-52-
Genç adamın okuldan çıkıp eve giderken aklında Bursa'ya gelmek yoktu. Aniden gelen telefon tüm planlarını alt üst etmiş ve kendisini birden Bursa'ya giden ilk uçakta buluvermişti. Bir saat içinde havaalanına inip kendisini bekleyen arabaya bindiğinde elindeki adrese dikkatlice bakıyordu. Düşünceli olduğu her halinden belli olan genç adam,yaptığı şey üzerine ilk defa heyecanlanmıştı.
Şimdi büyük cam kubbeli terasta oturmuş, sıcak çayını yudumlarken, buraya gelmesine neden olan insanların bir bir içeriye girip karşısına oturmalarını izliyordu dikkatle. Önüne konulan zarfla kendisine verilen adrese baktığında tuhaf bir gülümseme oluştu yüzlerinde hepsinin. Gözleri birbirleri ile buluşup, dudakları hafif bir gülümseme ile kıvrıldığında dayanamayıp kahkahalarla gülmeye başladılar.
Adamlardan biri boğazını temizleyerek "Nasıldı?"diye sorduğunda genç adam "Olması gerektiği gibiydi."dedi umarsızca. Gece karası gözlerini karşısındaki genç adama diken adam ona bakarak "Elimizdeki bilgilerle uyuşuyor mu?"dedi.
Poyraz,gömleğinin kol düğmeleri ile uğraşırken başını salladı hafifçe ve Mert'e bakarak "Osman Kohen yalnız değil."dedi.
Dağhan Pehlivan bunun üzerine "Nasıl?"dediğinde Poyraz kapıya doğru çevirdi başını. Üç adamda onunla birlikte kapıya doğru döndüğünde içeriye giren Anıl oldukça resmi bir havadaydı. Ceketinin düğmelerini açarak, babalarının karşısına geçip oturduğunda on sekiz yaşındaki bir delikanlıdan çok yirmi sekiz yaşındaki tecrübeli bir iş adamı gibi duruyordu karşılarında.
Altuğ "evlat?"dediğinde Poyraz "Biz birbirimizle her şeyi paylaşırız. Doruk'u bu toplantıya çağırmadığınıza inanamıyorum."dediğinde Anıl da ona katılan sesler çıkardı genzinden.
Mert "Konuya dönelim."dediğinde Poyraz başını salladı ve "Dediğiniz gibi Osman Kohen ile yüz yüze görüştüm ancak adam beni gördüğüne hiç sevinmedi."dedi.
Altuğ "Neden sevinsin ki? Kim bir kılıç tarafından öldürülmek ister?"
Dağhan "Neler oldu hadi anlat."
Genç adam başını salladı ve sadece birkaç saat önce yaşadığı olayı en başından anlatmaya başladı.
Poyraz "Araba Osman Kohen'in evine yaklaştığında koruluğun başından itibaren bir koruma ordusu araba ile bizi takip etti. Araba evin içine girince korumalar tarafından teker teker arandık. Şoförün
temiz olması onlarında hoşuna gitmiş olacak ki kendi aralarında Farsça konuştular."dedi.
Dağhan ve Mert "Farsça mı? Korumalar Farsça mı konuştu?"dedi aynı anda.
Poyraz başını salladı ve "Garip değil mi? halbuki Farsçayı konuşabilen insan sayısı bir elin beş parmağını bile geçmez."
Anıl "eğer ki köklerin oralardan değilse..."
Dağhan "Yani?"
Poyraz, geriye doğru yaslandı ve parmaklarını şaklatarak başını arkaya verdi. Osman Kohen ile konuşmalarını en başından anlattı.
****
Genç adam,Kohenlerin evine geldiğinde evin kapısını açan hizmetçi kız kendisini içeri almış ve salona kadar kendisine refakat etmişti. Daha sonra ona dönerek "Kim diyeyim?"diye sorduğunda genç adam gülümsemiş deri ceketini eline alarak kıza dönüp kaşlarını çatmış ve meydan okuyan bir tavırla "Poyraz... Poyraz Kılıç Altun."demişti..
Hizmetçi "Hemen geldiğinizi haber veriyorum."diyerek yanından ayrıldığında genç adam kapısı büyük havuza açılan tarafa yanaştı. Gözleri ile camdan yapılan kapıya baktığında tuhaf bir şekilde gülümsemişti. Parmağının ucu ile cama dokunduğunda tenine yayılan elektrik hissi ile gözlerini kapamış ve tahminin de yanılmadığını anlamıştı. Ev korunuyordu!
Bir adım daha atacakken arkasından gelen sesle yerinde duran genç adam "Sizi buraya hangi rüzgar attı?"diyen adama doğru döndü. Babası ile aynı boyda,hafif göbekli,saçları griye çalan bir adamdı karşısındaki. Yüzünde kendisini tiksindiren bir ifade olmasa melek gibi tabiri tam da ona uygun olurdu şüphesiz.
Başını yana eğmiş ona doğru bir adım attığında "Adım Poyraz"dedi. Osman Kohen "Oturmaz mısın? Poyraz?"dedi duraksayarak. Bu genç adamın durduk yere evine gelmesine ve kendisi ile görüşmesine bir anlam verememişti. Poyraz,kendisine gösterilen yere oturduğunda şöminenin üzerinde duran amblem dikkatini çekti ve gözlerini kısarak Osman Kohen'e baktı.
"Buraya neden geldiğimi merak ediyor olmalısınız?"dedi. Osman Kohen,birleştirdiği ellerini iki yana açarak "Evet"dediğinde genç adam gülümsedi ve "Babamın iş yapacağı insanları yakından tanımak isterim."dedi bunun üzerine.
Osman Kohen "Bunu henüz yirmisine bile gelmemiş bir çocuk mu söylüyor?"dediğinde Poyraz "Hayır! Bunu size ortak olduğunuz şirketin yüzde kırklık hissesine sahip biri söylüyor."dedi.
Osman Kohen "Anlamadım?"dediğinde Poyraz "Hım,bu belli oluyor. Bakın,Pehlivan Holding tek başına ayakta duran bir iş kurumu değil. Onu ayakta tutan şey sizinde bildiğiniz gibi diğer aile şirketleri. Ve bu da demek oluyor ki bu ailede yer alan her insanın bu şirketlerde bir payı var."
Osman Kohen "Ve?"
Poyraz içini çekerek "Ve? Ve? Ve? Neden? Neden bizimle çalışmak istiyorsunuz? Sektörde dalında uzmanlaşmış ve reklamları daha iyi olan şirketler varken neden biz? Niye?"
Osman Kohen "Bunu sana söylememi mi istiyorsun gerçekten? Kusura bakma ama çocuklarla anlaşamam!"
Poyraz'ın yüzündeki o yumuşak ifade gitmiş yerine kılıç kadar keskin bir ifade gelmişti. Adından da olduğu gibi soğuk rüzgarları etrafına toplamış ve Osman Kohen'i geri püskürtmeye başlamıştı.
Poyraz "O zaman açık konuşayım, eğer beni tatmin edemezseniz bizimle çalışamazsınız! Çünkü ben tatmin olmazsam diğer üyelerde olmaz. Ve biz tatmin olmazsak, Dağhan Pehlivan sizi en erken bu akşam en geç yarın sabah arar ve ortaklığınızın bittiğini söyleyerek bu işe bir son verir."dedi.
Osman Kohen "Bak çocuk!"
Poyraz oturduğu yerden ayağa kalktı ve ellerini masanın üzerine koyarak karşısındaki adama baktı.
"Nasıl sularda yüzdüğünüzü bilmiyorsunuz efendim? Bizler yolunda sessiz ilerleyen ailelerden olabiliriz ama çıkardığımız sesler her zaman sessiz olmaz. Dikkat edin, bu ailede pek çok gizli silah var."dediğinde gözleri ile evi taradı. Ceketini bıraktığı yerden alıp kapıya doğru yürüdüğü vakit Osman Kohen "Pehlivan Holding ile çalışmamın sebebi vizyonlarının geniş misyonlarının bilincinde olmaları. Sessiz bir şekilde kendi alanlarında ilerlettikleri mesleki başarıları ve kendilerine olan güvenleri beni onlarla çalışmaya teşvik eden en önemli unsur" dediğinde Poyraz Osman Kohen'e döndü ve "Teşekkür ederim."diyerek evden çıktı. Arabaya doğru yürürken "Laf salatası!"dedi. Osman Kohen ise bu durumdan özellikle ama özellikle Poyraz'dan hiç hoşlanmamıştı. İleride başına bela olabilirdi ve bu hiç hoşuna gitmemişti...
******
Mert "Sana çocuk mu dedi yani? Sürekli olarak?"dediğinde Poyraz başını salladı gülerek. Dağhan "Ağır konuşmuşsun evlat ama iyi olmuş."dedi.
Poyraz omuz silkerek babasına baktığında "Ne düşünüyorsun?"diye sordu.
Altuğ,oğluna baktı ve "Gerçekten de vizyon ve misyon nutuğumu çekti. Gerçekten mi?"dediğinde Anıl "Bu hiç inandırıcı değil"dedi. Dağhan "Hadi Poyraz ne gördüğünü anlat bize."dedi.
Poyraz,ceketinin cebinden çıkardığı kağıt parçasını açarak tam ortaya hepsinin görebileceği şekilde koyduğunda parmağı ile simgeleri işaret etti. "Böyle işaretler sadece bizim gibi ailelerde olur."
Anıl "simgesel olarak."
Poyraz başını salladı. Dağhan'a bakarak "Bu adam seninle iş yapmak istemiyor. Senden istediği bir şey var. Şuna bir bak"diyerek kağıdı çevirdi.
"Bu kolyeyi gördüğüme yemin edebilirim."
Altuğ "Bize ne bu kolyeden?"
Poyraz "Bilmiyorum. Ama adamın niyeti iş değil bu açık."
Mert "Peki ya korumalar? Onları nasıl açıklayacaksınız?"dediğinde Poyraz ,Anıl'a döndü ve "Asker olan sensin sen açıkla."dedi. üç adam da karşılarındaki oğullarına baktılar ve ne yapmak üzere olduklarını izlediler.
Anıl "Askeri okulda okuyan arkadaşımızı az çok tanıyorsunuz. Onun komutanlarından rica ettik ve bu adamı araştırmalarını istedik."
Mert "Ve?"
Anıl "Adam,Türkiye'ye gelmeden önce Fransa'da bir çeşit kazaya neden olmuş. Ünlü bir mermer şirketinin ocaklarında meydana gelen patlamayla tarihe karışmış. Ve bu adam,şirketi kendi tekeline alarak yeniden yapılandırmış."
Altuğ "Kim batan bir şeye para harcar ki?"
Dağhan "Daha sonra ondan çıkar sağlayacak olan biri!"dedi ve Poyraz'a baktı. ""Osman Kohen'i koruyan kim Poyraz?" dediğinde Poyraz kağıdı ters çevirdi ve sembolün orijinal halini gösterdi.
Dağhan,Mert ve Altuğ kanları çekilmiş bir halde sembole baktıklarında Poyraz ve Anıl konuşmaya başlamışlardı.
Anıl "Osman Kohen, Türkiye'ye girerken yalnız gelmedi. Yanında gelirken eskilerden kötülerden birini de getirdi."
Poyraz "araba evin koruluğundan içeri girdiğinde korumaların ceketlerinin üzerinde bu işlemeden vardı. Ben bu işlemeyi sadece İstanbul'da. Sarıyer'deki yalıda gördüm."dedi ve ikisi de aynı anda söyledi.
Anıl ve Poyraz "Kenan Altuğlu Türkiye'de! Osman Kohen'in arkasında o var!"
Dağhan "Nasıl?"
Anıl "Bilmiyoruz. Askeriyede ki arkadaşım daha fazla bilgiye ulaşamadıklarını söyledi. Adamın geçmişi tertemiz. Sadece onları tanıyanlar onlar hakkındaki gerçeği biliyorlar."dedi.
Mert "Kim?"
Poyraz "Mudurnu ailesi. Osman Kohen ile ilk tanışan kişi onlar olduğuna göre..."
Anıl "Osman Kohen de Bade'nin peşinde olduğuna göre..."
Dağhan,oturduğu yerden ayağa kalkmış Emine Mudurnu'nun kendisine gelmesini ve Bade'yi korumasını istemesini hatırlamaya başlamıştı. Sonrasında Volga Pehlivan'ın da ne olursa olsun Bade'yi korumasını istediğini...
Mert "Dağhan? İyi misin?"diye sorduğunda Dağhan "Kohenler, Bade'ye bir şey yapmış olmalılar. Kız geçmişine ait hiçbir şey hatırlamıyor."dediğinde Poyraz da ayağa kalkmıştı. Beşi birden oturdukları yerden ayağa kalkıp birbirlerine baktıklarında Poyraz ve Anıl sustular.
Dağhan Pehlivan, "Buraya gelerek bizden bir şey alabileceklerini zannediyorlar. Kızını öne sürerek oğlumun hayatını mahvedecek bu adam. Peki ya Altuğlular?"
Mert,Altuğ'a baktı ve "Hala Nefes'ten haberleri yok. Olsa bile Allah'ım düşünemiyorum."dedi.
Altuğ "Aradaki yaş farkını anlamayacak kadar kör ve bağnazlar."
Anıl "İyi de onları yeniden bize yönlendiren kim peki?"dediğinde hepsi birbirine baktı. Kilit isim tam ortalarında dillerinin ucundaydı ama kimse... Ne Altuğ,ne Mert ne de Dağhan hatırlıyordu Melikshah Kohen'in adını... Hatırlasalardı eğer... Dağhan o ismi bir kere daha hatırlasaydı eğer... Bade'nin de geçmişini ortaya çıkaracaktı... ama unutmuştu... defalarca kendisine tekrarladığı her şeyi unutmuştu...
Dağhan kaşlarını çattı ve "Öyleyse yeniden başlıyoruz!"dedi elini ortaya atarak.
Anıl "Nefes için!"
Poyraz gülümsedi ve "Hayır! Ailemiz için!"dedi birbirlerinin gözlerinin içine bakarak. Hızlı adımlarla cam kubbeli terastan çıkarlarken Dağhan odasında tek başına kaldı. Poyraz ve Anıl merdivenlerden aşağıya inerken "Bade'yi ve Mudurnuları her daim izleyecek birilerini bulmalıyız."diye konuşuyorlardı. Onları dinleyen Mert ve Altuğ gülerek birbirlerine baktıklarında kırmızı topuklu ayakkabıları ile Dağhan'ın karşısına yeniden çıkan Afra ellerini önünde birleştirmiş "Benden istediğiniz bir şey var mı Dağhan bey?"diye sormuştu.
Dağhan Pehlivan,gülümseyerek kendisine baktı ve "Ölülere söyle! Hazırlıklı olsunlar. Özellikle de Zal'e. Ve buradaki adamına!"dediğinde Afra başını eğerek tamam dedi ve odadan hızlıca çıktı.
Cebinden çıkardığı telefonla Dağhan'ın söylediği kişilere mesaj bıraktığında gülümsedi ve kaşlarını çatarak diğer kişiyi aramaya koyuldu.
***
Genç adam, koruması altında olan kızın uyanması için kapının girişinde bekliyordu. Hemşire,dışarı çıkmasını söylese de kendisine denileni yapmamış ve orada öylece onu beklemeye koyulmuştu. Bütün bir saat boyunca başında bekleyen doruk'a dikkatle bakarken arada bir tebessüm etmiş ama hemen toparlanmıştı.
Derin,sonunda gözlerini araladığında karşısında Doruk'u görmüştü. Genç adam,usulca ayağa kalkıp elini tuttuğunda ellerinin buz gibi olduğunu fark etti dorukun ellerinin sıcaklığında...
Doruk "İyi misin?"diye sorduğunda genç kız yutkunarak başını salladı ve "Evet"dedi. Başını çevirdiğinde Ahmet'i hemen kapıda kollarını birbirine dolamış bir halde kendisini izlerken gördüğünde "bizi biraz yalnız bırakabilir misin?"diye sordu Doruk'a. Doruk, kaşlarını çattığında Derin uzanıp onu kendisine çekti ve "Lütfen."diyerek genç adamın dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Doruk, sesini dahi çıkarmadan çatılmış kaşları ile Ahmet'in önünden geçtiğinde genç adam kapıyı kapayıp içeri doğru yürüdü ağır adımlarla. Usulca Derin'in yanına iliştiğinde Derin de yatmış olduğu yerde doğruldu ve ellerini kucağında birleştirerek "Annemi gördüm... karanlık bir gecede ağzında bir bez parçası,kimse sesini duymasın diye attığı çığlıklar arasından gözlerinden akan gözyaşı ve kan... Annemi gördüm... elleri kan içerisindeydi,küçük... Küçücük bir bebeği toprağa gömüyordu,kimse bulamasın,dokunamasın diye..."dedi dolan gözleri ile....
Derin "Hatırlamam imkânsız. Ben küçüktüm... Ondan ayrıldığımda sadece iki yaşımdaydım, hatırlamam imkânsız."dedi gözünden akan yaşlara aldırmadan.
Ahmet sesini çıkarmadan onu izliyordu. "Babam beni zehirliyor öyle değil mi? o beni zehirliyor bana her şeyi unutturuyor... Bade benim kardeşim... o benim düşmanım değil... Ahmet, babam beni gerçekten zehirliyor. Beni öldürmüyor! Geçmişe dair ne varsa, geleceğe dair kurduğum ne kadar hayalim varsa onları öldürüyor! Bade, benim kardeşim... Ben... Ben ne yapıyorum Ahmet? Niye durduramıyorum?"dediğinde Ahmet kızın saçlarını sevdi ve "Her şey bitecek..."dedi.
Derin "Daha ne oldu bilmiyorum. Hatırlayamıyorum."dediğinde elleri ile başını tuttu. Ahmet,onu teselli etmek için ağzını açmıştı ki telefonu çaldı. Derin "Babamsa söyleme."dedi kaşlarını çatarak. Genç adam,kaşlarını çatarak telefonuna baktığında "Hemen döneceğim."diyerek kızın yanından ayrıldı ve kapıyı kapatarak cam tarafa geçti.
Ahmet "Efendim?"
"Sonunda!"dedi genç kadın. Sesindeki heyecan belli oluyordu.
Ahmet "Bir sorun mu var?"diye sorduğunda genç kadın bir kahkaha attı ve hızla yürümesine devam ederek "Hazırlan Ahmet! Çok yakında burada taş üstünde taş kalmayacak!"dedi.
Genç adam,irkilerek bu sözlere kulak verdiğinde gülümsedi ve "Kız hatırlamaya başladı."dedi.
Genç kadın,olduğu yerde durarak "Sahi mi? bu güzel işte. Bade Kohen de kendisine gelse ve ortalıklarda cehennemden çıkan melekler gibi dolansa fena olmayacak. Neyse, ne pahasına olursa olsun onu koruyacaksın."dediğinde Ahmet "Afra?"dedi.
Genç kadın,isminin söylenmesi üzerine "efendim?" dediğinde Ahmet "Bu savaş kimin savaşı?"diye sordu. Genç kadın "Bu bir aile savaşı dostum. Ve sen bir 'ölü' olarak o kızı korumakla görevlendirildin. Hazırlıklı ol!"
Ahmet "Yani?"
Afra "Savaş başlıyor!"
-bölüm sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)
Novela JuvenilDoruk Pehlivan, İstanbul'dan Bursa'ya gelirken hayatında yepyeni bir sayfa açılacağını düşünür. Burada tanışacağı insanların tüm hayatını etkileyeceğinden habersizdir. İnandığı tüm değerler bir bir yok olurken, sevdiklerini ve kendisini hayatta tuta...