Bölüm 57

108 20 0
                                    


-57-
Genç adam, eve geldiğinde şöminenin yanına yere kurulan sofraya baktı. Tabakları görünce asık olan yüzü aydınlandı ve koşarak merdivenleri çıktı. Koridora geldiğinde ceketinin düğmelerini açtı ve koridorun sonunda ki odaya doğru yürümeye başladı hızlı adımlarla. Kapıyı hızla açarak gözlerini odada dolaştırdığında banyodan elinde havlu ile çıkan kızı gördü ve "Bade!"diye bağırdı neşeyle.

Genç kız, ıslak saçlarını havluyla kurularken kapının açılması ile başını o yöne çevirmişti. Erdem'i kendisine gülerek bakarken bulduğunda gülümsemiş ve "Bade!"diye bağırması üzerine elindeki havluyu bırakarak Erdem'e doğru koşmuştu kısacık mesafede.

Erdem, kızı kollarına alıp etrafında döndürdüğünde boynundan öpüverdi ve koklayarak "Mis gibi."dedi.

Bade "Hoş geldin. Neden geç kaldın? Demir ağabeyim seni öldürecek."dediğinde Erdem "O beni hep öldürmek istiyor ama bak hala yaşıyorum."dedi.

"Biri benden mi söz ediyor?"

Gelen Demir'di. Elindeki tepside üç bardak, bardakların içinde de onları bir araya getiren sıcak salep vardı. Tarçının kokusu burunlarına dolduğunda Bade yatağının üzerine oturdu hemen ve ellerini uzatarak Demir'in ona uzattığı bardağı aldı. Burnuna yaklaştırdığında süt ve tarçın kokusunu içine çeken genç kız Erdem'in de gelip yanına oturması ile biraz yana kaydı ve Demir'i de yanına alarak ortalarındaki yerini aldı. Ayaklarını uzatarak parmakları ile oyun oynamaya başladıklarında Demir ve Erdem dönüp Bade'ye baktılar bir süre ve kızı şakaklarından öperek "iyi misin?"diye sordular.

Bade içini çekti önce, sonra başını dikleştirerek "İyiyim. Evde olmak çok güzel. Sizin yanınızda olmak çok güzel."dedi. İstanbul'a gitmek onu korkutuyordu. Demir ve Erdem uzanıp onun ellerinin üzerine ellerini koyduklarında Bade'nin içi titredi. "Seni hiç bırakmayacağız ufaklık. Korkma sakın" dediğinde Bade ağlamaya başladı ve "O kadar kötüydü ki. Çok korktum" dedi.

Demir "Şişşşt, hepsi yakında bitecek."dediğinde Bade "Bitmeli. Gerçekten benim için giderek zorlaşıyor."dediğinde Erdem konuşamıyordu. Bade'ye bakmaya devam ettiğinde genç kız ona döndü ve " Kendinize dikkat etmenizi istiyorum."dedi. Erdem gülümseyerek ona baktı ve "Merak etme. Biz her zaman iyi olacağız. Çünkü bizler abiyiz."dedi.

Bade,içini çekerek başını Erdem'in omzuna yasladığında genç adam içinde yaşadığı gelgitlerle savaşıyordu. Kohenler hakkında yeni şeyler öğrenmişti ve bunları Demir ile paylaşmalı mıydı bilmiyordu.

Demir,eğer yeniden Derin ile görüştüğünü öğrenecek olursa yeniden oraya gidebilir ve yeni bir kavga başlatabilirdi. Ve bu kavgada Erdem kimin tarafını tutacağını kestiremiyordu. Derin'den uzak durmalıydı ama bir şekilde kendisini hep onun etrafında dönerken buluyordu ve bu durum hem akıl hem de ruh sağlığını tehdit ediyordu. Bade'nin başına küçük bir öpücük bıraktığında Demir komodinin üzerinde durmakta olan kâğıtları gördü. Hepsi Bade'nin el yazısıydı ama bu yazı daha çok farsça ve Arapçaydı.

Uzanıp kağıtları eline aldı ve kaşlarını çatarak yazmakta olan yazılara baktı. Arapçası o kadar iyi değildi ama bu yazıları okuyamıyordu. "Bunlar nedir?"diye sorduğunda odanın kapısı açıldı ve Emine Hanım "Yemek hazır çocuklar, hadi aşağıya."dedi.

Bade, Demir'e baktı ve "Yemekte konuşalım."diyerek üzerine hırkasını giyindi. Odadan çıkıp koridorda yürümeye başladıklarında Emine Hanım, Bade'nin koluna girdi ve "Asiye dadın senin için kabak kızarttı."dedi. Bade'nin gözleri irileşti ve "Sahi mi?"dedi. Emine hanım "Sen de gelmesen kimsenin kızartma yapacağı yok."dedi. Erdem bunun üzerine "Ah, yapma anne. Gören de hiç kızartma yapmadığımızı sanacak. Pazarları yapıyoruz" dediğinde Emine Hanım "Mangalın neresi kızartma."dedi.

Erdem "Senin kızartma dediğin o yağ kütlesi sana göbek ve basen olarak geri dönüyor ama. Ondan sonra şikâyetlerini biz dinliyoruz."dedi.

Emine Hanım "Çok ayıp ama."

Erdem "Sen kaşındın."dediğinde başını Demir'e çevirdi ve elindeki kâğıtları alarak "Şu ipleri eline alma meselesini fazla abarttın! Bade burada! Bilmem anlatabildim mi?"dedi ve kâğıtları katlayıp cebine koydu.

Adımlarını hızlandırıp gülerek aşağıya indiğinde Demir kaşlarını çattı ve onları izledi. Erdem'in, kendisi yokken Derin ile yakınlık kurmuş olabileceğine inanmak istemiyordu. Bunu yeniden yaşayamazdı.

***

Derin ise odasında Ahmet'in getirmiş olduğu yemek tepsisinde genç adamın zorlamasıyla bir şeyler atıştırıyor konuşmuyordu. Dudağının kenarı patlayan ve elmacık kemikleri şişen genç kız, sabaha morarmış bir yüzle uyanacağını biliyordu. O kadar sinirliydi ki çatalını biraz daha sıkacak olursa, elinde yamulacaktı neredeyse.

Ahmet, ona bakarak elinden çatalı aldı ve salataya batırıp genç kıza uzattı. "Yemek zorundasın!"dedi. Sesindeki ton buyurgandı. Derin, bir süre ona baktı ve başını salladı. Bunun üzerine genç adam "Demir Mudurnu'yu dövebilirim."dedi.

Genç kız, o an öyle bir baktı ki Ahmet'e genç adam yanlış bir şey söylediğini sandı ve "Ne?"diye sordu.

Buz gibi bir sesle konuşmuştu Derin. Mavi gözleri ruhsuz bir şekilde kendisine bakıyordu. "Demir
Mudurnu benim için bir şey ifade etmiyor! Tırnaklarımı gırtlağına sapladığım an bu dünyadan yok olup gider! Ama illa ki birini öldürmek istiyorsan Osman Kohen'den başla!"dedi.

Ahmet "Derin Hanım..."

Genç elini havaya kaldırdı ve "Bana hanım deme! Hanım değilim ben! Hiçbir şey değilim! Ne olduğumu bile bilmiyorum! Kendi üvey abisini ve arkadaşlarını katledilmesine seyirci kalan,kendi öz kardeşinin hayatını yok eden biriyim!"dediğinde kaşları çatılmıştı yeniden.

Ahmet ona baktı ve "Siz yapmadınız!"dedi.

Derin "Ama engel de olmadım."

Ahmet "Çocuktunuz!"

Derin "Bade de çocuktu ama..."

Ahmet o an sustu. Ne söylerse söylesin Derin'i susturamayacaktı. Hatırlaması iyi olacak diye düşünüyordu ama genç kız gittikçe daha da dibe batıyordu. Ellerini yumruk yaptığında Ahmet onu bulduğu ilk güne gitti. Fas'ta çölün ortasına oturmuş ağlıyordu. Ne yaptığının bilincinde değildi. Aynen karşısındaki gibi kendisine bakıyor ve ağlıyordu. Derin ayağa kalkıp komodinin üzerinde durmakta olan telefonunu eline aldı ve Levent'i aradı.

"Efendim?"

Derin "Nasılsın? Neden aramıyorsun?"

"Neden mi aramıyorum? Sana sormalı."

Derin "Durumumu bilmiyor musun? Niye soğuk davranıyorsun?"

"Soğuk mu? Bak sana ne diyeceğim. Baban bu aralar çok yoğun olduğunu söyledi ve bizim de bir süre görüşmememizi istedi. Açıkçası ona katılıyorum."dediğinde Derin "Anlamadım?"dedi gözlerini kırpıştırarak.

Levent "Kısacası ayrılalım işte."dediğinde genç kızın konuşmasına izin vermeden telefonu kapadı. Derin, dudakları titreyerek aynadaki aksine baktı. Gözleri dolu dolu olmuş telefonu tutan eli çok sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Düşünmeden telefonu aynaya fırlattığında yumruğunu kırık aynanın üzerine vurdu. Parmaklarının arasından akan kana baktığında "Osman Kohen!"diye tısladı dişlerinin arasından.
Ahmet "İyi misin?"diye sorduğunda Derin ona baktı ve "Pasaport falan istemiyorum! Levent, onun tarafına geçti. Osman Kohen'i öldüreceğim"dediğinde Ahmet "Babanız..."dedi ama Derin kapıya doğru ilerlediğinde durdu ve ona dönerek "O benim öz babam değil."dedi.

Derin "Osman Kohen.. O benim öz babam değil! Bu yüzden onu öldürürken hiç zorlanmayacağım."dedi.

Ahmet, bunu söylediğine şaşırmadı çünkü gerçeğin ne olduğunu biliyordu. Genç kız, kapıdan çıkıp salona indiğinde yerde durmakta olan ceketini eline aldı ve sokak kapısını ardına kadar açık bırakarak, yürümeye başladı. Gözünden akmaya başlayan yaşlara aldırmıyordu şimdi. Karanlık onun tek sırdaşı ve tek dostuydu. Zayıflıklarını saklıyor ve kimseye karşı onu bırakmıyordu. Gece, onu sarıp sarmalayan tek gerçekti. Bilinmezliğe doğru yürüyordu Derin...

*****

Şömineden gelen sıcaklık Bade'nin sırtına vurduğunda genç kız mayışmıştı. Erdem ve Demir ise yüzlerinin ısınması ile kızarmışlardı. Bade, bir tabak dolusu kabak kızartmasını mideye indirdikten sonra diğer yapılan yemeklerden yemiş ve asiye dadısına teşekkür etmişti yağlı dudaklarıyla. Erdem, eliyle beslerken Emine Hanım Bade gittiğinden beri bu kadar eğlenmediğini hissetmişti.

Erdem, cebindeki kâğıtları tıkıştırmaya çalıştığında Bade ona baktı ve ağzındaki lokmayı yutarak, peçetesi ile ağzını sildi ve boğazını temizledi. "Bazı şeyleri hatırlıyorum."dedi.

Sofradaki herkes önce ona sonra birbirlerine baktılar. İlk konuşan demir oldu "Ne mesela?"dedi.
Bade gülümsedi ve "Bir ağabeyim var benim."dedi.

Demir, bunu biliyordu çünkü Bade'yi ilk bulduğu zamanda genç kız sürekli 'abi'diye inliyordu. Erdem gülümseyerek kızı öptü ve "Nasıl oldu?"diye sordu. Bade "Bilmiyorum. Hastanede uyurken bir rüya gördüm. Çok güzeldi ama bir o kadarda kötüydü. Bir sürü insan gördüm ama kim olduklarını çıkaramadım. İçlerinden sadece ikisini hayır, sadece birini hatırlıyordum."dedi.

Emine Hanım gözleri dolarak "Kimi?"diye sordu.

Bade, çatalını bıraktı ve düşünceli bir ifade ile " Bunca zamandır dilimde sadece Anif ismi vardı ama kim olduğunu çıkaramıyordum. Yüzünü hatırlamıyordum ama onu gördüm. Beni kucağına alıp havaya kaldırıyordu. Gülüyordu ve bana kızıyordu. Anif..."

Demir "Ya ağabeyin?"

Bade, Erdem'in cebindeki kâğıtları çıkardı ve "Ağabeyim... Hiç bu kadar derin bir acı hissetmedim. Sanki o kadar gözyaşı boşunaymış gibi."dedi ve ekledi "Melikshah... Melikshah Kohen ağabeyimin adı."dedi.

Emine Hanım "Ne olduğunu da hatırlıyor musun?"

Bade "hayır. Çok silik her şey ama bu da bir şeydir değil mi? yani çocukluğuma dair iki isim, iki insanı hatırlıyor olmam önemli bir şeydir değil mi?"dediğinde gözleri küçük bir çocuğun gözleri gibi bakıyordu.

Demir ve Erdem "Elbette önemli. Bu senin hayatın Bade. Kim olduğun ve ne olduğun hayatın."dediler.

Bade'nin içi sevinçle dolup taşıyordu. Heyecanlanıyordu geçmiş hayatı için ama hatırlayamadığı o silik görüntülerin çoğunun gözyaşı ile dolu olduğunu bilmiyordu.

Yemekten sonra şöminenin yanında ki minderlere yayıldıklarında Emine Hanım "Yarın Doruk'a geçmiş olsuna gideceğiz" dediler. Bade "Evet. Ben de İstanbul'a döneceğim."dediğinde hepsi ona baktı. Genç kız bunun üzerine "Başıma ne gelirse gelsin kaçmak istemiyorum artık. Korksam bile olmam gerektiği yerde durmak istiyorum. Hem Mert amcaya söz verdim. Dönmem gerek."dediğinde Demir "Dikkatli ol."dedi.

Bade "Merak etmeyin artık. Her şeyi eninde sonunda hatırlayacağım ve tüm bu olanların neden olduğunu öğrendikten sonra herkese hak ettikleri şekilde davranacağım. Daha fazla beni sindirmelerine izin vermeyeceğim."dedi.

Erdem,Bade'ye bakarken gülümsedi ve "Bu halinden vazgeçmeni istemiyorum fare. Şirret bir kadın olarak karşıma çıkarsan seni kapanımla avlarım ona göre"dedi.

Bade " Ben sizinle büyüdüm. Bu halim hep kalacak ama unuttuğum hayatım da benim gerçekte nasıl bir kişiliğe sahip olduğumu gösterecek bana. Korkma lütfen."dediğinde Erdem "Dizlerim titriyor bak."dedi dudaklarını büzerek.

Bade,Demir'e baktı. Demir oldukça düşünceli görünüyordu. Bade "İyi misin?"diye sorduğunda genç adam ona baktı ve "Yarın Doruk'a ne hediye almam gerektiğini düşünüyordum."dedi. birden bu söylediği komik bir şeymiş gibi algılanınca yanında bulunanlar önce birbirlerine sonra Demir'e baktılar ve kahkahalarla gülmeye başladılar. Demir "Ne? Ne söyledim ben şimdi? Niye gülüyorsunuz be? Ah, kesin şunu."diyordu ama kendisi de onlarla beraber gülüyordu.

Yanlarından kalkıp giderken Erdem "nereye lan?"diye bağırdı arkasından. Demir,elini havaya kaldırarak "Sıkıldım sizden. Sevgilimi arayacağım ben."dediğinde Bade Erdem'e döndü ve "İnanmıyorum"dedi gözlerini iri iri açarak.

Erdem "Bende. Herkesin sevgilisi var. Bir benim ve Doruk'un yok. Acaba diyorum,senin için de bir sakıncası yoksa Doruk'la çıkabilir miyim?"dediğinde Bade "ah."dedi düşünceli bir ifade ile. Emine Hanım ise "Her zaman gay bir çocuğum olsun istemişimdir."dediğinde Erdem kahkaha atarak Emine Hanım'ın yanaklarını sıktı ve "Öperim seni anne."dedi.

Bade de kahkahalarla güldüğünde "ama olmaz ya. Hayır,git başkası ile çık sen. Doruk olmaz."dediğinde dudaklarını büzdü. Erdem,onun bu haline gülerken başını sallıyordu "Sersem ya sersem!"diyordu.

Bade "Gerizekalı gibi mi ?"dediğinde Erdem "Evet,aynı senin gibi."dedi.

Bade "Ne? Nasıl yani?"dediğinde Erdem "Ahhh! Keşke hafızanı geri kazanmandan önce algılamayı öğrensen!"dedi sinirle. Bu sefer karşısında kahkahalarla gülmekte olan kişi Bade'ydi.

Bade "NE?"

Erdem "Az önce beni kandırdın mı sen?"

Bade "Çok zekiyim değil mi?"

Erdem "Sersem! Fare! Kızıl fare! Kapat çeneni!"

Bade "Am-"

Erdem eliyle kızın ağzını kapadı ve "Kapat dedim kapat!"diye bağırdı. Bade elini ısırdığında Demir merdivenlerin başından "Hayır,sen kapat sen kapat!"diye bağırıyordu. Bade "Ya ama bu haksızlık. Anne ya dalga geçiyorlar benimle."dediğinde Emine Hanım "Ama tatlım sen dalgaları çok seversin. Bu yüzden yüzmeyi öğrenmedin mi?"dediğinde herkes durdu.

Demir,"Bir dakika Eylül."diyerek aşağıya indiğinde "Anne, iğrençti. Sen kapat."dedi.

Erdem "Hahaha,karnım ağrıdı."

Bade "Bayıldım."

Demir "Deli bunlar ya."dediğinde Erdem ve Bade evin içinde gülerek koşuyorlardı. Erdem, Bade'yi yakalayıp döndürmeye başladığında uzaktan onları bir çift mavi göz izliyordu dolan gözleri ile.

Erdem, kahkahalarla Bade'yi döndürürken karşısındaki silueti gördü ve gülümsemesi yüzünde kaldı.

Genç kız, arkasını dönüp giderken Erdem Bade'nin onu çimdiklemesi üzerine tebessümle Bade'yi kollarının arasına aldı ve içini çekerek cama bakmaya devam etti

TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin