GGKM? 又 Bölüm 26

1.9K 183 18
                                    


Multimedia Dicle


26. Bölüm - Sisli Oda

Benden yine cevap alamayınca alnında biriken terleri hırsla sildi. Tugay Bey zaman ilerledikçe sakinleşeceğine aksine daha çok sinirleniyordu. Şu an masasının karşısında ayakta dikiliyordum. Dün akşam Ulaş ve ekibimle yaptığımız gizli küçük toplantımızın ortasında çıkan çatışma sonucunda hızla düşman akademiye geri dönmüştük. A hah! Gizli mi demiştim ben?

"Ajan Kamelya! Sabrımı zorluyorsun, farkındasın değil mi?"

"Evet efendim, maalesef."

Düşünüyordum da, nerede hata yapmıştım da açığımızı bulmuşlardı. Oysa dün gece hiçbir sorun çıkmayacağını kendime inandırarak uykuya dalmıştım. Fakat bilin bakalım sabahın erken saatlerinde ne oldu? Apar topar pijamalarımızla sıcacık yatağımızdan kaldırıldık!

Gözlerimi bir kez daha çevirdim benden ümidini kesen patronuma. Masaüstü telefonunda birkaç tuş çevirerek tanımadığım isimleri yanına çağırdı ve ahizeyi sertçe vurarak aramayı sonlandırdı.

"Pekâlâ küçük hanım. Anlaşılan dün gece neler yaptığını söylemeyeceksin."

"Anlatılacak bir şey yok." diye neredeyse bininci kez tekrarladım.

Kafasını yavaşça evet anlamında salladı. "Dün dediğin gibi, sana fazla yüz verdim değil mi? Akademi için değerlisin dedikçe, sana dokunmadıkça, elbette tepeme çıkacaktın." Kapı iki kere vurulduğunda Tugay içeri girmelerini söyledi. "İçimdeki hiddeti bir tahmin edebilsen bütün bu zorluklarını çıkarmazdın. Ve her an bu hiddet şiddete dönüşebilir."

Daha söylediklerini cevaplayamadan iki kolum esir alındı. Güçlü eller bileklerimi kavrayarak canımı acıtacak kadar geriye büktü. İki santim kıpırdamama dahi izin vermiyorlardı. "Ne yani!" diye isyan ettim. "Ne yapacaksın bana? İşkence mi ettireceksin? Ceza mı vereceksin? Bunların hiçbiri umurumda değil!" Göğsümün öfkeden inip kalktığını geç fark etmiştim.

Benden farkı olmayan, dediği gibi içindeki hiddetini şiddete dönüştürmeye çok müsait olan Tugay sandalyesini geriye ittirerek ayağa kalktı. Büyük ve hızlı adımlarla yanıma ulaşarak çenemi sertçe kavradı ve başımı başının hizasına getirerek dişlerini arasında konuştu. "Bir. Bundan sonra bana saygılı davranacaksın. İki, akademiden dışarıya ancak izinle çıkabileceksin. Üç. Akademimde ufacık bir olay çıkarsa senden bilir ve cezanı fazlasıyla çektiririm. Anladın mı küçük hanım?"

Elini sıkılaştırarak çenemin daha fazla uyuşmasına neden olurken onu onayladım. "Öyle olsun bakalım. Efendim(!)"

Tugay Bey zafer edasıyla sırıtarak benden uzaklaştı. Eminim her şeyin sorunsuz, tıkırında gittiğini düşünüyordu. Benim de amacım bu olacaktı. Ulaş'ın nerede olduğunu bile bilemezken şimdilik itaat etmekten başka şansım yoktu. "Şimdiden söylüyorum Ajan Kamelya, eski odanı özleyeceksin. Dış dünyayı, hatta belki korumanı bile özleyeceksin. Bordo dosyanın da acısını alacağım senden. Henüz onun sorgusu başlamadı bile."

"Ulaş nerede?" Hazır konuyu açmışken sormaktan kendimi alamamıştım. Ulaş'ı merak etmediğimi söylesem yalan olurdu.

Sırıtması genişledi. "Ah bir bilsen senin yüzünden neler çekiyor."

"Yani?" dedim öne atılmaya çalışırken.

"Yani," dedi aynı ifadeyle "kısa zaman sonra yeniden görüşeceğiz, Ajan Kamelya."

Geçmiş Geçmişte Kalır mı?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin