Siyah

43 5 4
                                    

Bellamy başını kaldırıp Miller'a baktı.
"Buradan Polis'e gitmek ne kadar sürer?" diye sordu endişeli bir sesle.
"Aşağı yukarı bir saat." diye yanıtladı onu Miller.
Bellamy daha da telaşlanmıştı, kalkmama yardımcı olarak beni arabanın içine yerleştirdi.

Yol boyunca bana Clarke'ın planını anlattılar.
Ontari'yi öldürüp ateşe sahip olacaklardı, eğer işler tahmin ettikleri gibi giderse Luna'ya ışık şehrini kapatması için ateşi verceklerdi.

"Ateşin ışık şehri ile bağlantısı olup olmadığını bilmiyoruz, Luna bir kere ateşi alırsa bir daha bırakmazlar." dedim telaşla yerimde doğrulurken.

"Başka çaremiz yok, Allie kontrolden çıktı insanlara zorla çipi veriyor." dedi Miller.
"Emin ol senden daha iyi biliyorum, teşekkürler." dedim.
Bellamy arka koltuğa dönerek bana baktı.
"Sana nasıl çipi verdiler." diye sordu sesi titreyerek.
Olanları kısaca anlattım.
Bellamy öfkelenmişti.
"Fırsatım varken Jaha'yı öldürmeliydim."

Miller olabildiğince hızlı bir şekilde bizi Polis'e götürdüğünde yerde yatan onlarca ceset ve üstü başı kanla kaplanmış Luna'yı karşımızda bulduk.

Bellamy telaşla ona doğru yürürken sakinleşmesi için "Luna siyah kanlı, üstündeki kan onun değil."
dedim.

Luna bizi gördüğü an sendeleyerek yanımıza geldi; sıkıca sarıldım, boynuma bir kaç öpücük kondurdu.

"İyisin..." dedi hafifçe çekilerek bana bakarken.
Başımı onaylar anlamda salladım.
"Sana ne oldu?" diye sordum yerde yatan cesetlere bakarken.
"Azgedalılar saldırmaya kalkıştılar." dedi
Bellamy korkuyla bize yaklaştı.
Tam bir şey söyleyecekti ki Luna atıldı.
"Kimseye zarar gelmedi hepsini hallettim, yalnız bi sorunumuz var-" dedi ve bana baktı.
"Yukarı çıkamasınlar diye asansörün ipini kestim, tırmanmamız gerekecek." diye ekledi.

Luna'yı bırakıp asansöre yaklaştım, tepesine çıktıktan sonra Bellamy'e dönerek "Telsizi verebilir misin?" diye sordum.
Bellamy merakla telsizi bana uzattı.
"John beni duyuyor musun?"
"Yn- yn nerde kaldınız!"
"Kafanı asansör boşluğundan uzat." dedim onun agresif sesini bastıracak şekilde.
Yukarı baktığımda abimin merakla bakan gözlerini gördüm ve ona el salladım.
"Yanına bi kaç kişi alsan iyi olur, bizi yukarı çekeceksiniz." dedim gülümseyerek.
"Siktir!" diye yanıtladı beni ve kısa bir süre sonra Monty ile Jasperla geri döndü.
İpi önce vücuduma doladım ardından sıkıca kavradım.
"Çekebilirsiniz!" diye bağırdım yukarı doğru.

Çok geçmeden Komutan odasına varmıştım.
Kanlar içinde yatan Ontari'yi gördüğümde gülümsememe engel olamadım.

Herkes yukarı çıktığında Clarke elinde ateş ile Luna'ya doğru bir kaç adım attı.
Kolundan hafifçe tutarak kendime çevirdim.
"Onu tehlikeye atamam, ateşi bana ver."
"İyi de yn, siyah kanlı değilsin!" dedi Clarke şaşırmış bir şekilde.
"Ontaride yeteri kadar siyah kan var." diye yanıtladım.

"Yn!" diye atıldı Luna.
Bir şey demesine müsade etmedim.
"Seni böyle bir şeyin içine sokmam Luna." dedim net bir şekilde ve ardından yere, Ontari'nin cansız bedenin yanına oturdum.
Abby'e dönerek "Kanı bana aktarabilir misin?" diye sordum.
Başını evet anlamında yukarı aşağı salladı ancak yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Yn bu çok tehlikeli, nolur izin ver ben alayım ateşi."
dedi bana doğru eğilmiş olan Luna.

"Birimiz önce ölmek zorunda kalacaksa; o kişi sen olmayacaksın Lulu."

Luna dolu gözlerle bana baktı ve ardından titreyen elini yanağıma koyarak beni hafifçe öptü.

Abby yanıma çöktü, kolumu elleri arasına aldı ve bir süre damarlarıma dokundu.
"Biraz acıtabilir." dedi ve elindeki iğneyi damarıma sapladı.
Siyah kanın Ontari'nin vücudundan benim vücuduma doğru geçişini herkes merakla izledi.
Kanım tamamen siyahlaştığında Clarke tereddüt ederek bana yaklaştı ve ardından ateşi boynuma taktı.

Çok geçmeden kendimi ışık şehrinde buldum.
Yüksek binalarla ve insanlarla dolu bir yerdi.
Tanıdık biri var mı diye etrafa uzunca bakındım, kimse yoktu.
Şehirin büyüklüğünden etkilenip gelme amacımı tamamen unutmuş halde etrafta dolanmaya başladım.

Girdiğim ara sokakta kahverengi saçlı uzunca bir kadın yanıma geldi.
Gülümseyerek kolumu sıkıca kavradı.
"O burda!"

Kadının çığırması ile etrafımıza onlarca insanın toplanması bir oldu.
Kadına sertçe bir yumruk attım ancak çip sayesinde acı hissetmiyordu.
Belimden çıkardığım hançerimi boynunu kesmek için kullandım.
Yere düştüğünde koşarak ana caddeye çıktım.
İrice bir adam peşimden koşarak geliyordu, ayağım takıldığından yere düştüm.
Adam saçlarımdan tutup beni yerden kaldırdı ardından boynumu sıkıca kavrayıp ayaklarımı yerden kesti.
Acı hissetmiyordum ancak bilincimin yavaş yavaş gittiğinin farkındaydım.

Gözlerim hafifçe kapanırken adamın ağzından kan gelmeye başladı.
Adam yere serildiğinde onunla birlikte ben de yere düştüm, bunu kimin yaptığını görmek için başımı kaldırdım.
Karşımda gülümseyerek bana bakan Lexa'yı gördüm.

"Buraya gelmeyi başardın demek..." dedi ve elini kalkmam için bana doğru uzattı.
Elini sıkıca tutup yerden kalktım.
Hiç bir şey demeden sıkıca sarıldım, çekildiğimde yüzümdeki kanı eliyle temizledi.

"Bir yakınlığımız yoktu ama ölümünü duyduğumda-."
Konuşmaya devam edemedim.
"Biliyorum." dedi huzur verici bir tonla.
"Zamanımız çok az, acele etmeliyiz."
Bileğimi kavradı ve ara sokaklardan ilerleyerek beni kocaman bir kapının önüne getirdi.

"Burada ayrılıyoruz, sana güveniyorum." dedi sesi titreyerek
El sıkışmak için kolumu uzattım, sıkıca kavradığı elimi bırakmadan ekledi;
"Sen doğru yanlış ne biliyorsun yn ve bir gün çok önemli bir yere geleceksin- Ama Clarke- Clarke liderliği tek başına yürütemez, ne olursa olsun onu koru benim için. Lütfen."
"Koruyacağım- nolursa olsun."

Vedalaştıktan sonra kapıdan içeri girdim.
Allie tam karşımda beni bekliyordu.
"Buraya kadar gelebildin." dedi duygusuz sesi ile.
"Bu kolu çekersen ışık şehri tamamen kapanacak, ancak-."
"Kolu çekeceğim başka bir seçenek yok." dedim kendimden emin bir şekilde.
"Kolu çekersen tek kaçış yolunuz da yok olacak." dedi benim sesimi bastırarak.
"Neyden kaçalım ki?"
Allie başını yana çevirerek bilgisayara baktı.
"Dünyanın sonu gelicek yeniden, önce asit yağmurları sonrasında radyasyon dalgaları. Işık şehrini kapatarak herkesi tehlikeye atıcaksın."
"İnsan ırkı her zaman bir yolunu bulur, çoğunluğun ölmesi gerekirse bile." dedim ve düşünmeden kolu çektim.

Bir süre sonra bilincim yerine geldiğinde başımda gözlerinden yaşlar akan Luna'yı buldum.
"Kendine geliyor!" diye bağırdı Bellamy ve abime dönerek.

Abim beni kollarının arasına alıp saçlarımı yüzümden çekti.
"Başardın, en kötü kısmı bitirdin."
gülümsüyordu.

"En kötü kısmı daha yeni başlıyor."
diye yanıtladım.

Tüm yalnız insanlar||The100Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin