-Bir insanın hayatı hep mi ters gider?-
Bölüm Şarkısı : The Neighbourhood - Afraid
- - - - - - - - - -
4. Bölüm - Kesik
Ben de dahil herkes donmuş bir şekilde Ulaş'a bakakalmıştık.
"Ne!?" Bütün grubun tepkisi ise buydu.
İlk ben kendime geldim ve bağırarak üstüne yürümeye başladım. "Ne diyorsun ya sen! Bak elimde kalacaksın Ulaş! Saçmalamakta bir yere kadar abi!" Ağaçta ki kuşların kaçışan sesini neredeyse duyabilmiştim.
Ulaş kolunu omzuma atarak devrelerimi daha arttırırken, "Ne kadar da utangaçsın. Nazlı şey seni." dedi ve elleriyle saçlarımı karıştırmaya başladı.
Ona sinirle bakarken gereksiz Melis yine Melis'liğini kullanarak lafa atladı, "Bir dakika, bir dakika! Şimdi siz çıkıyor musunuz? Oha!" Ohanın a'larını baya uzatarak söylemişti bunu.
Ulaş'ın elini omzumdan indirirken bir andan da söyleniyordum "Saçmalamayın oğlum! Her zaman ki Ulaş işte! Salak saçma şakaları ve hareketleri!"
Omzumun üstündeki ellerinden kurtulup ondan uzaklaştım. Tekrar bizi yanlış anlayan gruba dönerek "İlla küfür etmemi mi istiyorsunuz? Yok öyle bir şey diyorsam yoktur!"
Ecrin tam ağzını açacakken onu elimle susturup "Evet!"diye çıkıştım. "Çık-mı-yo-ruz!"
Sonunda -onlar için- acı gerçiği öğrenen grup biraz üzülmüş gibiydiler. Yok artık! Öyle bir şeyi kesinlikle akıllarının ucundan dahi geçirmemeleri gerekirdi.
Ulaş kahkaları arasında "Dicle! Yüzünün halini görmeliydin!" dedi birden.
Ve tekrar bir kahkaha daha.
Ona yavaş yavaş yaklaşırken."Sen. Şimdi görürsün çocuk!" diye tısladım.
Ulaş hızla arkasına döndü ve bahçenin diğer köşesine doğru koşmaya başladı. Tabii ki ben de. Aslında öylesine diyordum ama o ciddiye almıştı. Ulaş önde, ben arkada koşuyorduk. İki adet çocuk gibi! Üstelik nasıl oldu bilmiyorum ama ona kızgınlığımdan eser yoktu. Eşsiz, toz toprak ve çöp içinde olan bahçemizde bir tur atıp onu yakalayamadığım da çoktan pes etmiştim ama yine de durmamıştım. Gruba yaklaştığmızda Ulaş gülerek bi anda durdu. Bende ona çarpmamak adına tam yönümü değiştirmiştim ki bir şeye takıldım. Yere düşerken refleksle elimi öne atıp takla atma pozisyona getirdim ve takla atarak seri bir şekilde toparlanıp ayağa kalktım.
Salık boyalı sarı saçlarımı elimle düzeltip gömleğimi ve pantolonumu silkeledim. Bana bir şey olmamıştı. Alışkındım bu hareketlere. Hatta reflekslerim ve seri hareketlerimle tanınırdım ben.
"Dicle, iyi misin? Elin kanıyor!"
İlk, işaret parmağını sol elimi gösteren Ulaş'a, daha sonra da yerde soda şişesinin cam parçalarına baktım. Sivri uçları kırmızıya boyanmıştı. Elim ise çizik olan yerlerden kan toplanmaya başlamıştı.
Ben hiçbir şey olmamış gibi gruba doğru yürürken bir andan da başıma taktığım siyah bandanayı sağ elimle çıkartıp sol elime dolamaya başladım. Kanın durması için bastırmam lazımdı ama yaranın içinde cam parçalarının olup olmadığını bilmiyordum.
Sardığım elimi arkada tutarak gruba yaklaştım. Gülerek bana döndüler. Olanları görmediklerine sevinmiştim.
"Ulaş nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmiş Geçmişte Kalır mı?
Novela JuvenilDokuz yaşında kaçırılarak bir akademiye kapatılmış, daha sonra kendi başarım ile oradan kaçmıştım. Her şeyin bitmediğinin farkındayken bile normal bir yaşam sürmek için çalıştım ama tekrar en başa döndüm. Üstelik iki ayrı taraf beni isterken, özenle...