Bölüm 10

117 25 0
                                    

-10-

Eve geldiklerinde Beril önden içeriye girerek “Biz geldik!”dedi evin gerçek sahibiymiş gibi.

Doruk,kapıyı arkasından kapatıp içeriye girdiğinde Beril’in çantasını yere koyarak salona doğru yürüdüğünü ve büyük rahat koltuklardan birine yayıldığını gördü.

Genç kız kollarını başının altına alarak içini çekti ve gözlerini kapayarak “bu evde huzur var.”dedi tebessümle. Doruk,gelip yanına oturduğunda eliyle kızın ince ayak bileklerinden tuttu ve havaya kaldırarak koltuğa oturdu. Beril’in bacaklarını kucağına koyduğunda kendisi de ayaklarını önünde duran sehpaya uzatarak hafifçe aşağı doğru kaydı ve başını arkaya vererek gözlerini kapattı.

Birkaç dakika boyunca süren sessizlikten sonra lalası mutfağın kapısını açarak içeri girdiğinde elindeki salata tabağını hazırlamakta olduğu yemek masasının ortasına koyduğunda başını çocukların olduğu yöne doğru çevirdi.

“hoş geldiniz!”dediğinde Doruk başını sallayarak elini havaya kaldırdı ve “Hoş bulduk Lala.”dedi.

Yaşlı kadın “elinizi yüzünüzü yıkayın ve sofraya gelin.”dediğinde başını biraz yana eğdi ve koltuğun başından gözükmekte olan saç yığınına doğru parmağı ile “bu kim?”diye sordu.

Doruk,gözlerini kırpıştırarak açtığında parmağı ile “bu değil. Onun bir ismi var. O da Beril.”dedi ve yaşlı kadına dönerek “Okuldan.”dedi.

Beril “abim olduğunu söylesene!”diye tısladığında Doruk “şaka yapıyor. Abisi falan değilim. Arkadaşız sadece.”dedi gülerek.

Beril “asıl o yalan söylüyor teyzeciğim. Kendisi benim abim olur. Biyolojik olarak olmasa da o evet benim abim.”dediğinde doruk ona dönerek “üzerine basa basa söylediğin zaman havalanıyorsun bilmem farkında mısın?”dediğinde Beril “evet ama sen sönüyorsun.”dediğinde Doruk eliyle Beril ayak parmaklarını çekmeye başladı.

Genç kız kollarını başının altından çekerek ciyak ciyak bağırmaya başladığında Doruk gülüyordu. Kan ter içinde Doruk’un elinden kurtulduğunda ona bakarak “Manyak mısın sen ya?! Ayak parmaklarımdan ne istiyorsun?!”diyerek minik ellerini ayak parmaklarına götürdü ve gözlerini kapatarak “ouff,çok acıyor.”dedi Doruk’a ters bir bakış atarak.

Dudaklarını büzdüğünde Doruk kaşlarını havaya kaldırdı ve parmağı ile genç kızı dürtmeye başladı. Beril “Dokunma.”dediğinde omuz silken Doruk Beril’in
“Dürtmesene!”demesi üzerine “Senin ağzını yerim ben. B zamana kadar nerelerdeydin seeeen!”diye bağırdığında Beril yanında duran büyük yastığı Doruk’un suratına yapıştırdı.

Genç adam bu sefer “Sarılmandan belli kıracan mı belimi? Çok canım acıdı çeksene elini!”dediğinde Beril “ayılık var senin hamurunda!”diye tısladı.

Doruk gülerek ayağa kalktığında “cık,***lik var yavrum ***lik. Oh yeah!”dediğinde gülerek merdivenlere yöneldi ve eline aldığı telefonu ile babasını aradı.

Dağhan “Efendim oğlum?”

Doruk “neredesin baba? Yemeğe oturacağız.”

Dağhan “Ğız? Kiminle? Kim var ki?”dediğinde Doruk “Ayşe Hatun Önal. Nurgül Yeşilçay. Nancy Ajram.”diye dalga geçtiğinde Dağhan karşı taraftan gülerek “serseriye bak ya! Babayla dalga geçilir mi oğlum?”diye söylendi.

Doruk gülerek “he he,babanın pokunun üstüne pok olmayacağını biliyordum ama dalga geçilmeyeceğini bilmiyordum buba.”dediğinde Dağhan kahkaha atmaya başladı.

Dağhan “az kaldı. 15 dakikaya evdeyim.”dediğinde Doruk “tamam baba.”dedi.

Dağhan “ah! Bir şeye ihtiyacın var mı? dışarıdayken alayım.”dediğinde Doruk “bugün ızgara günü. Lala her şeyi halletmiş,sen geldi hadi ya.”dedi.

Dağhan “tamam,evde görüşürüz evlat.”

Doruk “tamam baba.” Diyerek telefonu kapadığında yatağının üzerine fırlattı ve banyoya girerek gömleğini çıkardı. Sargıya sızan kan kendisini artık korkutmaya başladığında telefonunu eline alarak İstanbul’daki doktorunu aramaya başladı.

Nimet hoca telefona çıktığında genç çocuk “Hocam Ben Doruk. Hani belalar belalısı..”dediğinde Nimet hoca “neyin var dorukcuğum?”dedi.

Doruk “hocam…”dedi acı ile yüzünü buruşturarak “Benim bu dikiş izlerim kanıyor. Su toplar gibi morardı etrafı ya.”dediğinde Nimet Hoca “ilaçlarını alıyor musun doruk?”dedi.

Doruk “evet.”

Nimet “kıyafetlerini ütüleyip giyiyorsun.”

Doruk “ben ütülemiyorum ama lala ütülüyor evet yani.”

Nimet “Allah Allah. Darbe falan mı aldın sen?”dediğinde Doruk bir süre düşündü en son okuldan Sercan adında bir çocuk basket topunu göğsüne fırlatmıştı. Bunu Nimet Hoca’ya söylediğinde genç kadın “Orada en yakın hastaneye gidiyorsun ve bir kalp cerrahı ile görüşüyorsun. Hatta sen dur ben sana buradan randevu ayarlayayım. Bir görün ameliyat gerekebilir.”dediğinde Doruk endişe ile “ne ameliyatı neden?”dedi.

Nimet “tatlım kalp nakli oldun sen. Sonsuza kadar ilaçlara bağımlı olarak yaşayacaksın ama öte yandan kalp bulunduğu yeri kabul etmiyor olabilir,bu da senin için çok tehlikeli”dediğinde Doruk yatağın üzerine oturdu ve “tahtalı köye biletim alınabilir yani. Öyle mi?”dedi.

Nimet Hoca “öyle demedim ben. Neyse,şimdi hemen sana bir randevu alayım. Yarın ilk işin doktora gitmek olsun tamam mı?”dediğinde Doruk “tamam”dedi ve “Ee,Nimet Hocam?”diye devam etti.

Nimet “Söyle Doruk?”

Doruk “Babam bu olanları bilmezse benim açımdan iyi olur. Biliyorsunuz artık onunda yavaş yavaş sağlık problemleri baş göstermeye başladı.”dediğinde Nimet Hoca
“tamam. Bir şey söylemem.”diyerek telefonu kapadı.

Doruk,tekrardan banyoya girip yarasına pansuman yaptığında bol bir t-shirt giyindi üzerine ve tekrardan içeriye girerek aynadaki aksine baktı.

Sağlığının yanı sıra bir de başka sorunları vardı Doruk’un. Düşün düşün nereye kadar?
diye diretmeye devam eden aklı artık durmak üzereydi. Yorgunluk ve bıkkınlıkla aşağı indiğinde babasının geldiğini ve beril ile yemek masasında hararetli bir şekilde konuştuğunu gördü.

Masanın etrafından dolanırken elini babasının omzuna koyup sıkan doruk “Hoş geldin adamım.”diyerek yerine geçti. Tabağına ekstra koyulan domates közlemelerini tek atışta mideye indirdiğinde Beril “önce babanın yemesini beklesene!”dedi.

Doruk “işine bak küçük!”

Beril “ya bana ikide bir küçük diyip durma!”

Doruk “küçüksün ama!”

Beril “sen büyüksün de ne oluyor? Başın sürekli belada,aklın sürekli kızlarda.”

Doruk ağzındaki lokmanın ardından homurdanarak “Ne olmuş? Ben erkeğim.”dediğinde

Beril “ben de büyüyünce tam tersi olacağım”dedi.

Doruk hiç düşünmeden elindeki çatalı Beril’in eline batırdığında “Seni döverim bak. Adam gibi konuş vallahi saçını başını yolarım senin!”diye bağırdı.

Dağhan gülerek Doruk’un Berili sahiplenişine bakarken genç kızın dudak büzmesini keyifle izliyordu. Birden “Diğer çocukları da çağırsaydınız?”dediğinde ikisi de aynı anda kendisine baktı ve “Diğerleri?”dediler.

Dağhan “Demir ve Erdem.”

Doruk ve Beril “Onları tanımıyoruz.”dediklerinde birbirlerine baktılar ve “Benimle konuşma!”dediler aynı anda.

Doruk ve Beril “Ben seninle konuşmuyorum.”dediğinde Doruk “Beni mi taklit ediyorsun sen?”dedi.

Beril “Ne münasebet ya. Kendini beğenmiş ukala dümbeleği!”

Doruk “Bak bak. Nasıl da savunmaya geçiyor hemen. Şu elimde tutmuş olduğum tomato’yu görüyor musun?”dediğinde Beril “Evet”dedi.

Doruk “Bana karşı gelmeye devam edecek olursan bunu ağzının içine tıkarım.”dedi.

Beril “Biliyorum yaparsın”dediğinde Doruk kıkırdayarak “Yaparım değil mi? Ben ya ben! Allah’ım sen nasıl bir kul yaratmışsın yarabbim. Herkes bana hasta.”dediğinde Beril “Bence sen hastasın.Hem de tamamen.”dediğinde Dağhan daha fazla kendisini tutamadı ve kahkahalarla gülmeye başladı. Uzun zamandır hiç bu kadar eğlenmemişti.

İstanbul’dan geldiğinden beridir ve Doruk da hiç bu kadar gülmemişti. Oğluna baktığında gözlerinin içine kadar gülümsediğini gördü. Buraya geldiklerinden beridir Doruk mutsuzdu ama bunu kendisine yansıtmamak için epey bir çaba sarf ediyordu.

Demir ve Erdem ikisi ile yakın dost olacaklarını sanırken Doruk’un beklenmedik uzaklığı Dağhan’da şok etkisi yaratmıştı. Durulmuştu sanki oğlu. Her ne kadar onun o başına iş açan hallerini sevmese de o onun oğluydu ve görmeye alışkın olduğu çocuk etrafına mutluluk saçan ve insanları güldüren biriydi. Onun için, Doruk ne yaparsa yapsın onun mutlu olması için gidilen bu yolda yapılan ve yapılacak olan her şey mubahtı…

**bölüm sonu**

TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin