-Kolay anlatılıyor acılar, kolay yazılıyor. Oysa hiçbiri kolay yaşanmıyor.-
Bölüm Şarkısı: The White Birch - Breathe
***
22. Bölüm - İçindeki CanavarTugay Bey'in yüzündeki ifade de kaldı gözlerim. Tilkiden daha kurnaz bakıyordu. Havası, duruşu, bakışları, her şeyi ben geleceğin efendisiyim der gibiydi. Kaan'ın babası sonuçta diye geçirdim içimden. Huylarının, dış görünüşlerinden daha çok benzediğine emindim.
Kendisine hortum gibi çeken kahverengi gözlerinde kendime gelirken bu adama asla güvenemeyeceğimi anlamıştım. Ne olursa olsun asla.
"Bu seninle ilk resmi görüşmemiz olacak değil mi, Ajan Kamelya?" Ses tonu bütün kanılarımı suya düşürüp boğarken kaşlarımı hafif çattım.
"Evet, sanırım."
"Peki az önce ne yaptığın hakkında bir fikrin var mı?" Yine aynı ses tonuyla konuşmuştu. Sesinde hayranlık vardı lakin surat ifadesinin hiçbir köşesinde bunu göremiyordum.
Birkaç adımda dibime geldiğinde elini omzuma koydu ve babacan bir tavırla hafif sıktı. "Az önce kimsenin akıl edemeyeceği bir şekilde kapıyı açtın." Biraz duraksayıp devam etti. "Sana bir sır vereyim mi? Oraya sokulan yarısından fazlası kutuyu dahi fark edemiyor, bayılana kadar dövülüyordu. Diğerleri ise kutudan aldığı anahtarı kullanarak girdiği kapıdan dışarı çıkıyordu."
Silahı tutmayan elimle içeride arka cebime sokuşturduğum anahtarı çıkardım ve havaya atıp yakaladım. "Zor yollar daha cazip geliyor."
Tugay Bey güldü. Gülerken bir Kaan'a bir bana bakıyordu. "Oğlum, sınavı diğerlerinden ara farkla bitirmişti. İkiniz birlikte harika ekip olacağınıza eminim. Senin zekân ve Kaan'ın seri hareketleriyle her şey çok daha basit olacaktır."
Hâlâ silah tuttuğum elimi kaldırdım ve dibimde duran bedene silahı dayayarak uzaklaştırmak için ittirdim. "Burada keyfiyetten durmuyorum sayın meslektaşlarım. Burada durmaya mecburum! O yüzden sanki ben çok memnunmuşum gibi konuşmalarınızı ve davranışlarınızı unutun. Bu sinirlerimi bozmaktan başka işe yaramaz."
Tugay Bey gerilerken Kaan'a baktı ve işaret verdi. Kaan emrine uyarak öne çıktı. "Öyleyse..." Eliyle devasa büyüklükteki kapıyı göstererek devam etti. "Sizi bu tarafa alalım Ajan Kamelya. Bugün görev günüydü ve görevi başlatabiliriz. Korumanız Ulaş ayrıntıları size anlatır." Kaan Ulaş'a kısa bir bakış atarak Tugay Bey'in yanına gitti. "Gidebilirsiniz."
Yumruğumu sıkarak bir adım attım. Bana emir verilmesinden nefret ediyordum ve bu sorunumu tam olarak yenememiştim. Dişlerimi sıkarak sakinleşme çalışmalarım yavaşça parçalara ayrılıp toz olurken Ulaş hızla karşıma geçti. "Benimle gel. " Bileğimden tuttu ve dışarıya çekiştirdi. Arkamızdaki kapı kapandığı gibi koridorda birinin olup olmadığı umursamadan duvara bir tane yumruk attım. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Ulaş'ın, Kaan'ın ve sonra tekrar Ulaş'ın bana emir vermesi kotamı taşırmıştı.
"Kimse sana ne izin verebilir ne de emir. Kimse."
Arkama dönerek Ulaş'a baktım. Haftalar önce okulda söylediğim repliğimi çalmış, bana yöneltmişti. "Bu gereksiz takıntımı hatırlıyorsun demek."
Acı çeker gibi güldü. "Elimde olan bir şey değil. Hafızam güçlü olmasaydı bile yine hatırlardım. İçinde sen varsın diye."
Ulaş'tan gözlerimi kaçırarak derin nefes aldım. Her ne kadar dilime tonlarca kelime gelse de hiçbir şey diyemezdim. Şuan tam karşımda olması benim suçumdu ne de olsa. Ona kızamaz, bağıramaz, sinirlenemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Ficção AdolescenteDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...