ON İKİNCİ BÖLÜM: "Üçüncü Kişi."

237 60 45
                                    

"Benim beklediğim aşk başka!" dedi. "O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey."

- Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

ON İKİNCİ BÖLÜM

NİSAN, 1977

Okulda sıcak bir gündü. Kantin köşelerinde yapılan gergin sohbetler, gruplaşmalar ve yükselen sesler diğer günlere göre nispeten daha azdı. Havaların sıcaklamasıyla çoğu öğrenci derslerden uzaklaşarak kendini bahçeye atmıştı. Nejat da onlardan biriydi. Kendi gibi etliye sütlüye karışmayan arkadaşlarıyla sohbet ederken bir süredir hiç denk gelemediği arkadaşı Ali Kemal'i büfeden çay alırken gördü. Masadakilerden izin isteyip peşinden ilerlerken ona seslendi. Ali Kemal, Nejat'ı fark eder etmez olduğu yerde durdu ve kendisine doğru gelen adama dostane bir gülüş gönderdi.

"Ne zamandır göremedim seni," dedi Nejat, Ali Kemal'in omzuna hafifçe vururken. "Nasıl gidiyor?"

"Bildiğin gibi her şey." diye yanıtladı Ali Kemal. "Çocuklarla sürekli çalışıyoruz, sınavlar bir yandan... O yüzden karşılaşamadık bir türlü. Bir de aklımızda bir grup kurma fikri var ama daha bir şey belli değil ya. Yapmaya çalışıyoruz işte bir şeyler."

Nejat, Ali Kemal'in yetenekli olduğunun en büyük şahitlerinden biriydi. Başını ağır ağır sallarken, "Grup demek? Yakışır kardeşime." dedi samimiyetle. Aslında ikisi birbirinden öylesine farklıydı ki... Nejat, tıp okuyordu, Ali Kemal ise konservatuvar. Belki Nejat bunu hiç itiraf etmemişti ama o babasının isteğini yerine getirmek için buradaydı, Ali Kemal ise babasını ezip geçerek buralara kadar gelmişti. Bu ikilinin birbirini bulması ise hayatın cilvelerinden sadece biriydi.

Nejat, üniversitenin ilk senesi üst sınıflarla yaptığı arkadaşlıkların onu bölümde görünür kılacağına inanıyordu. Kılmıştı da. Ama her hızlı çıkışın, düşüşü de o kadar hızlı oluyordu. Nejat, bunun samimi bir arkadaşlık olduğunu düşünürken kendini bir hiçliğin ortasında bulmuştu. Ali Kemal, tam da onu işte böyle bir günde okulun bahçesinde bir bankta otururken bulmuştu. Sigarasını yakarken bankın boş tarafında geçmişti. O güne kadar babasının elinde gördükçe tiksinerek baktığı sigarayı yanında oturan adamdan istemişti Nejat.

"Varsa bir tane de bana verir misin?" Her şey böyle başlamıştı. Ali Kemal sigaradan bir dal uzatırken yanındaki adamı inceledi. Üzgün ve düşünceli görünüyordu. Nejat'ı üzen sadece okuldaki bir avuç aptal değildi. O sırada evde de işler çığırından çıkmıştı. Para kazanması gerekiyordu. Ailesinin tek umuduydu o.

"İyi misin?" diye sormuştu Ali Kemal. Belki de ona neydi ama dayanamamıştı. Nejat ise o gün bir yabancıya içini dökmenin rahatlığını yaşamıştı. Ali Kemal'e okulda üst dönemlerin tavırlarından bahsetti. Kendisini bekleyen sorumluluğun büyüklüğünü anlatırken kelimelerini seçerek konuşmuş, detay vermemişti. Ali Kemal de ona her şeyi arkasında bırakıp İstanbul'a geliş macerasını anlattı. Bu neşeli bir hikâye değildi ama Ali Kemal bunu karşısındaki adamı neşelendirmek için anlatmıştı. Ancak adamın bilmediği şey, bu hikâye kimseyi neşelendirmiyordu.

O günden sonra tekrar karşılaştıkları bir gün Ali Kemal ona ev aradığından bahsetti. Birkaç aydır köhne bir pansiyonda kalıyordu ve artık bir düzen kurmak zorundaydı. Ali Kemal bir ilan görürse aklında bulunsun ve ona haber etsin diye söylemişti ama Nejat bunu fazlasıyla dikkate alarak ona bir ev bulmuştu. Aslında tam olarak bir ev sayılmazdı. Daha çok bir depoya benziyordu. Karanlık ve soğuktu ama iş görürdü. Oraya önce bir yatak alabilmişti. Sonra eksikleri teker teker tamamladı. Tüm bunları yaparken Nejat hep yanında olmuştu. Aslında onun için iyi oluyordu. Arkadaşının kendine ait bir evinin olması, onun da ailesinden kaçabileceği bir alan demekti.

ÇIKMAZ SOKAK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin