9. Bölüm: Kitap

12.9K 938 99
                                    

"Ben ne anlarım temizlikten ya," dedim şaşkınlıkla karşımdaki kadına bakarken. "Ağam, hanımım öyle dedi." dediğinde gözleri devirdim. Ben hiçbir şey yapmazken üzerime böylesine gelmeleri ne kadar doğruydu emin olamıyordum. Kendimden emin olamıyordum. Bu siktiğimin konağında nefesi zor alırken bir de kadınların arasında kalmıştım.

Burada bir haklı vardı, o da bendim. Az daha benim abimi öldürüyordu bu aile. Yine de buna rağmen oturmuştum burada sakin sakin, kendi halimde takılıyordum ama rahat bırakmıyorlardı. Sinirle oturduğum yerden kalktığımda kadın bir adım geri gitti.

"Ağam bu kat hep size aittir. Bizim temizlememizi istemedi hanımım. Solda üçüncü kapı çalışma odasıdır, oraya kimse girmez. Onun haricinde..." Kadın karşımda hız kesmeden konuşurken sözünü kestim. "Neden kimse girmezmiş?"

"Boran Ağamın odasıdır orası. Kimsenin girmesine izin vermez, kimse de girmeye cesaret etmez zaten. Aman ağam, siz de girmeyin sakın. Boran Ağamın tersi kötüdür." Karşımdaki kadın mavi gözlerini kocaman açmış beni tembihlerken sakinleşmek için gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi açtığımda kadın bana korkuyla bakıyordu.

"İyi hadi sen çık, ben de odayı temizleyeyim bari." Kadın rahatlamış gibi başını salladığında bir şey demeden odadan çıkmıştı. Daha doğrusu kaçmıştı.

Getirdiği kovalara bir bakış attıktan sonra arkamı dönerek banyoya girdim. Banyo giysi odasından da genişti. Bir yerde küvet, bir yerde kabin bir yerde de Boran için özel olarak yapılmış bir küvet vardı. Yanına gidip biraz incelediğimde normale göre yerden çokça yüksekte olduğunu fark etmiştim. Küvetin kenarında sıra sıra dizilmiş şampuan, sabun ve jeller varken şampuanı elime alıp baktım. Alman malı şampuan kullanıyordu adam. Rahatlığa gel. Kapağını açıp biraz burnuma yaklaştırdığımda gözlerimi devirerek geri yerine koydum.

Üzerimdekileri çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra suyu ayarlayıp şofbeni elime almıştım. Yaklaşık bir saat kimseyi düşünmeden, en azından sinir harbine girmeden güzel bir duş aldıktan sonra dışarı çıktım. Taşta iz bırakacağını düşündüğüm için kurulanmadan giysi odasına geçip siyah bir baksır ve beyaz bol bir tişörtü üstüme geçirdim. Kapıdan dışarı çıktığımda bir süre alttan gelen sesleri dinlemiştim. Kadınlar yemek hakkında konuşuyor, gülüşleri buraya kadar geliyordu.

Buraya gelen olmadığını anlayarak bu kattaki odalara girmeye başladım. Birisi yatak odasıydı ve oldukça düzenliydi. İçeri girip baktığımda kullanıldığını fark etmiştim. Sanırım Ömer burada kalıyordu çünkü komodinin üzerinde bir sürü ilaç, reçete ve pansuman malzemeleri vardı. Daha fazla bakmadan odadan çıktığımda hemen yanındaki odaya girmiştim. Bu odada da bir sürü spor aletinin olduğunu görünce biraz olsun kafam dağılmıştı. Artık spor yapmak için onca yol gitmezdim herhalde. Boran da bir şey demezdi. O kadar cimri bir adam mıydı acaba? Deseydi daha güzel olabilirdi. Onun tersine gitmek zevk verirdi.

Buradan da çıkıp hemen yanındaki odaya girince sanırım aradığım odayı bulmuştum. Karanlık bir aurası tam olarak ben Boran'ın odasıyım diye bağırıyordu. Ya da girmediğim tek kapı bu kaldığı için de böyle düşünüyor olabilirdim. Buraya izinsiz girilmediğini ve cesaret de edilmediğini hatırlayınca sırıttım. Ne saklıyordu acaba bu odanın içinde? Merdivenlerdeki ayak sesini duyunca hızlıca odaya girerek kapıyı kapatmıştım. Ne de olsa buraya kimse giremez diye kapıyı kilitlemeden odanın ortasına doğru ilerleyip etrafıma daha dikkatli baktım. Girseler bile karşılaşacakları tek şey baksırlı Kaan olurdu. Bir ömür kendi içimde dalgasını geçer gülerdim sanırım. Arsız yanımı susturmaya çalıştım.

Kumru Hanım'ın tiz sesi kulaklarıma dolarken umursamadan çalışma masasının yanına gidip üstlerine falan bakmıştım. İlgimi çeken hiçbir şey yoktu. Bir dolu evrak, bir laptop, kalem, kağıt gibi boş şeyler varken gözlerimi odada gezdirdim. Duvarda garip bir şekilde kendini içine çeken tablolar asılıydı. Gözlerimi ayırmakta zorluk çeksem de çok takılmadan yine önüme dönmüştüm. Sıkıntıyla sakalımı okşarken çekmeceleri açıp içine baktım. Bir tanesinin içinde silah, diğerinin içinde yine ve yine evraklar vardı. Üçüncüyü açtığımda ise karşıma üç paket sigara çıkmıştı. Sanki bunu arıyormuşum gibi, hiç yabancılık çekmeden sigara paketlerini elime alıp masanın üzerine koydum. Birinin açılmış olduğunu fark edince elime alıp içinde kaç dal olduğuna bakmıştım.

Sekiz.

Hemen yanında kibrit kutusunu görünce onu da elime alıp açılmamış iki paketi orada bırakarak geniş koltuğa yayılarak oturdum. Bir dalı yakarak içmeye başlayınca külü atmak için bir yer aramıştım. Bulamadığımda ise paketin ağzını yırtıp ona atmaya başladım. Sigaram bittiğinde daha çok sıkılmaya başlamıştım. Kitaplığa ilerleyip elime okumadığım bir kitap aldıktan sonra geri yerime oturdum.

Koltukta baksırla yatar pozisyonda, bir sigara daha yakarken aynı zamanda kitaba başlamıştım.

İlk cümlesi, hayatımızın bir dönüm noktasının olduğunu ve bunun bizim için belki yarar belki zarar olabilmesinin de bizim elimizde olduğu gerçeğinin bilinmesini söylüyordu.

Bir süre cümleyi kavramaya çalıştıktan sonra satırları acele etmeden, okumaya devam ettim. Kitap içine çektikçe çekti. En garip yerler ise altı çizili olan satırlardı. Saatlerce oturdum elimden bırakmadan kitabı okudum. Belki zaman kavramını yitirmiş gibi oldum, belki o diğer paketlerden birini daha açıp yarıladım, sonunda gözlerim ağrımaya başladı. Sinirden oturdum kendimi yedim.

Önceki sayfalarda bir yazı okumuştum. Şöyle diyordu: İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, iyi kadınlar kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken...

Garip bir kitaptı. Yalnızlığı o kadar aşılıyordu ki bir an kitabın adı aklıma gelmişti. Yalnız adam. Sayfanın sonunda altı çizili olan cümleyi daha dikkatli okudum. Boran bunların altını çizerken ne düşünmüştü acaba?

Sen de tıpkı diğerleri gibi yalnızca gördüğünle, işittiğinle yetindin: içinde ne olduğunu bilmediğin çuvala elini sokamadın.

Olay yazısından çok durum anlatan bu kitabı daha fazla kaldıramayacağımı hissedince kapatıp kenara koymuştum. Biten iki paket sigaraya baktıktan sonra son kalan paketi açıp içmeye çekindim. O da Boran'a kalsındı artık. Ağrıyan gözlerimi ovalayıp duman altı olmuş odaya bir süre baktıktan sonra yerime daha çok yerleşerek uyku pozisyonu aldım. Bir süre sonra ise dünyadan soyutlanmıştım.

...

Depremi Karadeniz'den beri hissettik ve o bile korkunçtu. Bunu bire bir yaşayanları düşünemiyorum. Hiç akıllarından çıkmayacak bir korku. İnsanlar sevdiklerini kaybediyor, insanlar donarak ölüyor. Bir yerde insanlar evlat acısı yaşıyor, anne babasını kaybediyor. Hayallerini kaybediyor. İnsanların evleri başlarına yıkılıyor. Allah hepsinin yardımcısı olsun.

Umarım siz de iyisinizdir.

Bugün bir bölüm daha gelecek, bu biraz kısaydı. Sonrasında görüşürüz.

7 Şubat 2023 tarihinde yayımlanmıştır.

efgan | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin