Bambaşka Bir Başlangıç

70 4 2
                                    

"Tanrım!" dedi Jasper bağırarak.
"Luna kulağına fısıldadığında kızardın!" diye ekledi

"Kapa çeneni" dedim ve koluna vurdum.

Sarışın ve oldukça güzel görünümlü bir kadın yanıma geldi.
"İsabelle" dedi ve içten bir gülümsemeyle elini uzattı.
"Yn" dedim ve elini sıktım

"Bu benim eşim Theo,size etrafı gezdireceğiz" dedi
Theo ile el sıkıştıktan ve John ile Jasper'ı tanıttıktan sonra gezmeye başladık.

Etrafta uzunca bir süre dolaştıktan sonra Theo, John ve Jasper'ı alıp yemek katına götürdü.
Isabelle ise beni kendi odasına götürdü.
İçerideki kadın biz girince kucağındaki bebeği Isabelle'e verdi ve odadan çıktı.

"Bu benim oğlum Mathew" dedi Isabelle kucağındaki minik bebeğe gülümseyerek.

Uzun zamandır gördüğüm tek bebek Mathew'dı

"Kucağına almak ister misin?"dedi ve Mathew'ı kucağıma verdi.

Gözlerim doldu birden, Mathew'a parmağımı uzattım parmağımı küçücük eli ile kavradı.

Gülümseyerek İsabelle'e baktım.
"Seni sevdi" dedi ellini omzuma koyarak.

Kapı tıklatıldı ve içeri Luna girdi.
"Yn!" dedi beni görmeyi beklemiyormuşçasına.
"Mathew'la tanıştın demek" dedi ve bebeği kucağımdan aldı.

Bir süre birlikte Mathew ile ilgilendik.
Sonrasında Isabelle yemek için aşağıya indi.
Luna ile baş başa kaldık.

"Mathew siyah kana sahip" dedi
"Lexa'nın yanına mı gidecek?" diye sordum merakla.
Luna güldü
"Hayır biz çocuklarımızı savaşçı olarak yetiştirmeyiz" dedi
"Mathew ailesiyle kalıcak" diye ekledi.

Bir süre sustuktan sonra sessizliği yine Luna bozdu.
"Işık şehri açıldı derken neyi kast ettin?" diye sordu.

Jaha'nın anlattıklarını Luna'ya ilettim.
"Bu şimdilik aramızda sır olarak kalsa olur mu Yn? İnsanların telaşlanmasını istemiyorum" dedi
"Tabii- Nasıl istersen" diye yanıtladım.

"Ne kadar düşüncesizim!" dedi
"Yoldan geldin aç olmalısın, yemeğe inelim" dedi ve Mathew'ı yatağına yatırıp benimle birlikte aşağıya indi.

Yemekte insanlar hep birlikte oturmuş sohbet ediyorlardı.

Dünyada ev gibi hissettiren tek yer burası kalmış olmalı diye düşündüm.

Yemeğin sonuna doğru şarkı söylemeye başladılar.
Theo ile Isabelle ayağa kalkıp dans etmeye başladılar bir kaç kişi onlara eşlik etti.

Dans ediyorlar, alkışlıyorlar ve bağırarak şarkı söylüyorlardı.

Jasper ayağa kalkıp onlara eşlik etmeye çalıştı.
Dansı pek kavrayamasa da bir şekilde ayak uydurdu.

Abim ise çoktan masayı toplayan insanlara yardım etmeye başlamış ve bir kaç arkadaş edinmişti.

Gece bir süre daha böyle devam etti.

Luna yanıma geldi.
"Nasıl, sevdin mi burayı?" diye sordu.
"Bayıldım!" dedim yüzümde gülümsemeyle.
"Yorgun düşeceksin, en iyisi seni odana çıkarayım" dedi.
"Çok iyi olur" dedim ve Jasper ile abimi çağırmak için onlara döndüm.
"Onlar hallerinden memnunlar, yorulduklarında Theo onları odaya bırakır." dedi
Başımı onayladığımı belirterek salladım.

Yukarı kata çıktık.
"Burada yastıklar var, pek rahat değiller ama idare eder" dedi bir yandan çekmeceyi açarak.
"Teşekkürler- Her şey için" dedim yastıkları kucağıma alırken.
Gülümsemekle yetindi.

Ertesi sabah yanımda uyuyan abimi ve yer yatağında uyuyan Jasper'ı gördüğümde şaşırdım.
Nasıl oldu da onlar odaya geldiklerinde uyanmadım diye düşündüm.
Uzun zamandır bu kadar iyi uyumamıştım.

Isabelle odaya tüm neşesi ile daldı.
"Günaydın, günaydın!"
"Kahvaltıyı kaçıracaksınız hadi uyanın!"

Jasper yatağında doğrulup bir süre gerindi.
"Bu enerjiyi nerden buluyorsun" dedi gözlerini açamayarak.

Isabelle güldü
"Yakında seni de görürüz Jasper" dedi ve uyanmamakta ısrar eden abimi dürtmeye başladı.

"Bak sarışın tatlısın, samimisin ama bir gündür tanışıyoruz güne senin uyandırmanla başlamak istemiyorum!" dedi ve sırtını dönüp uyumaya devam etti.

"Kahvaltıda yeni toplamış meyve olsa bile mi?" diye sordu Isabelle.

"Dilediğin gibi uyandırabilirsin sarışın" dedi ve anında doğruldu.

Gülerek Isabelle'e baktım.
"Meyvelerden bolca olsa iyi olur yoksa bu uyuzu hiçbir konuda başka türlü ikna edemeyiz" diye ekledim.

"Hahaha epey komiksin be." dedi ve koluma vurdu.
"John!" dedim kolumu tutarak.

Isabelle bize bakıp güldü.

Kahvaltı bittikten sonra Theo yanıma geldi.
"Jasper avda iyi olduğunu söyledi, bana eşlik etmek ister misin?" diye sordu.
"Elbette." dedim ve hançerimi yokladım.
"Kahretsin, hançeri kampta unuttum!" dedim.
Theo elinde tuttuğu bıçağı uzattı. "Biraz küçük, idare edebilir misin?" diye sordu.
"Sorun değil" dedim ve bıçağı aldım.
Küçük bir tekne ile karaya çıktık.

İki geyik ve üç kuş avladıktan sonra kıyıya oturmuş onları temizliyorduk.
"Anlat bakalım" dedi Theo içten bir şekilde.
"Neyi anlatayım?" diye sordum biraz şaşkınlıkla ona bakarken.
"Kendini" dedi ve ekledi;
"Küçük Mathew seni sevmiş duyduğum kadarıyla, bu demekki artık ailedensin. İnsan ailesini tanımalı."

Kısaca güldüm.
Ailemi ve nerden geldiğimi uzunca anlattım buraya gelene dek yaşadıklarımı anlattım.
"İşte böyle, bu da benim hayatımdı"

Gözleri dolmuştu ama yüzünde kocaman bir gülümseme vardı.
"Ailen için çok üzgünüm-" dedi
"Alıştım artık, sağol yine de" dedim
"Biz ölsek ve Mathew buna alışmak zorunda kalsa-" dedi bir süre donduktan sonra ekledi.
"İşte bu yüzden seni tanımak istedim. Olur ya başımıza bir şey gelir-"
"Gelirse ufaklık için burada olucağıma emin ol, şimdi bunu düşünme." dedim son kuşu da temizlemeyi bitirirken.

Tebessüm ederek.
"Gidelim o halde." dedi ve tekneye bindik.

Tüm yalnız insanlar||The100Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin