"Suçluyu bulmak istiyorsan, her şeyden önce cinayetin kime faydası dokunabileceğini bul."
- Monte Kristo Kontu, Alexandre Dumas
ON BEŞİNCİ BÖLÜM (2/2)
MAYIS 1992
Dakikalar dakikaları kovaladıktan sonra titreyerek oturduğu yataktan kalktı İnci. Üzerini değiştirip içeri geçerken acele etmemişti. Şehriban Hanım'la sofrayı kurarlarken Kenan da işten gelmiş, beraber masaya geçmişlerdi. Yemek boyunca konuşmayan ve pek de bir şey yemeyen kadının hali hem Şehriban Hanım'ın hem de Kenan'ın dikkatini çekmişti. Ama neyse ki Feride vardı da onun okulda yaptıklarını anlatması dikkatleri biraz olsun İnci'nin üzerinden çekmişti.
İnci, o akşam Feride'ye uykuya hazırlanışını ve ardından yıllardır birlikte uyuduğu kahverengi ayıcığı alışını bu kez boğazımda sımsıkı bir yumruyla izledi. Kızı uyuduktan sonra çayları doldurarak salonda oturan Kenan'ın yanına geçti.
"Pek sessizsin bugün," dedi Kenan dayanamayarak. Bakışlarını dakikalardır dikmiş olduğu yarışma programından çevirmiş artık eşine bakıyordu.
"Düşünüyorum."
"Neyi?"
"Bazı şeyleri zamanında neden daha fazla kurcalayıp çözememiş olduğumu düşünüyorum." İnci'nin kısık sesle verdiği bu cevap ortama bir bomba gibi düşmüştü. Kenan, kaşlarını çatarken kendisine bakan kadının saklandığı perdeden, ardından çıkacaklardan korkuyordu bu yüzden derin bir nefes alarak İnci'nin devam etmesini bekledi.
"Susuyorsun," dedi İnci başını sallayarak. "Artık susma zamanı geçti, Kenan. Bana hemen şimdi bilmediklerimi anlat lütfen. Kardeşin Ali Kemal'i, Leyla'yı...İstanbul'a onu bulmak için taşındık aslında değil mi?"
Kenan, karısından bir şey saklama niyetinde değildi. Sadece Leyla'nın kim olduğunu bilirse yardım etmekte zorlanacağını düşünmüştü. Kemal de ondan bunu istemişti.
"Evet," diye itiraf etti adam. Omuzları içinde büyümeye başlayan hüzünle çökerken karısının bir gün çözeceğini bildiği gerçeği ellerine almıştı şimdi. "Sen Leyla'ya yardım edebilesin diyeydi. Daha önce de konuştuklarımızı hatırla. Kim olduğunu bilirsen zor olurdu, sen de böyle söylemiştin."
"Böyle daha mı kolay?" diye yakındı İnci. Sesi artık dalga dalga yükselmiş, patlamaya hazır bir volkan gibiydi. "Yakından ilgilendiğim hastam, yıllardır ara sıra sadece telefonla görüştüğün kardeşinin eşi çıktı Kenan! Bu kim olduğunu bilip bilmeme meselesi değil, bu artık bir aile meselesi anlamıyor musun?"
"Haklısın," dedi adam yalnızca.
"Ben haklı olmak istemiyorum!" İnci artık oturduğu yerden bir hışımla kalkmış, Kenan'ın karşısına dikilmişti. "Bilmek istiyorum. Çünkü gördüğüm kadarıyla bu ailede hiçbir şeyden haberi olmayan bir ben varım, bir de Leyla."
Kenan da ayağa kalkarken yüzünde hüzünlü bir ifade vardı. "Ben kaybettiğimiz her şeyi düzeltelim istedim. Ona da söylemiştim, İnci. Seni, kızımızı alıp İstanbul'a daha önceden gitmeyi planlıyordum. Ama olmadı..."
İnci, "Niye?" diye sordu tek bir seferde ancak ağzından sanki binlerce neden çıkmıştı.
Namazını kılıp ağır adımlarla salona yürüyen Şehriban Hanım, duyduklarıyla kapının girişine kalakaldı. Eli kapının pervazına tutundu. Yorgun ve yaşlı yüzlerce adım attı, koştu ardından çığlık çığlığa haykıramadıklarını bağırdı ama bacakları titremekten bir adım öteye gitmeyi başaramadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK | TAMAMLANDI
Misterio / Suspenso1980'ler ve 1990'larda geçen geçmiş-şimdiki zaman sarmalındaki hikayede, küçüklüğünden beri duyduğu ve gördüğü şeyler herkesten farklı olan Leyla'nın yolu çıkmaz bir sokakta tanımadığı bir adamla kesişir. Adam, kadını o gece zor durumdan kurtarır ve...