Bölüm 29

109 23 0
                                    

-29-




Derin'in okula gelişi ve aynı sınıfa düşmesi üç adamı da şok etmişti. Demir, sükunetini koruyup, sesini çıkarmamaya çalışırken, Doruk içinde yer alan depremlerle uğraşıyordu. Erdem ise ona bakmamak için kendisini sıkıyor ama başarılı olamıyordu.

Derin, boş olan yere yani Eylül'ün yanına geçtiğinde Doruk arkasını dönüp ona baktı ve Erdem'in "Önüne dön Pehlivan!"demesiyle kaşlarını daha bir çattı. Erdem, kontrolden çıkmamak için ellerini yumruk yaptığında Demir "Sakin olun!"dedi ve ilk patlayan Doruk oldu.

Doruk "Senin burada ne işin var?"

Derin ona baktı ama bir şey demedi. Doruk, bunun üzerine "Sana diyorum!"diye bağırdığında Derin "Geldim işte! Tapuladınız mı?! Üçünüzde sesinizi kesin ve önünüze dönün!"diye onları azarladı. Eylül, ağrıyan başına bir de Derin'in bağırması eklenince ona dönüp "Sana yanıma oturabilirsin dediğimi hatırlamıyorum. İkile güzelim."dediğinde Derin "Kiminle konuştuğuna dikkat et böcek!"dedi.

Eylül elini sertçe masaya vurarak "Bak kızım! Seni silindir gibi dümdüz yapar tuvalet kapısının önüne paspas niyetine sererim."dedi.

Derin,tek kaşını havaya kaldırmış ona kibirli bir bakış attığında Eylül "Nerede kaşar var bizim müdür hep bizim sınıfa atıyor."dedi yeniden başını sıraya koyarken.

Erdem,Eylül'e dönüp baktığında ellerini saçlarının arasında gezdirdi ve ona bakarak "Seni eve götüreyim mi?"diye sordu. Eylül,boğuk bir sesle "Hayır. İstemiyorum."dedi.

Erdem içini çekerek "Ben gidiyorum abi. Buranın havası da kokusu da değişti. Midem bulanıyor."diyerek sırasından kalkıp dışarı çıktığında çalmakta olan müziğe baktı. "Bir radyomuz eksikti"diyerek buz gibi olan dışarı kendisini attığında gözlerini kapadı ve annesini aradı.

Emine hanım "Efendim oğlum?"

ERdem "Derin Kohen'in bu okulda ne işi var?"

Emine Hanım "ne demek bu?"

Erdem "O adam kızını burnumuzun dibine kadar soktu demek. Aynı sınıftayız anne!"dediğinde Emine hanımın ağzından kendisine yakışmayacak bir küfür çıktı. Bunun üzerine Erdem'e "Sen kapat ben halledeceğim."dedi.

Doruk ise elindeki kalemle oynuyor ve önündeki testlere bakıyordu ama ne testler doğru çözülüyordu ne de Doruk doğru yaptığının bilincindeydi. Aynı önündeki denklem gibi Derin'in de bu okula ve sınıfa gelmesi yanlıştı! Çok yanlıştı!

Yüzünü buruşturarak Demir'e döndüğünde,adamın yüzündeki soğuk tavrı nasıl koruduğunu merak etti ama Demirin eline bakınca ve kağıtları okuyunca aslında o kadar da sakin kalamadığını fark etti.

Öte yandan Demir,Derin'in Bade'ye yaptıklarını az çok bildiğinden onu etrafında görmeyi istemiyordu. Onun burada olması demek Bade'ye daha fazla zarar vermek demekti! Bade,hafta sonları buraya gelmek istediğinde ona 'gelme' diyemezdi. Ve geleceği yüzünden de Derin tekrar tekrar ona zarar verebilirdi. Sıkıntı ile kaşlarını çattığında Doruk'un kendisine baktığını gördü ve gözlerini gözlerine dikerek "O kızdan uzak dur!"dedi.
Sonra içinden bir şeyleri diledi. Doruk'un Derin ile birlikte olmasındansa Bade ile olmasını tercih ederdi. Çünkü Derin, kötü tohumdu ve nereye elini atsa orası kesinlikle yok olur, karanlığa bürünürdü.

Teneffüs zilinin çalması ile kitaplarını toparlayan Demir, Doruk'a bakarak "Hadi gidelim."dedi ve Eylül'e bakmadan dışarı çıktı. Eylül ise ölmek için dualar ediyor ve bugünlerin bitmesi için yalvarıyordu.

Koridorda yürümeye başladıkları süre boyunca konuşmayan ikili bahçeye çıkıp, Erdem'in yanına gelmeleri ile kan kusmaya başladılar.

Erdem "O geri zekalının burada ne işi var?!"

Demir "Bilmiyorum!"

Doruk "..."

Erdem "Onu da babasını da öldürebilirim!"

Demir "Bade'ye zarar vermesinden korkuyorum! Neden burnumuzun dibine kadar girdi ki şimdi?!"diye bağırdığında Doruk kaşlarını çattı ve şunları dedi :

"Babam, Kohen'lerle iş yapmaya başlayacak! Yani Kohen Holding'in yüzde yirmilik hisselerinde bizim de payımız var artık. Sanırım o da bunun için burada" dediğinde iki çift mavi göz alev alev kendisine baktı ve "Ne?"diye fısıldadılar şaşkınlık içerisinde.

Doruk,taşlardan birinin üzerine oturduğunda sıkıntıyla iç geçirdi ve parmaklarını saçlarının arasından geçirerek "Osman Kohen,bir seneye yakın bir süredir,babamla çalışmak için her yolu denedi. İstanbul'da verdiği resitalde tanıdım ben de kendisini ve kızını. Ama hiçbir zaman onlarla çalışmak için istekte bulunmadım. Babam,şimdiye kadar hep bir şekilde erteledi çünkü Osman Kohen'e güvenmiyordu."dediğinde Demir "Şimdi güveniyor mu?"diye sordu.

Doruk "Bilmiyorum. Açıkçası aklından ne geçiyor bilmiyorum. Çok önemli olmadıkça bana pek bir şey anlatmıyor."dediğinde Erdem "Bu delilik! Bu saçmalık! Babanın,Osman Kohen ile iş yapması Derin'in buraya gelmesini açıklamıyor ki!"dediğinde Demir "Açıklıyor!"dedi.

Erdem "Ne?"

Demir "Osman Kohen,bir taşla iki kuş vurma peşinde! Anlamadın mı? Hem Pehlivanlarla iş yapacak iş dünyasında kendisine saygın bir yer edinecek hem de kızını koskocaman bir imparatorluğun başına geçecek olan veliaht ile evlendirecek!"dediğinde Doruk ve Erdem birbirlerine baktılar.

Doruk gülerek "Kız nişanlı! Alayına ilgilensem bile,o kadar ileri gitmem! Hem ne babam ne de ben buna izin vermeyiz!"dediğinde Erdem "Görünen o ki kardeşim,adam kızını pazarlamada usta. Baksana ,kaç senelik sevgilisini..."

Demir "Nişanlısı"diye düzeltti.

Erdem "Her neyse, nişanlısını senin için göz ardı edecek. Bu büyük bir savaş!"dediğinde Doruk "Ne için? Para için mi?" diye bağırdığında Demir "Bade için! Seni Bade'den uzak tutarak hem onu güçsüz bırakacaklar hem de içeriye sızıp size ait olanı alacaklar!"dediğinde Doruk "Haha,kafayı mı yediniz siz? Bu kadar senaryoyu nereden uyduruyorsunuz!"dediğinde Erdem bağırmak için ağzını açtı ancak Demir'in göz işaretiyle sustu.

Demir ve Erdem gözleriyle konuşup Doruk'a baktıklarında yüzlerinde şefkatten başka bir şey yoktu. Doruk,her ne kadar her şey hakkında fikir sahibi olsa da ve adımlarını ona göre atsa da,gerçek acı ile henüz tanışmamıştı. Ve içinde bir yerlerde kendisine anlatılanlara inanmamasının tek sebebi kendi doğrularının olmasıydı. Bade ve Derin arasında gidip gelen düşünceleri ona işkence yapmaya devam ederken,bundan sonra Derin ile nasıl uğraşacağını bilmiyordu. Bade'ye rağmen Bade'den gizli onu korumak için Derin'i nasıl kontrol etmesi gerektiğini bilmiyordu.

Bade,ondan korkuyordu ve Doruk,Bade'nin ondan bu şekilde korkmasından nefret ediyordu. Gözlerinin içine bakıp 'sana zarar verecekler' demesinden de. Yok olan hafızasının sorumlusunun bir şekilde Derin olduğunu biliyordu ancak içinde bir yerlerde bir ses onun masum olduğunu söylüyordu.

Sıkıntı ile iç geçirdikten sonra Demir'e baktı ve gülümseyerek "Eylül'e teklif etmeyi düşünüyorum!"dedi birden. Demir kaşlarını çatıp kendisine bakarken Erdem "Bu nereden çıktı şimdi ?"dedi.

Doruk,dudaklarını birbirine bastırarak "Güzel kız. Yani gerçekten güzel. Dün onu yağmurun altında buldum. Kucağıma alıp,evine bıraktığımda,üzerini değiştirdim ve gerçekten hoş bir vücudu var yaniii"dediğinde Erdem gülmeye başladı.

Demir "Ona dokunursan Doruk,senin ağzını burnunu kırarım." Diye tısladığında Doruk "ama neden? Yakışmaz mıyız? Tamam,siz kardeş gibisiniz anlıyorum ama..."

Demir "eylül,benim kardeşim falan değil!"diye bağırdı.

Erdem,Derin konusunun nasıl oluyor da Eylül'e geldiğini anlayamıyordu. Doruk "Anlıyorum. Poyraz tarzı takılıyorsunuz sizde. Ee,tamam işte sen ona aşkını itiraf edene kadar kız benim kollarımda teselliyi bulsun,olmaz mı?"dediğinde Erdem "Mantıklı."dedi gülmemeye gayret ederek.

Demir "S*ktirin gidin!" diye bağırdığında Doruk ıslanan saçlarını gelişi güzel bir şekilde salladı ve elleriyle karıştırarak "Böyle cazibeye kapılmayacak kız tanımıyorum kardeşim."dediğinde Demir elindeki kitaplarla Doruk'a vurmaya başlamıştı.

Demir "Kes dedim kes!"

Doruk "Haha,sevgilim eylül."

Demir "Doruk!"

Doruk "Söyle aşkım!"

Demir "Aşkının şarap çanağına şimdi ha!"

Doruk "Ha diyorsun ki beraber içelim aşk şarabından öyle mi? eh,olur abi. Sen yeter ki iste. Beraber severiz Eylül'ü!"dediğinde kafasına inen Türkçe soru bankası kitabı ile neye uğradığını şaşırdı. Kaşlarını çatarak Demire baktığında "Babanın kafası mı lan p*ç! Kime vurduğunu sanıyorsun sen?"dedi ve pişkin bir suratla "neyse ben gideyim de başımı eylül'ün güzel dizlerine koyayım. O beni sevip okşar iyi eder."dediğinde Demir,kitapları Erdem' e vermiş Doruk'u kovalamaya başlamıştı.

Demir "buraya gel!"

Doruk "Gelmem. Yakala beni!" diye kahkaha atıyor önüne çıkan herkesi Demirin üzerine atıyordu. Derin ve Eylül,seslerin gelmesi üzerine koridora çıktıklarında Doruk ve Demir'in birbirlerine gülerek küfür etmelerini kaşlarını çatarak izliyorlardı. Derin,gördüğü tabloya gülümseyen bir yüzle baksa da Eylül aynısını yapamayacak kadar yorgun görünüyordu. Onları arkasında bırakıp, yorgun adımlarla babasının yanına, idareye doğru yürümeye başladığında gözlerini ovuşturdu ve merdivenlere yöneldi. Karşısına çıkan çocuğa bakarak "İşine bak Rıfat!"dediğinde genç çocuk gülümsedi ve yanındaki çocuğa dönerek "Bugün formunda değilsin güzelim."dedi Eylül'e baktığında. Eylül, Serkan'a ve Rıfat'a bakarak "Neden çöplüğünüze gidip fare gibi yaşamaya devam etmiyorsunuz!"dedi sinirle.

Bundan sonra kimsenin kendisini üzmesine izin vermeyecekti. Rıfat'ın solundan geçmeye çalışarak aşağı inmeye çalıştığında genç çocuk "Akşam buluşalım" dedi iğrenç bir sesle. Ona bu kozu kendisi vermişti Eylül ve şimdi Rıfat ne derse aksini söyleyemiyordu. Başını dikleştirdi ve ona bakarak "Kapana kısılmadan çekil önümden!"dediğinde Rıfat "Baban yaz tatilinde yaptıklarını bilse ne olurdu merak ediyorum!"diye fısıldadığında Eylül kaşlarını çattı ve öyle bir bağırmaya başladı ki bütün koridor susmak zorunda kaldı.

Eylül " Git söyle! İstediğin kişiye söyle! Ne yapacaklar? Ne yapabilirler? Sen ne yapabilirsin pislik!"diye onu itelediğinde Rıfat elleriyle Eylül'ün bileklerinden tuttu ve sarsmaya başlayarak "Kendine gel kızım! Döverim seni!"diye bağırdığında kalabalık oluşturdu öğrenciler onları ortaya alarak.

Eylül hırsla "Bırak beni!"diye bağırınca Rıfat "Ne b*k yediğini söylersem..." dediğinde Eylül "Ne yapmışım oğlum? Ne yapmışım he? Verdim mi sana ? Yattık mı lan! Elimi tuttun ve öptün! Neyin derdindesin sen! Git anana kadar söyle!"diye bağırdığında Rıfat Eylül'e vurdu ve "Sen istedin!"diyerek belindeki kemeri çıkarmaya başladı.

O sırada öğrencilerden biri alt kata inip babasına haber vermeye giderken diğeri Demirlerin sınıfına doğru koşuyordu.Demir ve Doruk kan ter içinde sıralarına geçmiş hala birbirlerine vurup konuşuyor,diğer yandan testlere göz gezdiriyorlardı.

Demir nefes nefese "Hepsi yanlış oğlum bunların. Nerenle çözdün?"diye azarlayınca Doruk "Affedin hocam nütfen."dedi dudaklarını büzerek. Erdem arkalarında oturmuş ikisinin şaklabanlıklarını izlerken dayanamayıp ikisinde kafasına vurup gülmüş ve kapıya gelen çocukla neye uğradığını şaşırmıştı.

11/C' de okuyan bir çocuk nefes nefese kapılarında bittiğinde Demir ve Doruk önce birbirlerine sonra çocuğa bakmışlardı. Genç çocuk "Demir!"diye bağırdığında Demir gözlerini kısıp "efendim?"dedi. Nefes nefese "Rıfat! Rıfat,koridorun sonunda Eylül'ü sıkıştırmış! Onu hırpalıyor."dedi ve devam ederek "Belindeki kemerle onu dövecek!"dediğinde Erdem "Höst lan!"diye bağırdı.

Demir'in o an gözleri karardı. Ne Erdem'in dediğini duydu ne de Doruk'un bağırarak bir şeyler söylemesini. Elindeki kalemi sıranın üzerine koyarak sıranın üzerinden atladığını bile umursamadı. Kalabalığa doğru koştuğunun da bilincinde değildi. İnsanları kenara çekip Eylül'ü kızaran bir yüzle gördüğünde kan beynine sıçradı. Yüzünün yarısı boydan boya kızarmış,sulanan gözlerle kendisine bakıyordu şimdi. Ona... dokunmaya kıyamadığına bir başkası dokunmuş,canını yakmıştı. Hızla kolundan tutup onu Erdem'in kollarına attığında Rıfat'ın elindeki kemeri bile umursamadı. Yumruğunu gelişi güzel bir şekilde suratının ortasına geçirirken de. Rıfat'ın başı geriye doğru düşerken onu yakasından yakaladı ve sadece kendisinin duyabileceği bir sesle "O benim!"dedi tıslayarak.

Mavi gözleri aç bir öfkeyle parlıyor,avını parçalamak için deli gibi bakıyordu. Rıfat "Sen karışma !"diye bağırınca Demir elindeki kemeri alıp Rıfat'ın boynuna geçirdi ve sıkarak "Seni öldürürüm!"dedi.

Doruk "Demir tamam! Tamam abi bırak!"diye bağırsa da fayda etmedi. Demirin gözleri kararmıştı bir kere, Rıfat ona vurup dengesini kaybettiğinde de hırsından bırakmamıştı onu. Rıfat "sana ne oluyor lan! Kaşarın teki için değer mi?"diye bağırdığında bu sefer ona vuran Erdem olmuştu. Demirin üzerine atlayarak yumruklarını ardı ardına sıralıyor ve "Ağzına s*çarım senin! Şerefsizin çocuğu!"diye bağırdığında Rıfat "Bu burada kalmayacak lan görürsünüz!"dedi müdür yardımcılarının enselerinden tutup ayırmasıyla. Doruk, ilk defa kavganın dışında kalıyordu ama Demirin önüne geçerek elinden kemeri aldığında gerip Rıfat'a baktı ve hocalara aldırmadan "Bu senindi sanırım!"diyerek kemeri sert bir şekilde Rıfat'ın hayalarına vurdu.

Rıfat acı içinde inleyip gözlerini kapadığında Doruk'un gözlerinde deli bir gülümseme belirdi. Müdür yardımcıları Demir'i kısacası kavgaya karışan herkesi odasına alıp görüştüğünde hepsine uyarı verdi ve bir daha aynı kavga yaşanacak olursa,okuldan atılacaklarını söyledi.

Herkes sınıf hocaları ile birlikte sınıflarına çıkarken Demir ve Eylül aynı anda müdürün odasından çıkmıştı. Eylül,almış olduğu izin kağıdını cebine koyarken Demir ona bakmış ve "Nasılsın?"diye sormuştu. Eylül,çantasını boynundan geçirip,beresinin üzerine geçirdiği kapüşonunu düzeltirken kızaran yüzü ve gözleri ile Demire baktı ve ona doğru bir adım atarak tam önünde durdu.

Demir,kaşlarını çatmış kendisine bakarken Eylül'ün tokadı yüzünde patladı ve yüzü yana düştü. Yavaş bir şekilde yüzünü Eylül'e çevirdiğinde genç kızın kendisine "Bundan sonra nasıl olduğumla ilgilenme Demir Galip Mudurnu! Beni anladın mı?"dedi.

Demir,bir şey diyemeden ona öylece bakarken Beril de o sırada Ayşegül hoca ile uğraşıyordu. "Son şarkıyı da koyayım. Ondan sonra derse girmem gerek hocam."dedi ve ayarları yapıp müziği açtı.

Demir, "Eylül..."diye fısıldadığında genç kız "Laf kalabalığına gerek yok! Merak etme! Bu küçük sır bende kalacak! Ben bir kaşarım ve başıma gelen her şeyi hak ediyorum!"diyerek oradan uzaklaştığında kulaklıklarını kulağına geçirdi. Merdivenlerden aşağıya inerken okulun yeni başlattığı,radyodan çalan şarkıyla gülerek ağlamaya başladı.

Beril "yemek molasında görüşürüz hocam."

"Bir sayfa kopuyor zamandan... Ayrılırken sen yanımdan... Bu aşkın daha en başından... Korkuyordum ben sonundan... Bir günah gibi gizledim seni... Kimse görmedi seninle beni... Ağlarken içim güldü gözlerim...Bir günah gibi gizledim..."


Eylül,ağlayarak okuldan koşarak çıkarken Beril onun arkasından bakakalmıştı. Şimdi her şey biraz daha kararıyordu hepsi için. İyilerin ve kötülerin savaşında kimin kazanacağı artık belli değilken yapılabilecek tek şey,ne olursa olsun pes etmemekti.

Rıfat,çenesini sıvazlayıp Eylül'ün okuldan çıkışını izlerken kuzeni Serkan'a "Dediğin gibi olsun. Sen çömü al. Görsünler bakalım. Benimle oyun oynamak neymiş."dediğinde Beril başına gelecek felaketten habersiz sınıfına doğru yürüyordu.

Savaş başlıyor!

TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin