-Bir çığlıktı yalnızlığım, hepiniz mi sağırdınız?-
Multimedia Ulaş
Bölüm Şarkısı : Ariana Grande - Santa Tell Me- - - - - - - - - - - - - - - -
3. Bölüm - Söz vermek
Esmer gencin bana davranışları ve söylediği sözleri kafamda tartıyordum. Başından beri beni tanıyordu ama belli etmedi. Bağırdım çağırdım hiçbir şey demeden beni dinledi. Konuşmak istiyordu, bunu davranışlarından anlayabiliyordum. Ama susup dakikalarca beni izledi.
Kendi kendine konuştuğunda üstünde kulaklık ve dinleme cihazı olduğunu anlamalıydım. Başka ne olabilirdi ki? Zaten konuştuğunda da ikinci kelimesi sarı saçım olmuştu. Bunu bulmuşlardı işte! Ama yetiştirildiğim akademiden de olmamalıydı. Bir şekilde herkes ile bağlantım vardı, mutlaka tanırdım. O halde bu çocuk kimdi?
O gittikten sonra Ulaş ve diğerleri onu tanıyıp tanımadığımı, bana her hangi bir şey yapıp yapmadığını sormuşlardı. Büyütülecek bir şey olmadığını açıklayarak olayı geçiştirmiştim. Sınıfa geldiğimizde ise kızların soru yağmuruna tutulmuştum.
"Kimdi o?" Benim bile daha bilmediğim şeyi nasıl cevaplayabilirim? Hadi bilsem ne diyeceğim? Sanırım düşmanlarım biri. Beni yakalayıp işkencelerden işkence seçtirecekler.
"Ne konuştunuz? " Ona bağırmalarımı pek duymamışlardı anlaşılan. 'Sana bir şey yaptı mı?' deseler hadi bir şey demeyeceğim. Kız değil mi, kafa nereye gidiyor.
"Fazla yakışıklı değildi ama tipi var, değil mi Dicle." Allah'ım sen bana sabır ver. Adamlar kim bilir benim hakkımda ne düşünüyor, hangi planları kuruyorlar ben burada gelmiş ne yapıyorum! Sonunda dayanamayarak sertçe sorularını geri çevirmiştim. Sırama oturup beden dersinin bitmesini sınıfta beklemiştim. Bitene kadar da çocuğun davranışlarını ve sözlerini kafamda tartmıştım işte.
İçim daralınca Burak'a döndüm ve bahçe de olacağımı söyleyerek sınıftan çıktım. Bugün bir tane beden dersi vardı. Bir daha ki ders ne onu bile unutmuştum. Zil çalana kadar kafamı toplamam lazımdı. Zaten tetikte olmalıydım. Belki çoktan buraya gelmişlerdir bile. Kim bilir?
Bahçenin en dip köşesine gidip ağacın dibinde olan banklardan birine yayılarak oturdum. Kafamı arkama yasladım ve gökyüzünü izlemeye başladım. Tam burada mavinin en güzel tonuna, bulutların bazen anlamlı bazen de acayip şekillerine şahit oluyordum. Ezberlercesine baktıktan sonra gözlerimi kapayarak kuşların sesini dinlemeye başladım. İlk baharın ortalarındaydık. Hava açık ve güneşliydi. Kuşlar ve kelebekler tam bu zamanlarda özgürce dolaşıyorlardı.
Onlara kendimi kaptırmış bir şekilde uyuklamak üzereyken yaprak çıtırtıları duyduğumda gözlerimi hızla açtım. Refleksle seri bir şekilde ayağa kalkarak sol elimle karşımda duran çocuğun kolunu kavradım, arkaya kıvırdım ve sırtını vücuduma yasladım. Sağ kolumu da boğazına dayayıp hafif bir şekilde bastırdım.
Çocuğun acı bir şekilde inleyip tanıdık bir sesle adımı haykırırcasına söylediğinde kollarımı hızla çektim ve çocuğun bana bakmasını sağladım. Boğazını tutup birkaç defa öksürmeye başladı.
Yine kendimi kaybetmiştim. "Ne yapıyorsun burada? Hadi onu geçtim niye sesini çıkarmadan yanıma geliyorsun? Ya seni boğsaydım!"
Ulaş boğazını tutarak "Davullarla zurnalarla mı gelseydim Dicle." diyerek isyan etti. "Hem bu hareketleri nereden biliyorsun sen ya? Ciddi ciddi beni boğuyordun." dedi şaşırmış ses tonuyla. Haklıydı başka nasıl gelebilirdi ki. Bahçeye baktığım da bizden başka öğrenci olmadığını fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
ספרות נוערDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...