Şimdiye kadar olan bölümleri Dicle 4. duvarı yıkarak(*) özetini çıkaracaktır. İyi okumalar. ^^
4. Duvar(*), Eserin kurgusu içerisinde yer alan bir karakterin okuyucu/seyirci ile iletişime geçmesi "dördüncü duvarı yıkmak" olarak adlandırılır.
- -
Pekala, merhabalar..
Adım Dicle, ajan için seçtiğim ismim ise Kamelya. Bu biraz kişisel, doğmayan küçük kız kardeşim için seçmiştim bu ismi. Arkadaşlarım ise kısaltmaları sevdiği için kimi zaman Amelya veya Elya diye sesleniyorlar. Sizce de çok saçma değil mi?
Tamam, birazcık hızlanalım.
1 yıl önce akademiden kaçtım ve normal genç kız gibi okula gitmeye başladım. Okulda 8 kişilik bir gruba katılıp arkadaşlığın ne demek olduğunu öğrendim. Ulaş, Melis, Burak, Hayal, Etem, Arda, Defne ve Ecrin.
Ulaş o zamanlar benden hoşlanıyordu. Evet, anlamamak için aptal olmak gerekirdi ama ben öyle hissetmediğim için maalesef ona karşılık veremezdim, ki öylede yaptım.
Melis ve Ulaş üvey kardeşlerdi. İşler onlar için epey zor olmalı çünkü yeni hayatlarını kabullenemiyorlardı.
O zamanlar birçok aksilikte olmuştu, mesela kendimi yaralamıştım sürekli veya ajanlar tarafından bir planın içinde bulmuştum kendimi. Bir gün esmer bir genç bana çarpmıştı ve çarpış o çarpış. Daha sonra her şey çorap söküğü gibi gelmişti elime. Esmer genç(!) hakkında konuşmam bitmedi. Ohoo, bekleyin daha anlatacaklarım var.
Sınıf arkadaşlarım olarak tanıdığım ve ben okula kayıt olmadan önce hızlı davranarak kayıt olan Burak ve Hayal meğer ajanmış. Gerçek adları Oktay ve Melodi. Ben, beni yakalayıp götüreceklerini zannederken bunlar beni korumakla görevlendirilmişler. Saçmalığa bakın! Benden rütbe olarak oldukça aşağıda oldukları halde beni korumakla görevlendirildikleri için oldukça sinir bozucu bulmuş ve kabullenememiştim. Bu yüzden onlara Çaylak demeye başlamıştım.
Sonra şu esmer genç. Kaan... Hemen ona döneyim. Esmer Kaan meğer esmer mesmer değilmiş. İnanabiliyor musun? İnanamazsınız tabi bende ilk gördüğümdü büyük bir şok geçirmiştim. Esmer teni açılmış, gece kadar koyu saç rengi güneş gibi sararmış, zeytine benzeyen siyaha yakın göz rengi mavinin koyu tonuyla renklendirilmişti. Görev icabı, tanınmamak için bir nevi kılık değiştirmişti.
Kaan da ajandı üstelik düşman akademiden geldiğini ve beni mutlaka yanlarına alacağından bahsediyordu. Kaan ve kendi akademisi beni alıkoymak istediği için, benim akademim de beni korumak içi iki çaylak ile koruma yollamış meğer.
Yani anlayacağınız bir yıl önce kaçtığım akademim beni yakalayıp sorgulayacağına, düşman akademinin beni istemesi üzerine bundan vazgeçmiş ve son kozuna sıkı sıkı sarılmayı tercih etmişti.
En son okuduğunuz bölümde Kaan ile araba içli dışlı konuşuyorduk.Kaan, Ecevit abimin beni sağ sağlim okuldan alıp akademiye götürmek için sınıfıma kadar teşrif etmiş, beni korumaya geldiğini söylemişti. Lakin ufak bir pürüz meydana gelmişti. Çok ufak...
Kaan, en boş anımıza kadar beklemiş ve o anı yakalayınca da beni ve çaylak korumalarımı köşeye sıkıştırmıştı. Sınıftaki eski arkadaşlarıma zarar gelmemesi için Kaan ile gitmeyi kabul etmiştim mecburen lakin onunda aklından çıkardığı bir kısım vardı, ben ve hilelerim. Küçük bir takip cihazını aktifleştirmiş, ekibimin yönünü belirlemiştim. Beni gelip almaları, Kaan gibi manyaktan kurtarmaları an meselesiydi.
İşte son bölümün son satırları;
"Kısaltmalar ve takma lakaplar iyidir Kamelya. Lakapların birçoğu insanın kişiliğini yansıtırken kısaltmalar da var olduğunu kanıtlar. Değer gördüğüne, değer görülüyorsun ki ismini süs takıyorlar."
"Ben süs falan istemiyorum! O ismin özel olduğunu daha az önce sana söyledim."
"Uzatma da devam et işte." Kaşlarımın çatık bir şekilde ona döndüm. Ah! Anlayamayacaktı ki, bilemezdi. Bu konuyu hızlıca geçme kararı almıştım bir anda. Anlatmasamda nasılsa öğreneceği için başka bir konudan devam ettim, nasılsa pot falan kırmayacaktım. "Çift yumurta ikiziyim."
Moreli anında düzelmiş gibi bana bakamadan gülmeye başladı. "Ciddi misin, ikizin nerede peki? Onun da ajan olduğu söyleme lütfen, daha bir tanesini bile ele geçiremiyoruz. Gerçi nedense onun her konuda senden iyi olduğunu bahse girebilirim."
Benim beceriksiz ve yeteneksiz olduğumu ima etmesini aldırmadan kalbimde taşlaşarak yerleşen buruk kelimeyi söyledim. "Öldü."
Kaan'ın gülmesi anında dururken gözlerimi botlarıma diktim, yer buldurucu cihazım da oradaydı ve muhtemelen şu an takip ediliyorduk. Ondan hiçbir şey yapmadan böyle duruyordum ya. Sakin ve konuşkan. Dikkat çekmeden dikkatleri bozan...
Daha da saçmalayacağımı bildiğim için hafifçe yüzümü buruşturdum. Daha ne zamana kadar pek özeli kalmayan özel anılarımdan bahsedecektim merak ediyordum. "Ben küçükken annem hep ondan bahsederdi. Eğer yaşasaydı sürekli benim gibi gözleri benim gibi saçları olacağını düşünürdü. Bazen annem anlatmaktan sıkıldığında abime giderdim ama o ise numaradan da olsa benimle sürekli dalga geçerdi. Bir tane cadı ile uğraşamazken iki cadı da neymiş falan." Gülme sesi duyduğum da şaşkınlıkla ona baktım. Bu çocuk cidden dengesizin tekiydi.
Gülümseyerek omuz silkti. Ah, yine mi? Sürekli bunu yapmaması gerekirdi, aksi takdirde sinirlerimi bozduğu gerekçesiyle omzunu kırabilirdim. "Sadece abin ile düşüncelerimiz benziyormuş. Kusura bakma."
Gözlerimi devirerek "Sorun değil." dedim. Külliyen yalan, kendisi bile başlı başına koca bir sorundu.
Kafamı yukarı kaldırdım ve arabanın tavanına bakmaya başladım dalgınca. Bugün haddimden fazla içimi boşaltmıştım ve artık gizli kutu gibi durduğumu sanmıyordum. "İsmimizi daha 6 aylıkken düşünmüşler. Oysaki ölü olarak doğduğu için ismini bile koyamamışlardı. Benim küçük kız kardeşim..." Araba ani fren yaptığın da kemerin verdiği imkan kadar ileri atıldığımda neredeyse gözümden bir damla yaş düşecekken son anda buna mani olmuştum. "Kamelya'm..."
- - -
Tekrar merhaba GGKM?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Novela JuvenilDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...