12. Bölüm - Sürpriz Misafirler!
Akademiden kaçmıştım. Yeniden beni bulacaklarını biliyor olsam bile kendimi kandırmış, her şeyden uzaklaşmıştım. Ama yine de gelmişlerdi işte, bulmuşlardı beni. Tam tahmin ettiğin gibi, yine buldular seni. Ama şimdi şöyle bir baktığımda, burada yapacak bir şeyim kalmamıştı. Hayal ve Burak gizemi çözülmüştü. Melis ile Ulaş'ın geçinememe nedenlerini de öğrenmiştim. Başka?
Başka bir şey yok ki Dicle. Bitti işte. Sahte bir yaşamdı bu zaten. Sadece yapılması gerekenleri yapıyor, işlevini yerine getiriyordun. Sen bu değildin, sen bu değilsin. Bunu uzun zaman önce fark etmiştin, kendine daha önce söz geçirmeliydin.
Ecevit abi bana doğru birkaç adım atınca hızla ayağa kalktım. Oktay ve Melodi de bana katıldığında duraksayıp üçümüzü yavaş yavaş inceledi. Geleceklerini çoktan öğrendiğime şaşırmış mıydı acaba?
Öğretmenimiz "Neler oluyor?", "Dışarı çıkar mısınız?", "Size diyorum!" ve "Eğer çıkmazsanız güvenliği çağırırım!" diye bağırmalarına umursamadan öylece sınıfın ortasında kalakalmıştık.
"Kamelya?"
Sesin geldiği tarafa, Ecevit abinin arkasına baktım. Pusat... Uzun zamandır onun yüzünü dahi göremiyordum. "Dicle. Adım Dicle."
"Yanılıyorsun. Artık adın ne Kamelya ne de Dicle." Ecevit abiye anlamayarak bakınca ifadesiz yüzünü gördüm. Onun bu yüz ifadesi bile içimi ısıtmaya yetiyordu. Çünkü o benim ağabeyimdi. Akademideki tek ailemdi.
"Nasıl yani?" dedim sessizce.
"Sana Kaçak diyorlar ufaklık. Merkezden kaçtığın günden beri adın böyle. Kaçak."
Oktay ve Melodi'ye baktım. İkisi de daha önce duymadıklarını belli edercesine omuzlarını silkip kafalarını iki yanına salladılar. Bende kendimi toparlayıp onlara doğru yaklaştım. Onların iki adım önlerindeydim. Sınıfın çoğunluğu ne olduğunu şaşırmışcasına bize bakıyordu. Diğer kısmı bizimle ilgilenmiyor bile. Önlerinde duran takım elbiseli adamlar hiç dikkatlerini çekmemişti. Onlar için dersin boş geçmesi daha mühimdi. Etrafıma bakınarak öğretmeni aradım ama sınıfta görememiştim. Ya dikkat dağınıklığında kaçmış ya da dediği gibi güvenliği çağırmaya gitmişti.
Okulun güvenliği mi vardı ki?
"Bakıyorum da Melodi ve Oktay'ı da kendi safına çekmişsin. Öğrenmene şaşırmadım aslında. Zeki küçük kız..." Ufaklıktan sonra küçük kız mı? Cidden bu sözler küfür gibiydi. Yüzümü buruşturdum ama o tam tersi yarım ağız gülümsemeye devam etti. Biliyordu çünkü. Bu laflardan haz etmediğimi biliyordu ve bilerek yapıyordu.
"Yen, yetme çaylakları benim korumalarım olarak yollamışsınız. Zara nasıl bu kadar tedbirsiz oluyor?" Çaylaklarıma dönüp, "Üstelik Burak ve Hayal olduklarında çok daha çekilir hâldelerdi. Şimdi onlarında benim gibi olduklarını düşününce..." Burak ve Hayal benim arkadaşımdı. Oktay ve Melodi ise benim meslektaşlarım. Evet, büründükleri kişiye göre davranıyordum. "Ayrıca bir daha o kelimeleri kullanma." diye devam ettim.
Histerik bir kahkaha atıp, "Abi de yok artık ha." dedi.
Acı bir şekilde gülümseyip başımı yana eğdim. "Eğer biri başıma tabanca doğrultup sana abi dersem öldürüleceğimi söyleseydi, o kelimeyi yine derdim."
Sahte gülüşü dondu ve yavaşça daha samimi bir tebessüm yerleşti dudaklarına. Kafasını yavaşça salladı.
Pusat, kendisi başka akademiye tayin edilmeden önce çocukluk arkadaşım olurdu, "Ecevit?" dedi temkinli bir şekilde. Ecevit abi hâlâ bana bakarken sertçe "Ne var? "demekle yetindi. Pusat bu terslemesine hiç aldırış etmemiş gibi devam etti usulca. "Sizce burası sohbetiniz için uygun yer mi?" Elleriyle sınıfı gösterirken kaşlarını kaldırmış ona bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Fiksi RemajaDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...