Bölüm 15

167 29 1
                                    

-15-






Doruk,odadakilere bakarak kapıda elleri ile oynayan Bade'ye döndü ve içini çekerek "hoş geldin."dedi  buruk bir sesle. Bade,onun sesindeki tınının anlamını hissettiğinde başını şimşek hızında havaya kaldırdı ve gözlerinin içine baktı.

Konuşmak istedi ama yapamadı. Erdem,arkasından geçerek onu omuzlarından tutarak içeriye soktuğunda genç kızı kolunun altına ve Doruk'a bakarak "geçmiş olsun."dedi.

Doruk,Erdem'in sargılı koluna bakarak "Kırığın mı var?"dedi. Erdem bunun üzerine Bade’nin saçlarından öperek Doruk'a döndü ve "Hayır,daha çok çıkığım var"dedi.

Doruk,karşısındaki görüntüden her ne kadar hoşlanmamış olsa da sesini çıkarmadı ve Erdem’e bakarak "İyi. Geçmiş olsun!"dedi düz bir sesle.

Erdem "Geçirenler sağ olsun."dedi.

Doruk,daha fazla konuşmak istemediğini belli eden bakışlar atıp Poyraz'a döndüğünde "Buradan ne zaman çıkabilirim?"diye söylendi.

Odanın kapısının açılması ile sorusuna cevap alan Doruk babası ile onu muayene eden doktora baktı. güçlü görünmeye çalışan Doruk,babasının gözlerindeki endişeyi görmek istemiyordu. Doktor "İyi görünüyorsun?"dediğinde başını salladı ve "Her zaman iyi görünürüm ben."dedi.

Dağhan "dikişlerin acıyor mu?"diye yanına oturduğunda Doruk babasına baktı ve "Çok değil."dedi. Yalan söylüyordu aslında. İğneler ve ağrı kesiciler bir halta yaramıyordu. Gözlerini kapayarak "Buradan ne zaman çıkacağım?"diye söylendiğinde Dağhan doktora baktı.

Doktor,dosyasına birşeyler karaladıktan sonra "Hemşireyi çağırıp,tansiyonuna bakmasını söyleyeceğim. Gerekirse bir serum daha takabiliriz. Çıkma konusuna gelince,bu akşam buradasın yarın bakarız."diyerek odadan çıktığında Doruk babasına döndü ve "Beni burada tutamazlar. Sen de öyle! Hastaneler konusundaki fikrimi biliyorsun baba! beni anladın mı?"dediğinde iki eliyle babasının omuzlarını kavramış sıkıyordu.

Dağhan "Merak etme."dediğinde Doruk "etmiyorum."dedi.

**

Anıl ise telefonda Serap'a "merak etmeyin ya! domuz gibi!"diye bağırarak arabasına doğru yürüyordu. Ateş,Anıl’ın bindiği arabanın arka camına yaslanmış ellerini cebine sokmuş bir halde karşıyı izliyordu. Nefes ise hemen arkasında ondan habersiz arabanın içinde uyuyordu. Ateş,Anıl’ın kendisine doğru geldiğini görünce ona dönmüş ve "Hayırdır?"diye sormuştu.

Anıl gözleri ile arabanın içine bakıp Nefes'i aradığında Ateş de onun baktığı yere bakmış ama Anıl’ın cevap vermesi üzerine "O iki gerizekalıdan nefret ediyorum! sığ kafalılar! ,önce adama yumruk at hastanelik et,sonra gel üzgün olduğunu söyle. bizimki de vicdan sahibi ya,kaşar gibi eridi mübarek!"dedi sinirle.

Ateş "Sakin ol anko. Doruk ne yapacağını bilir."

Anıl "Bu sefer ne yapacağını bilmiyor ağabeycim. Burası cehennem gibi,belli etmiyor ama burası aslında onun cehennemi." dediğinde Ateş "O ne demek o?"dedi.

Anıl "Badeye olan öfkesi yüzünden zarar görecek diyorum."dedi.

Ateş gözlerini kısıp Anıl'a baktığında "Saçma sapan konuşma oğlum. Burada Doruktan bahsediyoruz. Kan kaybından geberse bile bu onlar yüzünden olmaz. emin ol!"dedi.

Anıl omuz silkerek "Neyse ne ya! Bana kaldı derdi tasası abi. Yalnız o ikisi o odada olduğu sürece ben bu hastanede duramam ya. Beyinsiz mahlukatlar. Bir de kendilerini böyle önemli birileriymiş gibi göstermiyorlar mı? Ahhhh!"dedi yerdeki kutuya tekme atarak.

Ateş "Sakin . Sakin. Derin derin nefes al."dediğinde Anıl "hayır merak ediyorum. Bu salak, bu sarsak heriflerie ne yapacak? Bunlardan dost mu olur ya?!"diye bağırdı.

Ateş "Anko! Sakin ol dedim! Ben şimdi içeri gireceğim tamam mı? Ondan sonra ne yapacağımıza karar veririz."diyerek Anko'nun başını sallamasını bekledi ve önünden geçerek hastaneye doğru yürümeye başladı. Anıl ise arabanın arka kapısını açarak uyumakta olan Nefesi boynundan tutarak kaldırdı ve başını dizlerine koydu. Genç kız uykulu bir halde "Ne oldu?"diye sorduğunda Anıl "Neden içeri girmedin?"dedi.

Nefes "Hastaneler hakkında ne düşündüğümü biliyorsun. Hem onları görmek istemedim."diyince Anıl güldü ve eğilerek Nefesi alnından öptü.

Anıl "Acıktın mı ağabeycim? Ağrın sızın var mı?"diye sorduğunda Nefes "Evime gitmek istiyorum."dedi.

Anıl genç kızın saçlarını severek "gideceğiz."dedi ve başını arkaya vererek gözlerini kapadı.

***

**Ertesi gün**

"Oğlum dursana!"

"Ya baba bırak! oldu olacak altımı da bezle ya!"

"Lan eşek sıpası bacaklarını kırdırtma bana şimdi!"

"On sekiz sene kırmadın şimdi mi kıracaksın ya? Yuh ya! Vallahi yuh!"

"Boşuna dememişler çocuğunu dövmeyen dizini döver diye!"

"O kızlar için söylenmiyor muydu ya? Amma surat yaptın he? Kalk şuradan somurtup duruyorsun dünden beri ,zaten kafam bir dünya hıncımı senden alırım he!"diye bağırışıyorlardı baba oğul.

Demir ,kapıda onları izlemekte olan Poyraz'a yaklaşarak "Hep böyleler mi?"diye sordu. Poyraz "Baba oğuldan çok iki arkadaş gibilerdir."dedi gülümseyerek çünkü Dağhan oğlunu kolunun altına almış saçlarını karıştıryordu.

Doruk "ahhhhhh! bıraksana ya! babaaaaaaaaa! ya sen o saçlara nasıl dokunursun ya! onlar karşı cinsin dokunması için varlar. çek pis ellerini saçlarımdan."dediğinde Dağhan güldü ve "hahahaha,ne ne?"dedi.

Doruk "Kıt mısın ya! Ya bir bırak bir bırak. İmdatttttttttttt!"diye bağırdığında doktor geldi ve "keyifler yerinde olduğuna göre. geçmiş olsun demekten başka bir şey bulamıyorum."dedi reçeteyi Dağhana uzatarak.

Nasıl kullanılacağını anlattığında doruk çoktan Poyraz ve Demir ile birlikte çıkışa doğru yürüyordu. Demir "Sırtıma alayım mı seni?"dediğinde Doruk ona ters ters baktı. bunun üzerine "Kucağıma da alabilirim."dedi. Bu sefer gülen Poyraz oldu. merdivenlerden aşağı indiklerinde Doruk "Herkes nerede?"diye sordu.

Poyraz "evdeler nerede olacaklar? yemek yapıyorlar."diyerek önden Demir ile birlikte gitti. Bade de o sırada muayene odasından çıkmış,reçetesini alıyordu. Doruk onu gördüğünde kaşlarını çatarak ona doğru yürüdü ve arkasında durarak bekledi.

Bade arkasını döndüğünde "hiiiiiiiiii!"diye elini kalbinin üzerine koydu ve geri düşmekten son anda Doruk'un belini tutan elleri sayesinde kurtuldu.

Bir süre birbirlerinin gözlerinin içine baktıklarında Doruk "O ne?"dedi.

Bade "Hiçbir şey."dediğinde Doruk onu sertçe bıraktı. Onu duvara iterek "Bana yalan söyledin Bade! Sana yüz kere söylememe rağmen yine bana yalan söyledin. Artık senin melek yüzlü bir şeytan olduğunu  düşüneceğim."dediğinde Bade "Doruk..."dedi.

Kapıda beklemekte olan Senem "Herkes arabada hadi!"diye bağırıyordu onlara. Doruk ise "Bunun acısını senden çıkaracağım. Çekeceğin acı benim zevkim olacak."dediğinde eliyle badenin saçlarını geriye itti. Elini tutarak onu duvardan çektiğinde koridor boyunca yürüdüler. Sonra durarak "Benim evde kalacaksın! Seni orada göreceğim beni anladın mı?"dediğinde Bade "yapamam."dedi.

Doruk tam ağzını açmıştı ki arkalarından Derinin sesini duydular. Bade otomatik olarak ne yaptığının bilincinde olmadan Doruk'un elini sıktığında genç adam ona yan yan baktı ve Derine dönerek "Sağ ol."dedi.

Derin "Daha önce gelmek istedim ama yapamadım. Tekrar geçmiş olsun."diyerek Doruk'un yanağına bir öpücük bıraktı. Kendisini ondan geri çektiğinde Bade ,Doruk'un elini bıraktı ve kendinden geçmiş bir halde Senem'e doğru yürümeye başladı.

Derin,arkasını dönerek giderken Doruk Bade’ye döndü ve tekrardan Derin’e baktı. Bade,Senem’in ellerinden kurtulup hastane kapısından koşarak çıktığında Doruk, Senem'e "gidelim."dedi.

Senem,Poyraz'a bakarak başını salladığında Doruk "Nasıl olsa gelecek."dedi.

Senem "ama dedi ya..."

Doruk "Ne dedi?"

Senem "Yapamam dedi"dedi.

Doruk,onunla beraber yürümeye başladığında "gelecek"dedi tekrardan arabanın kapısını açıp.

Senem "Nereden biliyorsun?"dediğinde Doruk ona bakarak "Çünkü hep geldiler. O da gelecek!"dedi.

*bölüm sonu*

TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin