-43-
Doruk, odasında oturmuş test çözüyordu. Bu aralar biraz boşladığının farkındaydı. Yaklaşmakta olan büyük sınav belli etmese de kendisini bayağı bir zorluyordu. Lalasının arada gelip kendisine yiyecek bir şeyler bırakmasının ardından kafasını kaldırmadan test çözmeye devam eden genç adam, dikkatinin dağılmaması için telefonunu sessize almış ve bilgisayarını tamamen kapatmıştı.
Sayfayı çevirip diğer sayfaya geçtiğinde kitabın üzerinde yazan yazıyı gördüğünde kaşlarını çattı ve doğrularak kitabı eline aldı. Çatılan kaşları yumuşayıp, yüzünde tatlı bir ifade bürünmesine yol açtığında "Ah Bade ah!"dedi başını sallayarak.
Yanı başında durmakta olan telefonunu eline alıp,Bade'yi aradığında genç kız hemen telefonu açtı ve "efendim?"dedi. Doruk "Test çözüyordum da,senin yazını gördüm."dedi.
Bade "Hangi yazımı?"
Doruk "Arapçaya benzeyen o iğrenç yazını."dedi.
Bade "ah,buldun mu? Ben asırlar boyunca bulamazsın sanıyordum."dediğinde kıkırdadı.
Doruk "Demek benim trigonometriyle bir sorunum olduğunu düşünüyorsun öyle mi?"
Bade "Şey,aslında ben düşünmüyordum ki,sen düşünüyordun. Seni tanıdığım günden beri trigonometri ile başım dertte diyip duruyorsun. Bende düşündüm ki istersen sana ders verebilirim."
Doruk "Bak sen."
Bade "Bakmasam yazmazdım emin ol. Türkçem berbat olabilir ama sayılarla aram iyidir."dediğinde Doruk "Ben geri zekalı mıyım?"dedi.
Bade "Sen kendine hakaret edebiliyorsan eğer öylesindir ben bilmem."
Doruk gülmemeye gayret göstererek "Oraya gelirsem sana ne yaparım biliyor musun?"
Bade "Dur hemen sıralıyorum."
Doruk "Ne!?"
Bade "Beni duvarla arana sıkıştırır,delici bakışlarınla bakabilirsin yada saçımdan tutup camdan dışarı fırlatabilirsin,yada parmaklarını gözüme sokup 'çıkar şu lanet şeyleri' diye bağırabilirsin. Yada sana tost yapıp 'kaşar koyma demedim mi ben sana' diyebilirsin. Ya da..."
Doruk "Hahaha,tamam tamam lanet olsun. Bunların hepsini ezberden mi söylüyorsun?"dedi gülerek.
Bade "Elbette hayır. Doruk Ansiklopedilerim var benim. Oraya yazdım ,harf sırasına göre. Oradan okuyorum."dedi.
Doruk "hahaha,neyin var neyin?"
Bade "..."
Doruk "Bade?"
Bade "Efendim?"
Doruk "Duymadın mı beni?"
Bade "Duydum ama anlamadım. Hızlı konuştuğun zaman bütün kelimeler bir araya giriyor, anlayamıyorum."
Doruk "Şapşal."
Bade "Sen kendine bak ya!"dediğinde kendi kendisine mırıldanıyordu. Doruk "Sen iyi misin?"
Bade "Değilim."
Doruk "Neden ?"
Bade "Çünkü değilim."
Doruk "Onu anladık. Neden değilsin."
Bade "gülmeyeceğine söz ver."
Doruk "bakarız."
Bade "yaaa."
Doruk "Söyle"
Bade "Dadım benden sürahiyi ona vermemi istedi ben de ona sübhanekeyi okudum."dediğinde Doruk gülmeye başladı. Bade "Ya, gülme ya. Yanlış anladım yine. Ne var bunda?"dediğinde ağlayacaktı neredeyse. Doruk, gözlerinden yaş akana kadar kahkahalarla güldüğünde Bade hala kendi kendisine mırıldanıyordu.
Doruk "Çok tatlısın sen ya."
Bade "evet, tabi. Aptallığıma doyma."dedi.
Doruk sesini düzelterek "Kendine hakaret etme. Tatlı bir aptalsın. Ve üzülme. Böyle yaparak etrafındaki birçok insanı mutlu ediyorsun."dediğinde Bade "Bana hiç yardımcı olmuyorsun."dedi mutsuz bir sesle.
Doruk "Geleyim mi yanına?"
Bade, bir an sesini çıkarmadı ama sonrasında "Yok, gerek yok. Herkes benimle ilgileniyor zaten."dedi hemen.
Doruk "Anladım tamam."dediğinde Bade "Ben kapatsam kızar mısın?"diye sordu.
Doruk "Hayır, benim de testlerime dönmem gerek zaten."dedi.
Bade "Tamam, o zaman. Kendine dikkat et Doruk."
Doruk "sen de."dedi ve telefonunu yeniden sessize alıp yanına koydu ve gülümseyerek kaldığı yerden testlerine devam etti.
***
Kohenlerin evinde ise büyük bir kavga yaşanmak üzereydi. Derin, Bursa'ya geldiğinden beri sakin geçen günlerinin sonsuza dek sürmeyeceğinin farkındaydı. Babası, odasına birden dalıp elindeki kâğıtları ayaklarının önüne fırlattığında ona tek kaşını kaldırarak bakan genç kız "Ne oldu?"diye sordu.
Osman Kohen, çatık kaşları ile karşısında kendisine umursamaz bir ifade ile bakan kıza bakarak "O buradaymış doğru mu?"diye sordu.
Derin, eğilerek yerdeki kâğıtları eline aldığında resimlere baktı. Hemen hemen hepsinde 'o' vardı.
Babasına bakarak içini çekti ve "Madem öğrendin neden gelip bana soruyorsun?"dedi.
Osman Kohen "Onun burada olduğunu biliyordun ve bana söylemedin! Anahtarı bulmak için bile bir şey yapmadın!"diye bağırdı.
Derin "Sana söyledim baba! Artık senin istediklerini yapmayacağım!"
Osman Kohen "Neden anlamıyorsun Derin! O kız yaşadığı müddetçe asla senin olanlara sahip olamayacaksın!"
Derin "Benim olanlar? Benim olanlar diye bir şey yok baba! Kaldı ki onunda yok! Ve hiç şikâyet etmiyor! Sana söyledim ben artık yokum! Ona zarar vermeyeceğim!
Osman Kohen, dehşet içinde geri adım atarken "Sen ne dedin?"diye tısladı. Derin "Beni duydun? Ben yokum. Bu senin savaşın benim değil."dediğinde çantasını omzuna attı.
Osman Kohen "Nereye?"diye bağırdığında Derin "Pasaportumu sakladığını göz önünde bulundurursam eğer, merak etme kaçmıyorum. Yüzmeye gidiyorum. Buradan ve senden uzağa."dedi ve kapıdan çıkmadan "Ha, bu arada. Ben akıllı uslu bir şekilde yüzüp hayatıma devam ederken sen de aynısını yapsan iyi edersin baba."dedi.
Merdivenlerden aşağıya inip Ahmet'e seslendiğinde "Benimle gel."dedi. Genç adam, kendisine söylenileni yapıp, arabanın anahtarını eline aldığında gözleri yukardan gelen kırılma seslerine takıldı.
Derin gülümseyerek "Osman Kohen, yenilginin tadını çıkarıyor."dediğinde Ahmet "Dikkatli ol. Onu daha fazla sinirlendirecek olursan üzerine gelecektir."dedi.
Derin, omuz silkerek arabaya bindiğinde "Beni zehirlediğini biliyoruz. Daha başka ne yapabilir ki? En fazla öldürebilir ki bunu şimdi yapamaz. Bana ihtiyacı var."dedi asık bir suratla ve içini çekerek "beni havuza götür lütfen."dedi.
Genç adam başını sallayıp arabaya bindi ve dikkatini yola verip arabayı evden dışarı çıkardı.
****
Doruk ise evde Erdem ile uğraşıyordu. "Sana, yüzemeyeceğimi söyledim. Üstelemesene"diyordu.
Erdem "Sabahtan beri test çözüyoruz. Hadi oğlum kalk ya. Kendimize geliriz biraz." Dediğinde Doruk sıkıntıyla ofladı ve göğsünü göstererek "Doktor, suya girmemi yasakladı. Yeni atılan dikişler hala iyileşmedi, suya girecek olursam, mikrop kapabilirim, ölmemi mi istiyorsun lan?"dedi.
Erdem "sanırım evet. Ben yüzerim sen beni izlersin."
Doruk "Bunun eğlencesi nerede peki?"
Erdem "Sen beni kurulamaya başladığın zaman eğlenceyi görürsün. Ama ağabey, lütfen kalk. Hadi ya!"
Doruk, sonunda pes etmişti. "Of, tamam! Lanet olsun!" diyerek ayağa kalktı ve üzerini değiştirip Erdem ile odadan çıktılar. Salona indiklerinde "Baba, biz havuza gidiyoruz" diyen genç adama babası kaşlarını çatarak bakmıştı. Doruk, bunun üzerine "Merak etme, ben değil o yüzecek. Ben de onu kurulayacağım."dedi.
Dağhan başını salladı ve "Hı hı, tamam. Geç kalmayın sakın."dedi.
Erdem "Merak etme, Dağhan amca. Ona gözüm gibi bakacağım."
Dağhan "Ona ne şüphe!"
Kapıdan çıktıklarında Erdem "Bana mı öyle geliyor yoksa Dağhan amca çok mu gergin görünüyor?"dedi.
Doruk "Farkındayım. Neler olduğunu anlatmıyor ama canını sıkan bir şeyler olduğu kesin."dedi düşünceli bir ifade ile.
Erdem "Sen biliyor musun?"
Doruk "Hayır. Ama az çok tahmin ediyorum."dedi.
Erdem "Geldik." Dediğinde Doruk başını kaldırıp havuza baktı ve kimlik kartını çıkararak bankodan geçip, içeri girdiler.
******
Gülerek havuzdan içeriye girdiklerinde kendilerinden başka birilerinin de olduğunu görmüşlerdi. Erdem "Gidip, kendimize yer bulalım."diyerek şezlonglara doğru yürüdükleri sırada duydukları sesle neye uğradıklarını şaşırdılar. Derin, sudan çıkmış ıslak bir halde kendilerine bakıyordu.
Doruk, arkasını dönerek şezlonga oturduğunda Derin, bir süre Erdem'e bakmıştı. Genç adam, nedense birden yüzmekten vazgeçmişti. Doruk "Yüzmeyecek misin?"diye sorduğunda Erdem buz gibi bakışlarını "Su kirlenmiş" diyerek Derin'e dikmişti.
Derin, umursamaz bir edayla önünden geçip Doruk'un yanındaki şezlonga oturduğunda Erdem "Duşa girip geleceğim. Sonra gidelim."dedi. Doruk "Tamam."dediğinde Erdem söylenerek duşların olduğu yere yürüdü.
Doruk ise yüzmekte olan ve birbirleri ile yarışmakta olanlara bakıp, gülümsüyordu. Derin,"Göğsüne ne oldu?"diye sorunca Doruk "Bıçaklandım."yanıtını verdi.
Derin,gözlerini yere indirip yeniden Doruk'a baktığında "Neden?"diye sordu.
Doruk bunun üzerine "Psikopat bir eski sevgili diyelim."dedi.
Derin "Anladım."
Doruk "evet."dedi sıkıntıyla.
Derin "Acıyordur o zaman."dediğinde Doruk gülümsedi. Derin "Ne oldu?" diye sorunca Doruk "Altı ay olacak ve hayır acımıyor."dedi.
Derin "Mazoşist misin?"
Doruk "Hayır, sadistim."dedi.
Derin, gülümseyerek önüne döndüğünde Doruk "Serkan olayında yardım ettiğin sağ ol." Dedi. Derin "Benim için küçük bir şeydi. Biraz eğlenmek iyi geldi. Beril'in iyi olmasına sevindim."diye cevap verdi.
Doruk başını salladı ve yeniden dikkatini suda oynamakta olan insanlara verdi. Birkaç dakika sonra "Babam sizinle iş yapacak gibi gözüküyor. Sen ne düşünüyorsun?"diye sordu.
Derin "İlgilenmiyorum."dedi.
Doruk "???"
Derin "Babanla babamın iş yapmalarıyla ilgilenmiyorum. Babam, patlamaya hazır volkan gibi etrafta dolaşıyor. Bu işe önem verdiği açık ama beni ilgilendirmiyor."dedi.
Doruk bir süre Derin'e baktıktan sonra önüne döndü ve "Babamın huzursuz olacağı bir iş yapmasını istemiyorum. Bu iş ona zarar verecekse hiç istemiyorum!"dedi kaşlarını çatmış bir halde.
Derin "İkisi de yetişkin. Ne yaptıklarını biliyor olmalılar."dediğinde Doruk sihirli sözleri söyledi.
Doruk "Babandan hoşlanmıyorum! Varlığından! Yapmacık tavırlarından ve onun sürekli etrafımızda olmasından da!"
Derin "Benden ne istiyorsun?"
Doruk "anlamadım?"
Derin küçük bir kahkaha atarak toparlandı ve Doruk'a dönerek "Hadi ama onlar yetişkin olabilir ama biz de salak değiliz. Bunu bana söylediğine göre benim bir şeyler yapmamı istiyorsun? Hadi söyle."dedi.
Doruk "Babanı babamdan uzak tut."dedi. Bakışları sert dili en az bir yılanın kadar zehirliydi. Açıkça belli etmese de onu tehdit ediyordu.
Derin gülümseyerek "Üzgünüm, ama bu sefer yardım edemem."dedi. mavi gözleri bir çelik kadar sert bir buz kadar hissizdi. Doruk yerinden doğrulup ona doğru döndüğünde ikisinin de dizleri birbirine değdi.
Bu küçük temasla ikisi de aynı anda irkilse de belli etmediler ve birbirlerine bakarak "Sakın, oyun oynama!"dedi.
Doruk "Baban, babama zarar verecek olursa, bunu ağır öder!"dediğinde Derin ayağa kalktı ve Doruk'a bakarak "Benimle sakın uğraşma Pehlivan. Kimseye benzemem ben. Oyun oynayacak yaşı da geçtim, emin olabilirsin. Sakın, benimle uğraşma. Aklını alırım senin."dediğinde ikisi de birbirine bakıyordu dikkatle az ileride kendilerini izlemekte olan adamdan habersiz.
Erdem "Doruk."diye bağırınca Doruk başını o yöne çevirdi ve "Geliyorum."dedi. Derin'e bakarak "Okulda görüşürüz."dediğinde genç kız başını salladı ve "Görüşürüz."diyerek az önce oturduğu şezlonga yeniden oturdu ve Doruk'un yanından uzaklaşmasını dikkatle izledi.
Derin "Görüşürüz..."
-bölüm sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTKU OYUNU (ESMER SERİSİ-4)
Novela JuvenilDoruk Pehlivan, İstanbul'dan Bursa'ya gelirken hayatında yepyeni bir sayfa açılacağını düşünür. Burada tanışacağı insanların tüm hayatını etkileyeceğinden habersizdir. İnandığı tüm değerler bir bir yok olurken, sevdiklerini ve kendisini hayatta tuta...