Karanlıkta hançerimi ararken yanlışlıkla düşürdüğüm kitabın sesiyle uyanan Bellamy ışığı yaktıktan sonra gözleri yarı açık bir şekilde bana baktı.
"Bir yere mi gidiyoruz?" diye sordu elimde tuttuğum çantayı görünce.
"Gidiyorum..." dedim yüzüne bakmayarak.
Bunu demem ile birlikte yatakta doğruldu.
"Derken?" diye sordu.
"Bellamy...Abimi bulmalıyım, onsuz yapamıyorum."
dedim ve gözümden akan yaşları elimle sildim.Yataktan kalkıp yanıma geldi ve ellerimi tuttu
"Sabah birlikte çıkar çöl yolunu tutarız olmaz mı?" dedi ve bir cevap bekleyen gözlerle bana baktı.
"Bellamy seni bu tehlikenin içine sokamam, tek gidiyorum...Şimdi gidiyorum." dedim
Ciddiyetimin farkına varınca duraksadı.
Yüzündeki yatıştırıcı, huzur veren ifade kaybolmuş yerini öfke almıştı."Uyanmasam veda bile etmeden mi gidecektin!"
dedi kaşlarını çatarak.Elimde tuttuğum buruşmuş mektubu ona uzattım.
Yüzüme boş gözlerle baktı
"Gidiyorsun"Bir şey söylemedim yanağına öpücük kondurdum ve hançerimi almadan odadan çıktım.
Yola içimde müthiş bir boşluk hissiyle çıktım ve çöle varana kadar bu his peşimi bırakmadı.
Çöle vardığımda artık boşluk hissi yoktu sadece telaşlıydım, abimi bulacağım halden veya bulamamaktan korkuyordum.
Günler geçti sonunda kumları kanla boyanmış bir mayın tarlasının içinde buldum kendimi.
Cesetlere ürekerek bakıyordum, abimi göremekten korkuyodum.
Şanslıydım ki cesetler arasında abim yoktu, izlerinden giderek tarlayı aştım.
Çok geçmeden bir gölün yanında buldum kendimi.
Bir kız vardı bileğinde abimin bilekliği vardı.Sinirle üstüne atlayıp ardı ardına yumruk attım.
"O bilekliği kimden aldın?!"
bir yumruk daha
"O nerede?"
Bir yumruk daha
"Konuş"
son bir yumruk daha attım ve konuşması için geriye çekildim.Burnundan akan kanlar ağzına dolarken zavallı kız sadece "yaşıyor." diyebildi.
"Beni ona götür" dedim kızın yakasından tutup kaldırarak.
"Çok geç, sığnakta tıkılı kaldı" dedi kız
"sığnak?" dedim anlamsız gözlerle ona bakarak.
Kız yüzündeki kanları koluna sildikten sonra bana her şeyi anlattı.
Nasıl karşılaştıklarını, abimin eşyalarını nasıl soyduğunu, abim ve jahanın gölün karşısına geçtiğini ancak abimin aylardır sığnakta kısılı oluşunu...
Kıza karşılaştığı kişinin abim olduğunu anlattım, ondan özür diledim ve tanıştık."Beni gölün karşısına geçirebilir misin?" diye sordum Emori'ye
"Karşılığını verirsen." diye yanıtladıÇantamdan çıkarttığım bir kaç yiyeceği ve yanımdaki tek değerli eşya olan telsizi teklif ettim.
Kabul etti ve adeta bir hurda olan gemisine bindik.
Sinirle kızın bileğinden bilekliği çıkarttım.
"Bu bana ait!" dedim"Bi değeri yok" diye cevapladı
Gölün karşısına geçtiğimizde sığınağı gösterdi.
"Burdan ileri gidemem, abine ulaşabilirsen bu düdüğü çal sizi almaya gelirim" dedi ve elindeki düdüğü uzattı.Sığınağa gittiğimde deliler gibi kapıyı teklmeledim
"Abi ben geldim!"
dedim heyecanla
"Geldim ben geldim.."
Karşılık alamamaktam çok korkuyodum, aylardır içerideydi ve ölmüş olabilirdi."Yn!" diye bir ses yükseldi sığınağın içinden
Kapıyı açmak için ne yaptıysam işe yaramadı.Uzaktan ışığı görünen evi fark ettim.
"Burda kal, geliyorum!" dedim
Eve ulaştığımda ise Jaha ile karşılaştım yanında tuhaf görünümlü bir kadın vardı.
Jaha bana uzun uzun ışık şehiri diye bir yerden bahsetti o an düşündüğüm tek şey abim olduğundan mıydı yoksa gerçekten zırvaladığından mıydı bilmem ama ışık şehrini anlattıkça sinirim yükseldi ve yükseldi.
En sonunda sesimi yükselterek,
"Kafayı yemiş gibi konuşayı bırak ve o kapıyı aç!"Tuhaf bir gülümsemeyle önce bana ardından kırmızı elbiseli kadına baktı ve kadına bakarak başını onaylarcasına salladı.
Kadın robotik bir sesle
"Kapı açıldı" diye yanıtladıKoşmaya başladım sığınağa doğru ve abimi kafası karışmış bir şekilde buldum.
Üstüne atıldım ve sarıldım.
Bir süre ağladık birbirimize sarılarak.
"Bir daha yanımdan ayrılmana asla müsade etmeyeceğim abi!" dedim hıçkırarak."Bir daha asla" diye karşılık verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm yalnız insanlar||The100
FanficY/N Murphy, 100 çocuk suçlunun bulunduğu indirme gemisine gizlice binerek dünyaya iner. Dünyayı ve kendini hiç beklemediği bir halde bulacağından haberi yoktur...