*Ben bir mumdum, beni de böyle yaktılar.
**Cem Adrian - Nereye gidiyorsun
24. Bölüm - Aksa Ailesi
Şimdiye kadar hiçbir konuda pişman olmamıştım, şu an olduğu gibi. Bir hafta önce Kaan'ın akademisinin bütün emekleri çöp olup çöplüğüme gitmişti. Duyduğuma göre para dolu kamyon yer yarılmış içine girmişti ve kimse ipucu dahi bulamıyordu. Detaylar ne zaman aklıma gelse istemsizce sırıtıyordum. Sağlam bir plan nasıl olurmuş umarım anlamışlardır. İşin en sevdiğim yanı ise kimin yaptığını bilmiyorlar ve bu onları daha da çıldırtıyor. Tabi gözüme takılan tuhaflıklar da var. Kaan paraları bulmaya çabalarken babası Tugay çok sakin görünüyordu. Fazla sakindi, çok fazla. Kafasında tilkiler ne planlar yapıyor merak etmiyor değildim.
Bu taze yenilginin üzerine sıradaki planı öne çekmişlerdi. Sanırım bir şekilde kendilerini moral verecek yeni uğraşlar arıyorlardı. Özellikle Kaan. Yeni yapılacak olan planda her zaman ki gibi tehlike kısmı bendeydi. Bu sefer gelişmekte ve yükselmekte olan bir şirketten bazı belgeleri alarak patron veya müdürlerine iyi bir anı bırakmamızı istiyorlardı. Bunun akademi veya ülkenin gidişiyle ne alakası var anlayamasam da maalesef onlara uymaktan başka seçeneklerim de yok. Doğrusu merak ediyorum, Kaan'ın planladığı ülkemizi yönetmek hayallerine ne oluyor? Çünkü bu isteğinden gittikçe saptığımızı hissediyorum. Hah! Benim de dediğime bakın. Sanki bunu çok istiyormuşum gibi...
Ulaş sesli bir şekilde nefesini dışarı vererek odamda bulunan tekli koltuğa oturdu. "Tek başına oraya gitmen güvenli değil gibi." Yine itirazlarına başlamıştı. Tugay Bey'in verdiği emir ile hiç bir ekip gelmeksizin oraya tek başıma gideceğime dair bir şeyler zırvalamış ve Kaan bunu büyük bir zevkle bana aktarmıştı. Görev veya tek gideceğim değil de, bu yeni planda başrolü oynamam içimdeki huzursuzluğu tetikliyordu.
"Ben de gelmeliyim Dicle." Ulaş bu sefer dikkatimi çektiğinde itiraz istemezcesine kafamı iki yanımda salladım. "Kusura bakma ama hayır, gelemezsin. İstersen kusura bakabilirsin de umurumda değil."
"Hadi ama Dicle! Oraya tek başına gideceksin. Ne kadar başarılı olursan ol, ne kadar zeki olursan da ol. Tek başına içeri gireceksin."
Gülümsemeye çalışarak sakin bir ses tonumla konuştum. "Benim için endişelenme. Bana bir şey olmaz. Eğer varsa da olsun, boş ver."
Söylediklerime inanamayarak bana bakmaya başladı. Evet, bunu samimice söylemiştim. Varsa da olsun.
Telsizlerimizden adımızı duyduğumda Ulaş'a cevap vermesi için işaret ettim. Bu sefer sesleri son seviyede idi. Geçen haftadan sonra dersimi almıştım ve bu manyakları kızdırmak en son isteyeceğim maddelerin arasında yer alıyordu.
"Gitme vakti efendim." Ulaş yarı alayla ve yarı endişe ile söylediği söz ile odamdan çıkmak üzere hareketlendim. Endişe kırıntıları bende de vardı ve onları toplamamak için direniyordum.
Tugay Bey'in odasının kapısı çalarak izin almadan içeri girdim. Ağır hareketlerde bulunuyordum. İsteksiz olduğumu ve bir şeylerden şüphelendiğimi yeterince belli ediyordum ki benden boş yere saklama gereği duymadan arkamdan iş çevirmesinler. Her nasılsa sonunda kendim öğreniyordum zaten.
"Gel bakalım Ajan Kamelya. Plan başlamadan önce detayları konuşalım." Kahverengin en nefret ettiğim tonuna döndüm. Bu gözleri neden bir türlü sevemiyordum ben. Resmen adamın hiçbir uzvu hoşuma gitmiyor, tam tersi nefret bulutları yükseliyordu. İster istemez o karşımdayken hep tetikte duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Teen FictionDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...