30. Bölüm
"Önce bütün odayı teker teker aradık. Her bir çekmeceyi, dolabı ve klasörü karıştırdık. Masasının üzerindeki kâğıtlara baktık ve hepsinin fotoğrafını çektik."
"Eldiven taktınız değil mi?"
"Ya odasında kamera varsa!"
Herkes bana merak ve korku içinde bakmaya başladı. "Sizce kamera benden kaçar mı gençler? Ve evet" dedim Ceren'e dönerek. "Eldivenlerimiz vardı."
"Sonra ne oldu peki?"
Heyecanla, sanki olayı yeniden yaşıyormuşum gibi anlatmaya başladım. "Hızlı olmalıydık çünkü en fazla yarım saat oyalanabilirlerdi. Ben bilgisayar şifresini kırdığımda Ahmet'te çerçevelerin arkasında saklanmış anahtarları buldu. Zaten odada oldukça az eşya olduğunu için oradan bir şey çıkacağını düşünmüştük. Siz, siz olun çocuklar sakın çerçeve gibi bilindik yerlere bir şey saklamayın. Artık oldukça demodeler."
Küçük suratlar odalarında asılı çeşitli çerçeve ve tablolara döndüğünde güldüm. "Pekâlâ, sonra halledersiniz onları."
Kendilerine Ajan Kamelya'nın Savaşçıları adını veren çocuklar ile küçük bir toplantıdaydım. Dün benim için oldukça çalışmış ve başarı göstermişlerdi. 14 yaşında olan Ceren beni öldürmek istiyormuş gibi rol yapmış, 16 yaşında olan Ahmet ise benimle ortak olup Kaan'ın odasını aramama yardım etmişti. Diğerleri zaten ciddi ciddi incelenen odama dalıp beni aramıştı. Bunlar gerçekten övülmeye layık şeylerdi. Sonuçta işin ucunda ceza veya azar vardı.
Benim gibi olmak isteyen bir avuç çocuk ile plan yapmak ne kadar akıl almaz olsa da birçok yetişkinlerden daha yetenekliydiler. Ve daha tatlı...
"Hadi abla, asıl heyecanlı olan yere gelmiştik." Sitem eden Ahmet'e kafa sallayarak onayladım ve devam ettim.
"Tam şifreyi kırdık mail adreslerini kontrol edecektik ki Ulaş'ın ne olur ne olmaz diye verdiği alarm çalmaya başladı. Bunun anlamı biri odaya yaklaşıyor olmasıydı. Hemen dikkat çekmeden ben eski yerime, Ahmet'te benim karşımdaki koltuğa oturdu. Anahtarları gizledi ve silahını açıkça ortaya çıkarttı."
"Gelen kimmiş?" dedi meraklı meraklı adını hatırlayamadım bir kız.
"Kaan'a görevi hakkında soru sormak isteyen biriydi. Şanslıydık ki hemen geçiştirip yolladık. Yeniden bilgisayarın başına geçtiğimde ilk önce çektiğimiz belgelerin fotoğrafını sahte mail üzerinden arkadaşlarıma yolladım." Hem o an bulduğum tüm belgeleri hem de GEÇMİŞTEN GENETİĞE adlı belgeleri yollamıştım. Böylece artık Yağız ağabey ile toplantı yapabilecek kanıtlara sahiplerdi. Çünkü ben bu akademiden kesinlikle yalnız çıkamazdım ve bunlarda elimde patlayacaklardı.
"Ondan sonra Kaan'ın maillerine tek tek erişim sağladım." O gün aklıma aniden bir fikir belirmişti. Eğer sinyal bozucu gibi mallarını ithal ettiği ülkeyi bulabilirsem, bunun hakkında da bir plan yapabilirdik. Kaan kadar bizimde kolumuz uzundu. Tabii bunları çocuklara söylemedim. Onun anlayacakları gibi basitleştirdim. "İşe yarayan tüm maillerin kopyasını arkadaşlarıma yolladığımda yarım saatimiz neredeyse dolmak üzereydi."
"Anahtara ne oldu? Onunla ne yaptınız?"
Gülümsedim. Soruyu yanıtsız bırakarak sadece gülümsemekle yetindim. Anahtar Kaan'ın masasındaki bir dolabı açmıştı. Dolap gizli değildi, saklanmaya çabalanmamıştı. Birkaç evrakın arasında öyle önemli bir şey vardı ki, tüm bu çabalarımıza asıl o zaman değmişti.
Genellikle bir ajan ile anlaşma yapılacağı zaman sesler, videolar, yazılı açıklama ve imzalar kısaca bütün detaylar bir araya toplanırdı. İşte bende böyle bir şey bulmuştum. Bir ajanın sonunu getirebilecek bir dosya. Bunu tek tek çekip mailler üzerinden yollamak istememiştim. Elden verilmeliydi. Bir şekilde bizim akademiye ulaştırılmalı ve kaçak eski dostum Dolunay'ı ifşalayarak cezalandırılmasını sağlamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Roman pour AdolescentsDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...