ON BİRİNCİ BÖLÜM: "Masumiyet."

250 64 105
                                    

"Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce."

- Anlatamıyorum, 21. Peron

ONBİRİNCİ BÖLÜM

MAYIS, 1983

Çeyrek final için yola çıkılmadan önceki akşamüzeriydi. Ali Kemal, Yavuz, Sinan ve Leyla ilk turdan sonra hız kesmeden çalışmalarına devam etmiş, daha önce defalarca kez çalıştıkları ve ancak kendilerine yeten stüdyoda kendi kabuklarına çekilmişlerdi. Sinan, Leyla'yla çeyrek finalde çalacakları 21. Peron'dan Anlatamıyorum şarkısını birebir çalışırken Ali Kemal ise önündeki defteri ve elindeki kalemle dalgın dalgın oturuyordu.

Leyla sıkılarak oturduğu yerden kalkarken haftalardır çalıştıkları şarkının ilk dizesini söylemeye başlarken olduğu yerde sallanıyordu. "Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımdan? Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?"

Olduğu yerde dönerken "Bir yer var biliyorum," diyerek şarkıya devam etti. Sinan da gülerek ayağa kalktığında iki kez söylenen kısımlarda Leyla'ya eşlik etmeye başladı ve elini tutarak etrafında döndürdü. Leyla bunu becerememesine kahkaha atarken kendini Sinan'ın ritmine bıraktı. "Her şeyi söylemek mümkün. Epeyce yaklaşmışım... duyuyorum. Anlatamıyorum."

Ali Kemal, dans eden ikiliye bakarken ayağıyla ritme ayak uyduruyor ve gülüyordu. Onlar, müzik olmadan dans ediyorlardı. Çünkü müzik artık kulaklarda değil, kalplerindeydi.

"Bu dansı sahnede de yapmalısınız." dedi Ali Kemal sonunda. "Ciddiyim."

Sinan son kez Leyla'yı elleri arasında döndürdüğünde, "Gitarist değil, dansçı olsaymışım." dedi ve Ali Kemal'e bakarak şirin bir ifadeyle sırıttı. "Dünyanın bu yeteneği görmeye ihtiyacı var."

Yavuz yemek almak için dışarıya çıktığından bu anı kaçırmıştı. Dördü de sabahtan beri doğru düzgün bir şey yemediğinden yiyecek bir şeyler alma görevini Yavuz'a yıkmışlardı. O da yakınlardaki lokantadan ekmek arası bir şeyler alıp dönüyordu. Neredeyse varmak üzereydi ki kaldırımda bir sağa bir sola volta atan Hale'yi gördü. Yavuz'la karşıya gelene kadar adamı fark edememişti kadın.

"Hale," dedi Yavuz şaşkınlığını gizlemeden. Kadının gözlerinden ağladığı belli oluyordu. "Ne yapıyorsun burada? Sen iyi misin?"

"Kimin umurunda?" dedi kadın, sesinden süzülen hüzünlü bir alayla. Omzunu silkti ve gözleri sağ tarafında kalan binaya çevrildi. Burada çalıştıklarını en bilenlerden biriydi. O yüzden tahmin etmesi zor olmamıştı. "Yukarı çıkıp çıkmamak arasında kaldım. Seni gördüğüm iyi oldu. Bana Ali Kemal'i çağırır mısın, onunla konuşmam lazım."

Yavuz'un gözleri kadının baktığı yere döndü. "Bak, şu an pek uygun bir zaman değil, Hale. Yarın yolculuğa çıkıyoruz, biliyorsun. Ayrıca durmadan çalışıyoruz. Döndüğümüzde-"

"Döndüğünüzde mi?" diyerek sesini yükseltti Hale. İçindeki birikmiş öfke ve kıskançlıkla patlayacakmış gibi hissediyordu. "Döndüğünüzde onun hangi sürpriziyle karşılaşacağım peki? Zaman verirse iyi olur. Çünkü sahnede yaptığı aşk meşk şovlarını kaçırmak istemem. Hiçbirini kaçırmadım. Malum yıllardır izledim, sadece isimler ve yüzler değişti. İzleyen yine benim."

"Hak edilen bir şey değil," dedi Yavuz kendi kendine konuşur gibi. Hale, dakikalar sonra gelen cevapla aklı karışarak sordu. "Ne, hak edilen bir şey değil."

"Aşk," diye yanıtladı Yavuz. "Hak edilen bir şey olsaydı..."

Kadının gözlerinin dolu dolu baktığını gördüğünde devamını getirmedi, sustu. Kadının yüksek sesle yaptığı hırçın konuşmasından itibaren kulak misafiri olan Ali Kemal ise o kapıda göründü. Onu ilk Yavuz fark etti. Adam acele etmeden Yavuz'un yanına ilerledi. "Gecikince dükkânı mı alıyorsun diye merak ettim."

ÇIKMAZ SOKAK | TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin