GGKM? 又 Bölüm 13

3.7K 306 67
                                    

Benim de ağır gelecek cümlelerim var da söyleyecek acımasız bir kalbim yok.

Multimedia Kaan

- - -

13. Bölüm - Kamelya

"Gerçekten! Bunu planlıyordun değil mi? En başından beri planın buydu!"

Emin adımlarla bana yaklaşırken sızlayan kolumun acısını umursamamaya çalışıyordum. Ecevit abinin verdiği özel kıyafetleri giydiğim için bir kere daha şükrettim. Kolumun bile acısını bu denli azaltabiliyorsa birazdan gelecek olan darbelere şimdiden hazır hissediyordum.

"Bak, bak, bak...  Birileri aptal yerine konulunca nasıl da sinirleniyormuş. Bir kadın küfür eder mi Dicle, kınadım doğrusu." Bir yandan dilini şaklatırken diğer yandan da sinir sırıtmasını yüzüne yerleştirmesi beni daha da çileden çıkarıyordu. Dört adet güçlü ellerden yeniden kurtulmaya çalıştım, fakat nafileydi. Koskoca akademinin en iyi ekibi buradayken ve tüm bu şamata yaşanırken Kaan tarafından sıkıştırıldığım gerçeği bir kere daha zihnime ilişti. Sinirden tekrar debelendim ama tahmin ettiğim gibi farklı bir sonuç alamamıştım.

Çaylak korumalarıma baktım. Melodi karşımda dizleri üzerinde oturuyordu. Ondan kat ve kat daha iri duran adam başına baskı uygulayarak sabit tutmaya çalışıyordu. Hemen yanında bulunan Oktay ise burnundan kan akması dışında bitkin gözüküyordu. 

"Ben sormadan fark edersin sanmıştım." dedi her zamanki keyfi ile.

Kafamı kaldırarak Kaan'a baktım. Neyden bahsettiğini çok rahat anlamıştım, anlamamak mümkün değildi. Kaan oldukça değişmişti ve bambaşka biri oluvermişti. Kara çocuk dediğim kişi sanki siyah-beyaz ekrandan çıkmıştı, gece kadar siyah olan saçları sapsarıydı, esmer teni beyazlamıştı ve o zeytin rengi gözleri mavinin en güzel tonuyla renklendirilmişti. Açıkçası tanınmamak için kılık değiştirerek okula gelmesini garip bulmuştum. Şu durumdayken bile buraya bu şekilde gelmesi ve bizi rehin alması, benim kadar gösteriş meraklısı olduğunu düşünmeme neden oluyordu.

Alayla "Bu renkli kişiliğine neye borçluyuz?" dediğimde tepki vermedi, bende sahte bir çoşkuyla devam etti. "Bana mı süslendin yoksa. Kıyamam." Sonra abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. "Düşündüm de... Umrumda değil kesinlikle kıyarım." Alaycı sesim anında buz gibi soğuk, kaya gibi sert olmuştu. 

Bana döndü ve artık mavi renginden nefret etmemi sağlayan gözleriyle beni tepeden tırnağa iyice süzdü. "Öyle mi?" Bacaklarıma yediğim tekme üzerine dudaklarımı birbirlerine bastırarak inlememi engellesemde yüzümü buruşturmamı önleyememiştim. Kollarımdan tutan adamlar olmasaydı kesinlikle yüz üstü yere yapışırdım lakin onları yüzünden Melodi gibi dizlerimin üzerine düştüm ve kesinlikle böyle daha savunmasızdım.

Kaan sıraların arasında dolaştığında sadece onu izliyordum. "Peki..." Aniden Ulaş'ın yakasını tuttu ve önüme fırlatırcasına yere itti. Benim tam karşıma düşerken acıyla homurdandı Ulaş. "Peki, sence ben kıyamaz mıyım?" dediği gibi silahın horozundan çıkan sesi duyduğumda dehşetle baktım. Sınıfta hala bizimkiler vardı ve onca insan arasında seçici davranarak arkadaşlarıma hedef alması beni ürkütmüştü. 

Endişeyle hızlı hızlı konuşmaya başladım. "Yo, yo, yo. Bunu yapamazsın, yapmamalısın. Eğer canını seviyorsan, eğer benden birazcık dahi korkuyorsan bu gerçekten kötü bir fikir. Yemin ediyorum bir kişinin bile canını yakarsan yaşadığım süre zarfında seni buna pişman ederim." Sesimin tonu tahmin ettiğimden daha yüksek çıkmıştı çünkü delirmek üzereydim!

Kaan sağ elinde olan tabancayı çenesine dayayarak düşünme pozisyonunu aldı. Arada 'hım'larken gözleri kısıp bir bana birde sınıftakilere bakıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, korkuyordum! Şu an bir anlık sinir veya istekle birisine zarar verecek diye ödüm kopuyordu.

Geçmiş Geçmişte Kalır mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin