Bölüm 51

104 23 0
                                    

-51-


"Günaydın!" dedi genç adam sıraya kafasını koymuş uyuklamakta olan arkadaşına doğru. Genç adam,yüzünü buruşturarak eliyle gözlerini ovaladığında "Sana da ondan."dedi. "Neyin var?"diyen arkadaşına bakan Erdem "Yok bir şeyim."dedi.

Doruk,arkasına yaslanıp eline kalemini aldığında "Niye yalan söylüyorsun?"diye sordu. Erdem "Söylemiyorum!"dedi.

Doruk "Sinirlisin?"

Erdem "Hayır."

Doruk "Ve inkar ediyorsun."

Erdem "Doruk,başlayacağım şimdi he! Eylül'ün bugün anne ve babası boşanıyor. Biraz ona kafam takık sadece o kadar."dediğinde sınıftan içeri Derin girdi ve"Günaydın."dedi.

Doruk "Günaydın."

Derin "Nasılsın?"

Doruk "Şöyle böyle."diyerek Erdem'e baktı. Derin,gözlerini Erdem'e dikerek ona baktığında genç adam bakışlarından rahatsız oldu ve "Senin oturman gereken bir sıran yok mu?"diye söylendi.

Derin,Erdem'in kendisine davranışı üzerine geri adım atarak omuz silkti ve sırasına geçip oturdu. Erdem,cebinden çıkarmış olduğu telefonu ile Demir'i bir kez daha aradığında kapalı olan telefonuna bir kere daha küfür etti ve Doruk'a dönerek "Bu şerefsiz eninde sonunda Bursa'ya dönecek! Ağzını burnunu kırmazsam bana da Erdem demesinler! G*t herif!"dedi sinirle.

Doruk "Sakin ol!"

Erdem "He,kolaydı! Sıkıyorsa sen ol! Eylül,kafayı yemek üzere. Her akşam arayıp ağlıyor telefonda! Daha ne kadar teselli edeceğim kızı? Delirmek işten değil ya! Dinlenmeye ihtiyacı varmışmış! S*k beyinli!"

Doruk "Yavaş ol oğlum! Kızlar var!"

Erdem "Bana ne lan!"dedi sinirle. Oturduğu yerden kalkıp cama doğru yürüdüğünde Derin,Doruk'a doğru eğildi ve "Sen bilmiyor musun gerçekten?"diye sordu. Doruk,hafifçe ona dönerek "Hayır. Bilsem böyle oturur muyum yerimde? Ben de ona öfkeliyim ama şimdilik Erdem'e bırakıyorum bu durumu. Birimizin sakin kalması gerek."dediğinde Derin gülümsedi ve eliyle Doruk'un omzunu sıktı.

Doruk "Sağ ol."

Derin "Ne demek."

Genç adam,hem Demiri düşünüyor hem de Eylül için üzülüyordu. Hem de arkasında fısır fısır konuşan ikilinin durumuna sinir oluyordu. Duygularını kontrol altında tutmak zorundaydı ama bu imkansız görünüyordu. İçini çekerek gözlerini kapadığı vakit,başının ağrıdığını hissetti. Kaşlarını kaldırarak "Ben gidiyorum."diye bağırdığında Doruk "Nereye lan?"diye sordu.

Erdem "Adliyeye. Eylül'ün yanına. Yalnız kalmasın kız orada. Babası ve annesi tenis topu gibi kızla uğraşıp duruyorlardır."dedi. sırasına gidip kitaplarını ve ceketini aldığında "Günaydın"diyerek içeriye Çilem girdi. Erdem,daha önce onu gördüğüne bu kadar sevindiğini hatırlamıyordu.

Gülümseyerek kızın dirseğinden tuttu ve yanağına bir öpücük bırakarak "San daha önce Hızır diyen olmuş muydu?"diye söylendi.

Çilem "Yoo,neden ki?"

Erdem "Okul bugün sıkıcı benimde bir yere kadar gitmem gerekiyor. Bunlar sende kalsa olur mu? Sonra senden alırım. Ne diyorsun?"dediğinde Derin gözlerini dikmiş ikisine bakıyordu. Çilem,"tamam,olur."diyerek kitaplarını aldığında Derin farkında olmadan pilot kalemini ortadan ikiye ayırdı. Eline bulaşan mürekkebi küfür ederek karşıladığında Doruk ona döndü ve "Sen normal misin?"dedi gülerek.

Derin "Gülme."dediğinde Erdem de ona bakıyordu. Genç kız,sinirle gülmek arasında gidip geliyor etrafındaki fazlalıklardan kurtulmaya çalışıyordu. Doruk "Elini silecek bir şey bulalım."dediğinde Erdem "Tam da ondan beklenilecek bir durum"dedi.


Derin burnundan soluyarak "Öyle mi?"dedi ve ayağa kalkarak "Biliyor musun Doruk,ben elimi sileceğim bez parçasını buldum"dedi ve elini boydan boya Erdem'in beyaz gömleğine sürdü. Doruk "aman tanrım!"diyerek gülmeye başladığında Çilem "Hiiiii,Derin! İnanmıyorum sana!"dedi kıkırdayarak. Erdem ise şaşkınlık içerisinde Derin'e bakarken genç kız kaşlarını çatmış,dilini çıkarmış bir halde kendisine bakıyordu. Ellerine bakarak "O kadar da kötü olmadı. Ne dersin?"dediğinde Erdem içindeki gülme isteğini bastırmak zorunda kaldı.

Derin sinirle "Geri zekalı!"diyerek sınıftan çıktığında ellerini yumruk yaptı. Erdem'i bir kaşık suda boğmak istiyordu. Tuvalete girip
eline aldığı sabunla ellerini yıkamaya başladı söylenerek. Erdem ise "Neyse,ben eve gideyim. Üzerimi değiştireyim ondan sonra adliyeye giderim."dedi sınıftan çıkarak.

Çilem,Doruk'un yanına oturduğunda "Çocuk mahvoldu ya."dedi utangaç bir ifade ile. Doruk,ona bakmadan "Sen de öyle."dedi gülümseyerek. Çilem "Ne? Ah,hayır. Hayır,beni yanlış anladın sen?"dediğinde Doruk hala gülümsüyordu. Genç kız,tebessümle "Neyse sınıfa gitsem iyi olacak. Sonra görüşürüz doruk."diyerek sınıftan çıktığında Erdem'in arkasından baktı bir süre. Genç adam,erkekler tuvaletine girince içini çekerek yoluna kaldığı yerden devam ederken telefonuna gelen mesajla kaşlarını çattı. Onsuz hayat daha güzeldi şahsen.

"Ben döndüm! Ve siz beni karşılamaya gelmediniz! Seçil!!!"

Erdem,tuvalete girdiğinde Derin'in çocuklardan biriyle dalaştığını görmüştü. Kızı ensesinden tutarak kolunun altına çektiğinde çocuğa "Çık!"diye bağırdı. Derin,sinirle "Bırak!"dediğinde Erdem "Senin derdin ne? Dayak mı istiyorsun?"diye sordu.

Derin ona bakmak yerine gözlerini yere indirdi. Ellerini yumruk yapmış sinirle titrerken midesinin kasılmaya başladığını hissetti. Erdem "Sana diyorum!"diye bağırdığında Derin başını kaldırıp ona baktı ve "İşine bak!"diye tısladı.

Genç adam içini çekerek aynadaki aksine baktı ve gözlerini devirerek arkasını dönüp gitti. Derin ise var gücüyle lavabonun içerisine kusarken ölmemek için dua ediyordu. Bu aralar çok fazla kusuyordu ve bu kendisini çok güçsüzleştiriyordu. Elini yüzünü yıkayarak lavabodan çıktığında sallanarak sınıfa girdi. Doruk, ona bakıp "sonunda."dediğinde kızın yüzünün bembeyaz olduğunu gördü ve "Derin?"dedi kaşlarını çatarak.

Genç kız,bir adım atıp ağzını açacağı sırada külçe gibi yere devrildi. Doruk,sıradan fırlayarak sınıf arkadaşları ile birlikte kızın başına geldiğinde "Derin!"diye bağırmaya başladı. Derin ise gözlerini o tanıdık olduğu karanlığa kapatmış gerisin geriye gidiyordu yeniden. Silinen ne varsa yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyordu...

Doruk "Yardım edin!"

****
Hakim kararını bildiren yazıyı okuduğunda salonda bulunan herkes ayağa kalkmıştı. Velayet için birbirleri ile savaşacakları kesinleşen Fikret ve Ekrem çifti,kızları Eylül'ün son anda hıçkırarak "Ben babamla kalmak istiyorum."demesi üzerine hakim genç kızın velayetini babasına bırakmış ve tarafların anlaşmalı olarak ayrılmalarına karar vermişti.
Mahkeme salonundan çıktıklarında ölü gibi olan genç kız,Erdem'in elini bırakıp babasının boynuna atlamış ve annesine öfke dolu bakışlarla bakmıştı bir süre. Ekrem Bey "Hadi gidelim."dediğinde Eylül "sen git. Ben biraz yürümek istiyorum."dedi genç kız ve Erdem'e bakarak "Sen de babamla gider misin? Lütfen. Ben biraz yalnız kalmak istiyorum."dedi ağlamaklı bir sesle.
Erdem,başını sallayarak kızı alnından öptü ve "Çok geç kalma."dedi. Ekrem Bey'in ardından koşarak ona yetiştiğinde genç kız bakışlarını dışarıya çevirdi. Gri bulutlarla kaplı olan gökyüzü içindeki patlamaları andıran şimşekler eşliğinde bırakırken gözyaşlarını derin bir iç çekti. Ellerini ceketinin cebine sokarak küçük merdivenlerden aşağıya inmeye başladı. Umursamıyordu ıslanmayı yada üşümeyi...
Önünden geçen arabanın ayağını ezmesinden son anda kurtulduğunda başını kaldırıp arabanın ardından baktı ve onu gördü. Siyah bir motorun koltuğuna yaslanmış ıslanmış bir halde kendisini izliyordu. Siyah deri ceketi,ıslanmış ve gözlerinin üzerine düşmüş siyah saçları o kadar tanıdıktı ki,bir an kalbinin yerinden çıkacağını sanmıştı. Derin bir nefes alarak yeniden ona baktığında merdivenden aşağıya indi ve hızlı bir şekilde yürümeye başladı.
Yürüyor,yürüyor ve yürüyordu. Sanki o ona doğru yürüdükçe o daha da yaklaşıyordu. Oturduğu yerden kalkara doğrulduğunda aralarındaki boy farkını unuttuğunu fark etti genç kız. Gözlerinin altında aynı kendisininkilere benzeyen koyu halkalar oluşmuş,gözlerinin beyazı ise yorgunluktan ve belki de ağlamaktan kızarmıştı. Elini uzatarak hafif kirli sakallı yüzüne dokunduğunda dudaklarının arasından bir hıçkırık kaçıverdi arsızca.
"Buradasın!"diyerek ona doğru sokulduğunda genç adam dolan gözleri ile başını salladı ve kızı kollarının arasına alarak "Hep buradaydım..."diye fısıldadı. Eylül, yüzünü genç adamın boynuna gömüp kokusunu içine çekmeye başladığında "Neden? Neden hiç aramadın? Niye? Neden kaçtın Demir?"dedi ağlayarak. Ona olan kızgınlığı yok olmuştu şimdi. 'Geldiği zaman ona göstereceğim' diyen dili,elleri,gözleri boyun eğmiş özlemine gönüllü köle olmuştu. Her bir hücresi bayram havasındaydı şimdi. Utanmadan sıkılmadan hıçkırarak onun kollarında ağlarken dudakları sadece 'özlediğini' söylüyordu. Genç adam, onu sımsıkı tutarak içine hapsetmek istermiş gibi sarıldığında 'ağlama' diye fısıldadı kalbine doğru.
'ben geldim' dedi...
'bitti artık' dedi...
Genç kızın saçlarını severek onu kendisinden uzaklaştırdığında Eylül utanarak "Çok çirkinim..."dedi. Demir,uzun zamandır unuttuğu bir hisle gülümseyerek ona baktığında "Kimin umurunda?"dedi kaşlarını çatarak.
Alnını alnına dayayıp "Sen benim çirkinimsin..."dediğinde Eylül beklediği fırtına birazdan dudaklarında kopacak ve yüreğine doğru akacaktı. Demir, kızın boynundan tutarak onu kendi dudaklarının arasına aldığında bir şimşek çaktı tepelerine. Yüreği güm güm atarken parmakları genç adamın boynuna dolandı. Demir, onu sımsıkı tutup kendisine çektiğinde genç kızın ayakları yerden kesildi. Önce bunun mutluluktan olduğunu zannetti ama sonrasında baktığında gerçekten de havadaydı. Demir, onu sımsıkı tutmuş kendisine hapsetmişti. Gülümseyerek genç adamın gözlerinden öptüğünde Demir onu arabaların arasında döndürdü. Genç kız kollarını iki yana açmış başını gökyüzüne kaldırmış gözlerini açtığında "Teşekkür ederim..."diye fısıldadı.
Onlar sonsuz mutluluğa yeniden bir araya gelerek adım attıkları sırada davetsiz bir misafir Kohenlerin evine konuk olmak üzereydi. Evin hizmetçisi kapıyı açıp, genç adamı içeri aldığında "Kim diyeyim?"diye sordu. Genç adam, deri ceketini eline alarak kıza döndüğünde kaşlarını çattı ve meydan okuyan bir tavırla "Poyraz... Poyraz Kılıç Altun."dedi.

TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin