum. Ama en kötüsü inandığın her şeyin yalandan ibaret olduğunu anlamak. Sonra güçlü bir kol beni kendine çekti. Kafamı kaldırdığımda o mavi gözlerle karşılaştım.
" To-toprak? "
Saçıma bir öpücük kondurdu.
" Burdayım. "
Ses çıkarmadım. Ve beni kucağına çekmesine izin verdim. Niye Toprak'a aşık olmamıştım ki? Niye Araf? Kalbim yine güldü. Beni onarman gerekecek Duru. Istesen de istemesen de Araf'a muhtacız. Susturdum. Artık Araf yoktu. Kendime söz verdim.
_______________
Sabah kalkar kalkmaz işe gittim. Bugün Araf'ı görecektim. Istiyor muydum? Belki de ilk defa istemiyordum. Şirkete gelir gelmez babamın odasına gittim. Masasında dosya inceliyordu.
" Baba o günden sonra konuşmadık. Ama bir daha böyle bir şey olmayacak. Söz veriyorum."
Babam güldü. Gözleri kısıldı. O benim kahramanımdı.
" Sorun değil prensesim. Bir daha olmayacak diyorsan? Artık Araf'la çalışmıyorsun. Toprak ile çalışacaksınız. "
Iyi olmuştu bence. Çok iyi.
" Tamam baba. Şimdi izninle. "
Kapıyı kapatıp çıktım. Araf'ı hiç görmeden gün geçti.Klasikti. Eve döndüm. Mısır patlatmaya çalışırken mesaj geldi.
Kimden:Toprak
'Bu akşam mükemmel bir yere gideceğiz. Itiraz kabul etmiyorum depresif prenses. '
Güldüm. Telefonu masaya koyup hazırlanmaya başladım. Yaklaşık bir saat sonra hazırdım. Toprak kapıdaydı. Bana iyi gelecekti Araf'ı görmemek. Arabaya bindim.
" Çok güzel olmuşsun Duru. "
Gülümsedim. Yol boyunca konuşmadık. Sonra iki bir restoranda durduk. Vale arabayı aldı. Toprak elini belime yerleştirdi içeri girdik. Kafamı sahnedeki enfes sese çevirdim. Araf'tı. Kalbim bir tarafıyla gülüyordu bana. Mantığım da. Toprak kulağıma eğildi.
" Bilmiyordum,gidebiliriz. "
Kafamı salladım ve masaya oturdum. Sonra Araf başladı.-Mevsim rüzgarları ne zaman eserse o zaman hatırlarım, çocukluk rüyalarım şeytan uçurtmalarım.
Göz göze geldik. Gülümsedi. Bu çocuk beni tek hareketiyle bile öldürebilirdi.
-Öper beni annem yanaklarımdan güzel bir rüyada sanki sevdiklerim,hayattalarken hala.
Sustu. Nefes aldı. Dudaklarını yaladı. Her hareketini izliyordum. Şarkıyı kesin işareti verdi. Arkadaki sanatçılar durdu. Herkes Araf'ı izliyordu.
-Her zaman kolay değil,sevmeden sevişmek.
Herkes bana ve Araf'a bakıyordu. Son kez nefes aldı. Ve Müziğe devam işareti verdi.
Yorumlarınızı bekliyorum efenim!! Iyi ki varsınız! Bölüm Şarkısı İstanbul'da sonbahar-Teoman
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
AksiSiyah ve gri karışırsa ne olur? Ve siyah gri olana dek karışmaya devam etti. Beyaz duruluğunu yitireceğini bile bile savaşından vazgeçmedi. Duru ve Araf. Birbirlerinin ne zıttıydı ne de aynısı. Biri siyahtı biri gri. İkiside Araf'ta kalmıştı. Birle...