66
Bir yağmur taneciğinin yeryüzüne düşmesi gibiydi birbirlerine dokunmaları... Karanlığın içinde aydınlığa ulaşma gibiydi... Titreyen bedenlerinin, kesik kesik soluyan nefeslerinin birbirine karışmasını izliyorlardı sessizce... İncinen ruhlarını iyileştirmek ister gibiydi dudakları... Yasak olmalarına rağmen birbirlerininmiş gibi hareket etmeleriydi aşk...
Kızın bedenini soğuk zemine yatırdığında ellerini iki yanına koyup onu izledi bir süre... Yüzünde, kirpiklerinde, boynunda dolaşan gözleri kızın koyulaşan gözlerine kaydığında nefesini tutmak zorunda kaldı... Yaralı yüzü, kanayan dudakları, her şey ama her şey içini parçalıyordu genç adamın... Ne kadar yasak olduğu umurunda değildi... Ne kadar ihanet ettiğinin... Uzanıp kızın yaralı yüzünü öpmeye başladığında gözlerinden akan yaşlarda ona eşlik ediyordu şimdi... Uzak duramıyordu ondan... Acı çeker gibi öpüşleri kızın nefesini keserken o da onunla birlikte ağlıyordu...
Hiç hesapta yoktu... Böyle hissetmek... Böylesine sevilmek... Elleri ile yüzünü kapayıp hıçkırmaya başladığında alev alev yanan elleri ile dokundu kızın buz tutan ellerine... Ona dokunmak cehennem ateşinde yanmak gibiydi... Onunla birlikte olacak olmaksa cennetten kovulmanın ta kendisiydi...
Dudakları kızın ellerinden parmak uçlarına kaydığında Derin onu kendisine çekti... Yüzleri birbirine yaklaşıp hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladıklarında dudakları birleşti... Acı çekiyorlardı ... Birlikteyken de ayrıyken de acı çekiyorlardı ve bunu neyin dindireceğini bilemiyorlardı... Kız,adamın dokunuşlarının esaretinde oradan oraya savrulurken adam onunla birlikte yeniden doğuyordu... Alevden parmakları kızın buzdan yapılma bedeninde dokunduğu her bir yeri eritiyordu... Güneş açıyordu kızın yüreğinde...
Bahar geliyordu buz tutan dünyasına şimdi... Kır çiçeklerinin içinde yatıyor,hiç olmadığı kadar gülümsüyordu... Sıcacıktı şimdi her şey... Onunla birlikte her şey güzelleşiyordu... Yok oluyordu acıları... Yaptıkları ve yapmak zorunda olduğu her şey... Kalbini sıkıştıran duyguya teslim olan ruhu mutluluğun verdiği o saflıkla yıkanıyordu şimdi... "Erdem..."diye fısıldadığında ikisi de hıçkırıyordu... Dudaklarında acının tadı,gözyaşlarında çaresizliğin teslimiyeti vardı...
Elleri birbirine kenetlendiğinde kimsenin almayı başaramadığı o ince barikat yerle bir oldu. Kapanan her bir kapı onunla birlikte ardına kadar açılırken kış sona erdi dünyasında... gün doğup yeniden birbirlerine tutunduklarında birlikte düştüler yeryüzüne... Birbirlerine sımsıkı tutunup hiç bırakmayacakmışçasına sarılırken bunun son olduğunun bilincindeydiler...
Huzur,bir uyuşturucu gibi gelip bedenlerine yerleşirken ikisi de uykunun kollarına bıraktılar kendilerini...
****
Gün ağarmak üzereydi neredeyse... Bir kolunun üzerinde durmuş genç adamın saçlarını okşarken parmakları ile yüzüne dokunuyordu. Gülümseyerek onu izlerken titremekte olan telefonunun sesini duydu ve yatmış olduğu yerden kalkarak etrafa dağılan kıyafetlerinin arasından telefonunu bulmaya çalıştı. Sessiz bir şekilde telefona cevap verdiğinde bir yandan da uyumakta olan genç adama bakıyordu.
"Efendim?"
Ahmet "Bade'yi buldum!" dediğinde genç kızın gözleri kısıldı ve nefesini dışarı vererek "Adresi yolla! Geliyorum."diyerek telefonunu kapattı ve yerde durmakta olan kıyafetleri üzerine geçirmeye başladı.
Pantolonunun düğmesini iliklerken yerde uyumakta olan genç adama baktığında omuzları düşerek ona doğru ilerledi ve saçlarını severek yanağına bir öpücük bıraktı ve "Çok üzgünüm..."diyerek yanından ayrıldı. Arkasını dönmeden,ellerini yumruk yaparak kompleksten çıktığında eve doğru ilerlemeye başladı. Çok geçmeden kapıyı açıp içeri giren genç kız mutfağa doğru yürüdü ve kiler olarak kullanılan odaya girdiğinde hububatlar için ayrılan rafı eliyle dağıtmaya başladı. Musluk vanasını andıran bir kolu tutup çevirdiğinde açılan küçük bölmeden almış olduğu siyah sırt çantasını masanın üzerine koydu ve içini açarak kırkbeşliğini hazırladı. Hızla evden çıkıp,çantasını sırtına aldığında evin garajında durmakta olan eski motoru çalıştırdı ve hızla Bade'nin bulunduğu yere doğru ilerledi.
****
Hastanede ise Doruk sonunda kendisine gelebilmişti. Ama her hareket edişinde canı yanan genç adam yüzünü buruşturarak başında beklemekte olan babasına baktı ve "Ben iyiyim."diye fısıldadı.
Dağhan,başka zaman olsa buna inanacağını düşündü ama şimdi kanı çekilmiş bir halde kendisine bakan oğluna bakarken bu inanmayacağı türden bir şeydi.
Doruk,öksürerek "Her yerim acıyor."dediğinde Dağhan "İlaçlar birazdan etki eder."dedi.
Genç adam yeniden yastıklara gömüldüğünde kapanmakta olan gözlerinin arasından son bir kez babasına baktı ve "Sanki biri bedenime işkence ediyor baba" dedi başı yana düşerken.
Dağhan, içini çekerek Doruk'a baktığında çalan telefonu ile yerinden sıçradı. Dışarıya çıkarak cevap verdiğinde telefondaki ses Bade'ye ulaştıklarını söyledi. Dağhan, rahat bir nefes alırken Afra kızı alıp geleceğini söyleyen bir cümle kurdu ve Dağhan'ı kendi halinde bırakarak Bade'nin tutulduğu yere doğru yola çıktı.
***
Farid Altuğlu boş depoya geldiğinde elinde yeni işkencesini yapacağı malzemeleri duruyordu. Islık çalarak "Bak prenses senin için güzel bir oyun daha getirdim. Bugünkü seansımız karın bölgende olacak !"dediğinde ışıkları açmalarını söyledi adamlarına. Yavaş yavaş depo aydınlanırken başı önüne düşmüş siyah uzun saçlı kıza bakakaldı Farid Altuğlu. Dudaklarının arasından çıkan dumana ve kendisine bakan delici mavi gözlere öylesine odaklanmıştı ki karşısındaki ölüm meleğinin kim olduğunu unutmuştu.
Genç kız,yarım suratla gülümseyerek başını dikleştirdiğinde yavaş yavaş doğruldu. Farid Altuğlu gözleri ile etrafı kolaçan ederek Bade'yi aramaya başladığında Derin "Aptal!"diye fısıldadı.
Farid "Bade nerede?"diye bağırınca Derin ona doğru bir bakış atmış ve kızın yerde yatmakta olan bedenini göstermişti. Farid Altuğlu,Bade ile ilgilenmeden önce Derin'e doğru bir adım atmış ve tam önünde durarak "Bunu yaptığına pişman olacaksın!"diye bağırdı.
Derin "Sen de!"diye söylendiğinde Farid Altuğlu'nun gözleri iri iri açıldı. Karnına saplanan ince küçük bıçakla hareket edemeden kendisine bakan kıza baktığında Derin "Yavaş ve acı çekerek öleceksin!"dedi bir kez daha bıçağı içinde çevirirken.
Farid Altuğlu,çok geçmeden ağzından kanlar boşalarak yere yığıldığında Derin bıçağı içinden çekip çıkardı ve adama yandan bir bakış atarak bıçağı şah damarına dayayıp tek hamlede boydan boya çizdi.
Kendi kanında boğulmakta olan Farid Altuğlu'yu yalnız bırakarak Bade'nin yerde yatmakta olan bedeninin başına giden genç kız,üzerindeki kanlı ceketi onun üşüyen bedeninin üzerine serdi ve yüzünü ellerinin arasına alarak "Çok üzgünüm Bade..."diye fısıldadı. Genç kız iniltiler eşliğinde gidip gelirken Bade'nin başını göğsüne yaslayan Derin "Çok özür dilerim kardeşim..."dedi yeniden.
Dışarıdan gelen sesler üzerine hızlı bir şekilde bulunduğu durumdan çıkan genç kız elindeki telefonla Ahmet'i aramaya başladı ama telefon açılmayınca kaderine küfrederek ayağa kalktı. Kenan Altuğlu'nun adamları yavaş yavaş içeriye girerken genç kız hızlı bir şekilde hareket ederek yerde kanlar içinde yatmakta olan Farid'in cesedinin başına gitti ve belindeki kemeri çıkararak Bade'nin yanına koştu. Kızı arkasına alıp bacaklarını beline doladığında kemerin bir ucunu Badenin arkasından atıp diğer tarafına getirdi ve kızı kendisine bağlayıp ellerini yumruk yaptı. Buradan ya sağ çıkacaktı! Ya da çıkacaktı! Başka bir seçeneği yoktu.
Demirden sopalar etrafını sardığında ilk darbeden korunmak için geriye sıçrayan genç kız eline almış olduğu levyeyi hiç düşünmeden adamın kafasına vurdu. Beyni patlayan adam kanlar içinde yere yığılırken karnına yediği tekme ile duvara yapıştı. Sert bir şekilde vurulan karnı ağrıdan iki büklüm olmasına neden olurken Bade de sırtı yüzünden ağlamaya başlamıştı.
"Bırakın beni..."diye inleyen genç kıza aldırmayan Derin ne pahasına olursa olsun onu buradan çıkaracaktı. Tekme ve kalan gücünün son haliyle yumruklar savuran genç kız bir süre sonra aldığı darbelerden ötürü gücünü kaybetmeye başlamıştı. Dizlerinin üzerine düşüp ağzından kan kusmaya başladığında öleceğini hissetti bir an. Titreyen gözleri ile etrafına bakan Bade ise ondan kurtulmaya çalışarak yere düştüğünde ikisi de ayrı yönlere doğru savruldu. Birbirlerinin ellerine dokunmak için birbirlerine baktıklarında adamlar Bade'den çok Derin'e vuruyorlardı şimdi. Genç kız,adamların ayaklarının altında ezilirken gözlerini bir an olsun kendisine bakmakta olan kızdan ayırmıyor ve gülümsüyordu. Bir güç gelip onu yerden kaldırdığında kalabalık ardında buz gibi bir hava bırakmıştı şimdi yerine... sessiz silahlar onları ürkütmeden adamları birer yere sererken Ahmet Derin'in başına Afra ise Bade'nin başına gitmişti. Derin,kendisine dokundurtmayarak Ahmet'i kendisinden uzaklaştırdığında Bade de deli gibi Derin'e uzanmak istiyordu. Afra kızı kucaklayıp sessiz bir şekilde onlardan uzaklaşırken Bade çığlık çığlığa ağlıyordu. Afra,arabaların yanında beklemekte olan adamlarına bakarak içeriyi temizleyin"dediğinde demir kapılar şiddetle birden kapandı.
"Ne oluyor?"demesine fırsat verilmeden içerden gelen boğuşma seslerine koşmaya başladığında adamları da onun peşinden gitmeye başladı. İçlerinden biri "Kızı buradan götürün!"diye bağırınca Afra
"Ahmet!"diye bağırıyordu.
Kilitlenen kapıyı açmak için var gücüyle tekme atan genç kadın, neredeyse ağlamak üzereydi.
Etrafındaki adamlara bakarak "Açın şu kapıyı! Bir şeyler yapın!"diye bağırdı. İçeride ise adamları ile birlikte Ahmet'e saldıran Kenan Altuğlu bir köşede durmuş gösteriyi izliyordu. Derin,çığlık atarak yerinden kalkmaya çalıştığı sırada Ahmet ona baktı ve "Dur orada!"diye bağırdı. Kenan Altuğlu,başıyla kızı işaret edip vur emrini verdiğinde Ahmet onun baktığı yçne baktı ve "Derin!"diye bağırarak kızın üzerine atladı. Tek bir el,tek bir kurşun sesi hedefini şaşırmayıp doğru kişiye ulaştığında Kenan Altuğlu kahkahalarla gülmeye başladı. Afra,Derin'in çığlığı üzerine deli gibi bağırarak kapıya defalarca tekme atmaya başladığında Derin,yüzüne sıçrayan kanla ne diyeceğini bilemiyordu.
Şaşkınlıkla "Neden? Neden önüme atladın?"diye sorabildiğinde Ahmet ona baktı ve "Çünkü ben senin ağabeyinim ufaklık..."dedi. Derin "Ne?"diye söylendiğinde Ahmet gülümsedi ve "Bana söz ver. Sana ne yaparlarsa yapsınlar Bade'den sakın vazgeçme. Yalnız değilsin Derin. Seni almaya gelecekler" dedi ve Derin'in üzerine yığıldı. Derin yaşadıklarının şokunu atlatamadan deliler gibi çığlık atmaya başladığında arabada ailesinin yanına götürülmekte olan Bade de aynı anda çığlık atmaya başladı. Erdem, göğsüne bir sancı vurarak uykusundan uyandığında Doruk kriz geçirmek üzereydi. Demir'in nefesi kesilirken her yerde gözyaşı vardı şimdi. Derin kendisini kaybetmiş bir halde Ahmet'in bedeninin altında deli gibi ağlarken Kenan Altuğlu, ona gülümseyerek bakıyordu. Başıyla kızı işaret ettiğinde ellerinde demir sopalar olan iki adam kızı kollarından tutup kaldırdı. Sürüklenerek Kenan Altuğlu'nun karşısına getirildiğinde ona baktı hıçkırarak. Durduramıyordu kendisini...
Kenan Altuğlu "Ölüm güzel şeydir."dediğinde nefretle "Öyledir."diyen genç kız dirseği ile onu tutmakta olan adamların elinden kurtuldu ve elindeki demir sopayı alarak Kenan Altuğlu'nun karnına sapladı.
Gözlerinin içine baktığında "Sen de öl öyleyse!"diyen genç kız başına aldığı darbe ile olduğu yere yığıldı. Kenan Altuğlu ise etrafındakilere bağırarak "Yardım edin! Bana yardım edin!"diye bağırdı. Yaka paça oradan çıkartıldıklarında, Afra tüm itirazlara rağmen içeriye girdi ve peşlerinden gitmek yerine yerde yatmakta olan Ahmet'in başına giderek onu kucağına aldı. Gözlerinden akan yaşı elinin tersi ile silerek hıçkırmaya başladığında "Sana söz veriyorum..."diye fısıldadı.
Bir hayat orada sona ererken şimdi herkes yeniden toparlanacaktı...
*****
Derin, kendisine geldiğinde ellerinden ve ayak bileklerinden iki yana bağlanmış bembeyaz bir odanın içerisinde yarı çıplak yatıyordu. Vücudu temizlenmiş açık olan yaraları pansuman yapılmış bir halde, öyle dururken bakışları yan tarafından yatmakta olan kıza kaydı. Kaşlarını çatarak "Çilem?"dediğinde genç kız gözlerini açtı ve ona bakarak "Bize ne yapacaklar Derin?"dedi titreyerek.
Bütün vücudu darp edilmişti ve kafasının etrafında bir sürü kablo vardı. Her biri teker teker kızın şakaklarına yapıştırılmış,öylece duruyordu. Bir süre sonra kendi başında da aynı kablolardan olduğunu anlayan Derin ağlamaya başladı. Şimdi birinin gelip onu kurtarmasını bekliyordu. Hayatında ilk defa kurtarılmak istiyordu.
Erdem,dağılmış suratı ile hastane kapısından içeri girdiğinde ameliyathane kapısının önünde bekleyen ailesinin yanına gitmişti. Demir,kendisini görünce endişe ile ne olduğunu sormuştu.ancak bir cevap alamamıştı. Bade'nin durumunu öğrendikten sonra sessizce bir köşede durup bekleyen genç adam şimdi 'O'nun nerede olduğunu çok merak ediyordu.
Ölmüş müydü? Ne olmuştu ona? Gözleri yaşlarla dolup taşarken Doruk'un tamamen ayaklandığını söyleyen Dağhan'ın gülümseyen yüzüne baktı ve içi burkularak önüne döndü. Bakamazdı onun yüzüne. Bakamazdı bunu yapamazdı... Çaresizliğin içinde bir çare arıyordu ancak hiçbir şey gelmiyordu elinden...
Derin ise kendi hayal aleminde annesi ve kız kardeşiyle oyun oynuyordu. Üvey ve öz abisi onları bir köşeden gardiyan gibi izlerken diğerleri onlara gülümsüyordu.
Kapının açılması ile pembe bulutlardan aşağıya düşen genç kız Kenan Altuğlunun sap sarı olan suratını görünce gülümsedi.
Kenan "Hoşuna mı gitti?"diye sorunca Derin "Buradan çıktığımda bundan daha kötüsünü yapacağım sana!"diye tısladı genç kız.
Kenan "Ama buradan çıkamayacaksın Derin..."diyince genç kız "Bırak beni! Bırak!" diye bağırıyordu genç kız Kenan Altuğlu'ya bakarak. Kenan Altuğlu kıza yaklaştığında içini çekerek gülümsedi ve "Derin... Derin... Derin... Benim güzel Derin'im... ateş parçam... Baban seni bana sattı,yoksa haberin yok muydu? Seni temin ederim canını yakmayacağım."dediğinde duyulan tek ses Derin'in acı dolu çığlıklarıydı şimdi...
Kenan Altuğlu ona bakarak "Doktorları çağırsam iyi olacak."dedi ve parmağını şıklattı. İçeriye giren adamları iki kızın başına diktiğinde geri giden Kenan,Derin'e bakarak "Bu oyundaki en büyük destekçin Çilemdi. Onu senden ayırmak olmazdı. Ya ölecekti ya da kutsal bir görev için bizimle çalışacaktı. Eh Seçil gelip bizi ikna etmeseydi çoktan ölmüş olurdu" dediğinde Derin debelenmeye başladı. Beyaz önlük giyen adamlar ellerindeki şırıngalarla Çilem'e bir şeyler enjekte ederlerken genç kız acılar içinde kıvranmaya başladı. Kenan "Yeni hayatına merhaba de Derin!" dedi ve başıyla adamlara izin vererek başlamalarını söyledi. Bedeni verilen zehirle yanarken beyni almaya başladığı elektrik şoklarıyla kavruluyordu. Attığı çığlık o kadar kuvvetliydi ki bir süre sonra gülmeye başladı ve "Sen ve Osman Kohen,pişman olacaksınız! Ne kolyeye ne de Nefha'ya ulaşabileceksiniz!"dediğinde Kenan güldü ve "Merak etme. Seçil o konuda bana epey yardımcı oldu."dedi ve "Hadi bitirin şunların işini de bir an önce işimize bakalım."diyerek odadan çıktı.
Derin acılar içinde kıvranırken hatırlayabildiği, hayatım diyebileceği tek şeyde aklından silinip gitti. Erdem'in yüzü, sevgisi içinden ve aklından yok olurken artık içi boş bir bedenden fazlası değildi Derin... Bunda sonra kukla olarak oynatılacağı bu küçük sahnede büyük yıkımlara neden olacak ve acı çektirecekti... Hatırlamayacaktı hiçbir zaman... Çünkü hatırlayacağı hiçbir şeyi yoktu artık hayatında... Elde etmesi gereken bir adam, alması gereken bir kolye ve ele geçirilmesi gereken bir para olacaktı hayatında... Bade'den kurtulacak ve etrafındaki herkesi yok edecekti... Kendisiyle beraber...
-bölüm sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)
Ficção AdolescenteDoruk Pehlivan, İstanbul'dan Bursa'ya gelirken hayatında yepyeni bir sayfa açılacağını düşünür. Burada tanışacağı insanların tüm hayatını etkileyeceğinden habersizdir. İnandığı tüm değerler bir bir yok olurken, sevdiklerini ve kendisini hayatta tuta...