[tamamlandı]
Yarım olan bendim, huzuru veremeyeceğini düşünen oydu.
.
"Bu zamana kadar hep ayağa kalkmaya ihtiyaç duyduğumu hissederdim şimdi ise..." Şaşkınlıkla başımı kaldırdığımda göz göze geldik. "İhtiyacım olan senmişsin aslında."
.
Boran yılla...
bayram hediyenizi size takdim ederek buradan ayrılıyorum..
ve sizden yorum istiyorum.. bu bölüm bol bol yorum yapar mısınız? biraz etkileşimi artıralım. 🫡🍬
hadiii bölüme geçelim o zaman. 👇🏼
•
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Benimle evlenmek bir seçenek olsaydı da beni seçerdin değil mi?" Sorduğum soruyla başını yaptığı işten kaldırıp suratıma baktı. Bana kocaman gülümseyince otuz iki dişini birden görmüştüm neredeyse. Bunu beklemediğim için şaşkınlıkla gülüşüne baktım.
Sikeyim. Kalbime bir şeyler oluyordu. O hâlâ bana gülümserken elini havaya kaldırıp beni yanına çağırdı. "Gel buraya.." Beynim bu komutu bekliyormuş gibi hemen sandalyemi ona yaklaştırdım. "Çocuk gibisin Kaan." dedi seslice gülerek. Elini yüzüme uzatıp yanağımı okşarken gözlerimi kırpıştırarak suratına bakıyordum.
Rüya mı görüyordum amına koyayım? Yok yok, bu güzellik rüya olamazdı. Diğer elini de uzatıp bu sefer alnımı ovaladı. "Unu her yerine bulaştırmışsın. Yanağında hamur kalıntısının ne işi var?"
Bütün atmosfer Boran'ın cümleleriyle bozulurken anbean ben de bozulmuştum. Yüzümdeki gülümseme sözleriyle kaybolunca somurtarak suratına baktım. Daha sonra sandalyemi geri yerine kaydırarak vıcık vıcık olan hamura işaret parmağımla dokunmuştum. Tekrar ellerime yapıştığı için söverek biraz daha un döktüm üzerine.
"Yanlış bir şey mi dedim, neden astın suratını?" İlgiyle kömür gözleri üzerimde dolaşırken homurdanarak işimi yapmaya devam ettim. "Kaan?" Masaya doğru eğilip benimle göz göze gelmeye çalışınca dayanamayıp ona bakmıştım.
"Seçerdim," dedi ben ona baktıktan sonra işine dönerek. Benimle göz göze gelmeden söylediği şeyle kaşlarımı çattım. "Neyi seçerdin?"
Bir şey demeyince elime daha çok bulaşan hamura ağlarcasına baktım. "Kesinlikle benim mutfağa girmem yasaklanmalı. Bu hamur neden böyle?"
Boran ellerime bakıp güldüğünde un torbasından bir miktar unu ellerimin üzerine ve hamura dökmüştü. "Bu yeter ona, ele yapışmayacak kadar yoğur sonra keser kızartırız."
Zor bela ellerimi hamurdan kurtarıp şekil verdikten sonra Boran da salatayı halletmişti. Müthiş bir damak zevkimiz olduğu için hamur ve salata yiyecektik. O birkaç tane reçel çıkartırken ben de hamurları kızartmaya başlamıştım. Arada bir üzerime sıçrayan kızgın yağlar irkilmemi sağlasa da sıkıntı olmuyordu.
"Benimle konuşacağın konuyu hâlâ merak ediyorum." dedim daha fazla dayanamayarak. Dün gece yatmadan önce bana bir şey söyleyeceğini söylemişti ama hâlâ konuşmuyordu. Ve ne zaman sorsam o anki morali biraz olsun düşüyordu. Ciddi bir şey olduğunu anlamıştım böylece de.