-12-
Dağhan,Pazar gününün yağmurlu olmasından dolayı çalışma odasında oturmuş işlerine ait olan dosyalara göz atıyordu. Kahvaltıdan sonra Beril’i bırakmak için giden Doruk hala gelmeyince lalası Dağhan Bey’e ,Doruk için endişelendiğini söylemişti. Dağhan,her ne kadar bu duruma gülüp geçmiş gibi davransa da o da gerçekten korkmaya başlamıştı.Oğlunun yüzü sapsarıydı ve giderek zayıflıyordu. İyi bir baba olup olmadığını sorgularken çalan telefonu ile düşüncelerinin arasından sıyrıldı ve gülümseyerek “efendim Poyraz?”dedi.
Poyraz,sinirle dişlerini gıcırdattığında “Bana iyiymişsin numarası yapma Dağhan amca! Doruk nasıl?”diye sorduğunda Dağhan kaşlarını çatarak gözündeki gözlükleri kucağındaki dosyaların üzerine bıraktı ve “Ne demek istiyorsun evlat?”diye sordu.
Poyraz “Doruk şu an hastanedeymiş! Dövmüşler Beril öyle söyledi!”diye bağırdığında Dağhan hızla yerinden kalktı ve “sen ne diyorsun çocuk?! Olur mu öyle şey?!”diye bağırdığında Poyraz telefonun öbür ucundan kendisine küfür etti. Dağhan hiçbir şeyi bilmiyordu.
Sinirle odasından çıktığında Poyraz’a “ben hastaneye gidiyorum. Kimin yaptığını da ben öğrenirim!”diyerek telefonu kapadı ve merdivenlerin başından öyle yüksek sesle bağırdı ki sofrayı kaldırmakta olan lala’nın elindeki kahvaltı tepsisi yere düşüp paramparça oldu.
Dağhan “Rıdvannnnn!”
Lala “aman yarabbi! Dağhan Bey,neler oluyor?”diye söylendiğinde şoförü Rıdvan içeriye girdi ve Dağhan’a bakarak “Buyurun Efendim?”dedi.
Dağhan “arabayı hazırla ve Beril’i arayıp oğlumun hangi hastanede olduğunu öğren!”diyerek arkasını döndü ve üzerindeki gömleği ortadan ikiye ayırarak odasına giyinmeye gitti.
Sırtındaki büyük kartal dövmesi en koyu haliyle içindeki öfkesini yansıttığında lala aşağıda ellerini yukarı kaldırıp dua etmeye başladı.
Çok geçmeden Dağhan aşağıya indiğinde kapıdan hızla dışarı çıktı. Sinirli halinden tek bir his bile eksilmemişti. Aksine artan tek şey hiddet ve intikam duygusuydu. Aynı yol üzerinde hastaneye doğru endişe ile gitmekte olan biri daha vardı.
Emine Mudurnu!
Endişe içinde arabayı kullanırken Dağhan’ın içinde olduğu arabaya neredeyse çarpıyordu. Dağhan,bu kısa kazayı görmezlikten gelerek “Hastaneye devam et Rıdvan!”diye tısladı. Çok geçmeden acilin kapısında belirdiklerinde Dağhan var gücü ile bağırdı ve koridordan kendisine doğru koşmakta olan Berile bakarak “anlat !”diye emretti.
Gözleri acı içinde parlarken dudaklarının arasından çıkan her kelime bir ölüm emri gibiydi Dağhan’ın. Emine hanım ise; perdeleri çekili olan bir sedyenin etrafından dolanıp Demirin yanına ilişmiş ve Erdemin anlattıklarını dinlemişti. Ve tek söyleyebildiği “Neden yaptınız oğlum?”olmuştu. demir konuşmuyordu. O kadar sinirli ve yaralıydı ki… Birileri,bir şey onu içerden yok ediyormuş gibi hissediyordu ama öte yandan bu yaptıklarından pişman da olmuyordu. Yatağın içinde doğrularak ağrıyan başını ellerinin arasına aldı ve “ölmek istiyorum.”diye mırıldandı.
Emine hanım acı içinde oğluna baktığında ağlamaktan bitap düşmüş olan Badeye baktı. Aslında hepsi kendisinin suçuydu diye düşünmeye başladığında ayağa kalktı ve revirden çıktı. Erdem peşinden “Nereye anne?”diye seslendiğinde eliyle otur işareti yaptı ve koridorda Beril ile konuşmakta olan Dağhan’a doğru yürüdü. Dağhan,bir anlık başını kaldırdığında kendisine doğru gelmekte olan kadına baktı ve kaşlarını çatarak “burada ne işin var?”diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)
Roman pour AdolescentsDoruk Pehlivan, İstanbul'dan Bursa'ya gelirken hayatında yepyeni bir sayfa açılacağını düşünür. Burada tanışacağı insanların tüm hayatını etkileyeceğinden habersizdir. İnandığı tüm değerler bir bir yok olurken, sevdiklerini ve kendisini hayatta tuta...