-23-
Yarışma bitiminden sonra dersler çok ağır gelmişti hepsine. Doruk ve Erdem sıraya kafalarını koymuş uyurlarken Demir öylece dışarı izliyordu. Emine Hoca çocukları serbest bırakıp Doruk ve Erdemin dansının taklidini yaptığında tüm sınıf gülme krizine girmiş çocuklar halleri olmadığında Erdemin tabiri ile malak gibi izlemişlerdi olanları.
Erdem,Doruka bakarak "eve gidelim lan. Gözlerim acıyor."dediğinde Doruk "al benden de o kadar."dedi. Demir "Hocam çıkabilir miyim?"dediğinde Emine hoca "tamam "diyerek başını salladı ve Demir yerinden kalkıp aşağı müdürün odasına gitti. izin istedğini söyleyerek izin kağıdı alan Demir ,Eylül'ün karşısna dikilmesi ile neye uğradığını şaşırdı.
Önünden geçerek sınıfa doğru yürüdüğünde genç kız "ya benimle neden konuşmuyorsun?"diye genç adamın kolundan tuttu. Demir içini çekerek Eylüle baktığında gözlerini kıstı ve "yorgunum"dedi. Eylül "yaz tatilinde olanlar yüzünden böylesin değil mi? onun yüzünden"dediğinde Demir ona döndü ve "Olmaması gereken birşeydi ve oldu. Midesiz bir insan değilim ben. Arkadaşım dediğim insanla yatıp sonra hiçbir şey olmamış gibi davranamam."dediğinde arkasını döndü. Eylül "demir."diye fısıldadığında Demir ona baktı tekrar ve "Bak seni kırmak istemiyorum inan. Ama üzerime geldiğin her an kaçacak delik arıyorum. Bana baskı yapma Eylül. Git Doruk ile uğraş ne bileyim Rıfata sataş ama benden uzak dur. Kalbini kırarım. Bir daha toparlanamazsın."dediğinde sesinde duygudan eser yoktu.
Eylül gözleri dolarak lavaboya koştuğunda Demir yumruk yaptığı ellerini serbest bıraktı ve bir süre onun ardından baktı. Ona önem veriyordu,ve sırf bu yüzden aradaki belirsizlikler yüzünden onunla aynı havayı solumak dahi istemiyordu. Sinirle gözlerini kapayarak burnundan soluduğunda sınıfın önüne geldi ve kapıyı çalarak içeri girdi. Hocaya izin kağıdını verdiğinde sırasına doğru ilerledi ve "kalkın hadi eve gidiyoruz."dedi. Erdem "Nasıl yani?"diye sorduğunda Demir "İzin aldım müdürden. Kalkın hadi ya!"diye bağırdığında Doruk da ayaklandı. Sınıf onların eve gideceğini öğrendiğinde kendi aralarında konuşmaya başladılar. Doruk,önden gidip sınıftan çıktığında cebinden çıkardığı telefonu ile Berile mesaj attı ve "Biz eve gidiyoruz ufaklık. Okuldan çıkışta doğru eve."
Beril "Tamam."
Doruk "Neyin var? Ne oldu gene?"
Beril "Yarışma sonuçları açıklandığında ebeveynlerimiz de orada olmalıymış!"
Doruk bir an durup demir kapıdan çıktıklarında Erdem,"keşke arabayı orada bırakmasaydık oğlum."dedi. Doruk "hımm."dediğinde Demir "Ne oldu?"diye sordu. Doruk "Beril ve aile şeysi."dediğinde Demir "beni bulaştırmayın."diyerek adımlarını hızlandırdı.
Doruk "Babama söylerim gelir. Ne olacak ki?"
Beril "Hiç..Neyse ya sen bana bakma hadi eve git dinlen. Bugün için teşekkür ederim. Seni çook seviyorum.:) "
Doruk gülerek "Yalaka yalancı!:)" yazdı ve telefonu cebine koyarak önden gitmekte olanlara yetişmek için adımlarını hızlandırdı. Eve geldiklerinde soğuktan donmuş bir halde hemen şöminenin başına geçtiklerinde atkılarını falan çıkardılar. Lala,onlara bakarak "aç mısınız?"diye sorduğunda Doruk "kahvaltı etmedik daha"dedi ve çocuklara bakarak "hadi kalkın sıcak banyo yapın siz sonra benim dolaptan alın birşeyler üzerinizi giyinin ve gelin."diyerek ayağa kalktı ve alt kattaki lavaboya girdi ve ellerini yıkayarak gömleğini çıkardı. Koltuğun üzerinde durmakta olan kazağını başından geçirerek hemen giydiğinde mutfakta kahvaltıyı içeri hazırlayan lalasına yardım etmek için yanına gitti. Demir ve Erdem aşağı indiğinde Doruk kızaran ekmeklerle elinde oyun oynuyor ve yanan parmaklarını üflüyordu. Çocuklar mutluluk içinde kahvaltı sofrasına oturduklarında tabak ve bardaklardan çıkan sesler mutfak kapısından kendilerini izlemekte olan yaşlı lalalarını gülümsetiyordu. Onların olduğu heryerde hayat vardı. Bu çocuklar yaşam gibilerdi...
**
Derin arabasının tekerleği patladığı için yağmurun altında kalmış ve sırılsıklam olmuştu. Çekiciyi ve taksiyi arayalı neredeyse bir saat olmuştu ama hala hiçbirinden haber yoktu. en sonunda babasını arayan genç kız onunda telefonuna cevap vermemesi üzerine iyice çileden çıkmış ve ayağındaki topuklulara aldırmadan zıplamaya başlamıştı sinirle.
"Allah Kahretsin!"diyerek ellerini yumruk yapmış ve tekerleklere vuruyordu durmadan. Yanında duran bir araba camını aşağı indirdiğinde sapık olabileceği düşüncesi ile çantasını eline alıp havaya kaldırdı ama arabanın içindeki kişinin Dağhan olduğunu görünce mahcubiyet çerçevesi içinde dudaklarını dişledi. Dağhan,her ne kadar Derinin oğlunun etrafında olmasını istemiyor olsa da o an yapabileceği pek bir şey yoktu. Kızı arabasına alıp evine getirdiğinde çocuklar şöminenin başında uyuyordu. Derin onların o haline bakarak gülümsediğinde Dağhan ile göz göze geldi ve "Benim böyle arkadaşlarım hiç olmadı."dedi birden. Dağhan,Derinin gözlerindeki boşluğu gördüğünde bir an şaşırdı sanki küçük bir kız çocuğunu içeri saklamış gibi duruyordu... Lala,oturduğu yerden kalkıp kızı kuru giysiler giymesi için banyoya yönlendirdiğinde çocuklar yerlerinde huzursuzca kıpırdandılar. Dağhan onlara bakarak mutafağa geçtiğinde pişmekte olan yemeklere baktı ve başını sallayarak güldü. İÇeri geçtiğinde sehpaya çarpan ayağının sesi ile ilk uyanan Demir oldu. Mahmur bakışları ile önce yere sonra kendisine baktığında hemen yerinden fırladı ve kendisine has duruşu ile "hoş geldiniz."dedi.
Dağhan,Demirin kendisi ile öyle konuşması üzerine gülümseyerek elini omzuna koydu ve "Dağhan amca evlat."dedi. Demir tek kaşını kaldırıp gülümsediğinde merdivenlerden aşağı inen Derini gördü ve kaskatı kesildi. Geri adım atmak isterken Erdemin eline bastığında genç adam acı ile inledi ve Doruku uyandırarak ikisi de şaşkın bir halde Demire baktılar.
Doruk "Ne oluyor ya?"diye söylendiğinde Erdem çoktan ayaklanmış ve küfürü basmıştı. "Senin burada ne işin var kıızm?!"diye üzerine yürüdüğünde Demir onu tuttu ve susmasını söyledi. Demir "sus dedim!"
Erdem "ama abi?!"
Derin ifadesiz bir yüzle onlara doğru yürüdüğünde bakışları Doruka kaydı. Doruk sanki Derin orada değilmiş gibi davranırken genç kız Erdeme bakarak "Dağhan Amca getirdi beni buraya."dedi. Doruk ise o sırada "Dağhan Bey."diye düzeltti. Doruk ve Demir göz göze geldiklerinde sessiz bir anlaşma sağlandı aralarında. Dağhan "tartışmak yok. unutmayın karşınızdaki bir bayan. Saygı göstermek zorundasınız."dediğinde Doruk güldü. Demir ise "Benim bildiğim saygı kazanılır. Rast gele dağıtılmaz."diyerek koltuğa oturdu. Derin de Dorukun yanına oturduğunda şöminenin yanında ısınmaya çalıştı. Doruk,gözleri kapalı öylece olanları dinlerken telefonu çaldı. Derin,ekrandaki ismi görünce tek kaşını kaldırdı ve Doruk ile göz göze geldi. Doruk ona bakarak "Efendim Selin?"dedi ve yattığı yerden doğruldu.
Kız karşı taraftan birşeyler anlatmaya devam ettikçe Derin,Dorukun yüz mimiklerinin değiştiğini gördü. Önce sinirleniyor sonra kendisini sıkıyordu. Ellerini yumruk yaptığındaysa Dorukun "Bu ne zamandır devam ediyor yavrum?"deyişini duydu. alayla önüne döndüğünde Doruk ona ters bir bakış attı ve ayağa kalkarken "Geldiğim de ..."dedi ve içini çekerek sokak kapısına doğru yürüdü. Dağhan "Nereye?"diye sorduğunda Doruk "geri geleceğim."diyerek evden çıktı. Demir ve Erdem sinirle birbirlerine bakarlarken Derin yüzünü ateşe döndü ve içini çekerek gözlerini kapadı.
**
"Offf! Çok sıcak ya!" diye söylenerek uyandığında üzerinde hissettiği baskıdan korkmuştu genç kız. Gece eve biri girdi ve yatağına girip kendisine zorla... Hayır diye düşünmesine ramak kalmadan belini saran ele baktı gözünün ucuyla... Tanıdıktı... Ellerini ellerinin üzerine koyduğunda bedenine yayılan saf duygu ile titredi ve yavaş yavaş arkasına döndü. Genç adamı kaşlarını çatmış bir halde uyurken bulduğunda küçük dilini yutacakmış gibi oldu.Yutkunarak "Doruk.."dediğinde genç adam gözlerini açtı ağır ağır ve alev saçan bakışlarını genç kıza doğrultarak "Selim kim?"diye sordu...
*bölüm sonu*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)
Genç KurguDoruk Pehlivan, İstanbul'dan Bursa'ya gelirken hayatında yepyeni bir sayfa açılacağını düşünür. Burada tanışacağı insanların tüm hayatını etkileyeceğinden habersizdir. İnandığı tüm değerler bir bir yok olurken, sevdiklerini ve kendisini hayatta tuta...