Gören göze karanlık perde olamazken, görmek istemeyen göze ışık ne yapsın?
-
15. Bölüm - Yetenekler
"Ülkemizi içten çökeltmek, kumpaslar kurmak ve kargaşa oluşturacak türlü yollar denediklerini biliyoruz. Yönetime ele geçirerek düşman olduğumuz diğer ülkelerle anlaşma yapacaklar. Borsaları düşürecekler. Yoksul bir ülke neye dönüşür? Paraya muhtaç bir topluma. Buraya yerleşecekler ve halkımızı köle yapacaklar." Bu çok ciddi bir iddia idi. Eğer gerçekten amaçları böyle ise işimiz hayli zor olacaktı.
"Ajan Kamelya?"
Dikkatimi onlara yoğunlaştırdım. Akademiye henüz giriş yapmama rağmen beni hemen başları olarak benimsemişlerdi. Konunun ciddiyetini kavramıştım ama yine de akademimizin lideri, Zara'nın farklı planları olduğundan şüphelenmeye de başlamıştım. "Anlıyorum. Peki diğer konu, yani Kaan. Onun bunlarla ilgisi nedir?"
"Artık akademiler arasında Kaan denildiğinde akla tek kişi geliyor. Bütün bu olaylara sebep olan kişi, Tugay'ın oğlu. Anlatıldığına göre çok küçük yaştan beri eğitiliyormuş. Türkiye'nin, hatta Dünya'nın en iyisi olmak için."
"Şimdi bir bakalım." Sandalyem de iyice yayılarak tavana bakmaya başladım. Her yeni maddede bir parmağımı kaldırıyordum. "Öncelikle elimizde teoriden bir planları var. Sonra kendileri için yaptıkları silahlarını biliyoruz, yani Kaan. Son olarak da sıradaki hedeflerini de biliyoruz." Toparlanarak onlara döndüm. Bir yıl ara vermeme rağmen sanki onların anlama kapasitesi bana geçmiş gibi hissediyordum. "Burada da benden bahsediyorum çocuklar." Ayağa kalktım. "Yerine geçebilirsin. Anlattıkların için sağ ol."
Oval masanın başına geçerek onlara döndüm. "Şimdi lütfen beni dikkatle dinleyin. Şu an aralarından emin olduğumuz tek madde beni istemeleri, bence bunu kullanarak bir plan yapabiliriz."
"Evet!" Az önce benim için bilgi veren yeni ajana baktım. "Örneğin siz fikrinizi değiştirmek istediğinizi söyleseniz ve o tarafa geçseniz... Böylece orada dönen entrikaları da bize aktarabilirsiniz. İşte casusluk!"
Olabilirdi. Hiç yoktan elimize bilgi geçmesini sağlarım. Onaylayıp, iyi fikir olacağını söylemek üzereyken Pusat lafa atlayarak sinirle söylendi. "Saçmalık. Bu çok tehlikeli bir plan Semih, kesinlikle başka bir şey bulabiliriz." Ona dönerek kaşlarımı kaldırdım ve ellerimi göğsümde bağladım. Şu an başkanları benim sanıyordum.
Pusat ona olan tavrımı gördüğünde daha da öfkeli göründü. "Eceline susadıysan buyur, önüne çıkan yok. Yalnız bir pürüz var, buraya tek parça döneceğinden şüphe duyuyorum."
Ellerimi iki yanıma indirerek kafa salladım. Sebepsiz yere sinirlense de haklıydı. Bu cidden çok tehlikeliydi, bize başka bir plan lazımdı. Sonuçta yabancılar ile dolu bir akademide ne sözüm dinlenirdi, ne de böyle fevri davranabilirdim.
"İstemediği halde zorunluymuş gibi de gidebilir, onlar için bir açık bırakırız ve yakalanmasını sağlarız. Böylece bir plan uyguladığımızdan şüphe duymazlar."
"Yine de tehlikeli bir plan."
Aralarında fikir çatışması çıktığında göz devirdim. Konumuzdan sapmaya başlıyorduk neticede. "Beni yirmi dört saat korumanızı istiyorum." diyerek direk konuya girdim. Dikkati üzerime çektiğimde devam ettim. "Her bir hareketimi uzaktan izleyeceksiniz. Oktay ve Melodi. Bundan sonra sizleri yakın korumalarım olarak atıyorum." Herkes şaşkınca beni izlerken ben ise büyük bir keyifle sırıtıyordum. Oyun değil, savaş istiyordum, ve savaşacaktım. "Onlara gitmeyeceğim, yandaşları olmayacağım ama onlar elbet bana gelecek. O zamana kadar bizde onları araştıracağız. Onlar için kuş dahi uçsa bilgi edinmenizi istiyorum. Planımızı o zamana saklayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Ficção AdolescenteDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...