Luna'nın kollarında uyuduğumdan mı yoksa bu sefer abimin uzun uzun konuşmaları olmadığından mı bilmiyordum ama yolculuk çok uzun sürmedi.
Şehire vardığımızda Luna kuleye, adını listeye yazdırmak için çıkacaktı.
En son düellodan, kardeşini öldürmemek için kaçtığından 'korkak' ilan edildiği bu yere şimdi sevdiğini yaşatmak için insanları öldürmek uğuruna geri dönmüştü.
İçindeki buruk his merdivenleri yavaşça tırmanırken git gide baskınlaşıyordu.Onun gerginliğini ben kendi vücudumda hissettiğimden elini tuttum.
"Burdayım sevgilim, her şey iyi olucak."
diye fısıldadığımda bana gülümseyerek baktı.
Ateş taşıyıcısı, İndra'nın kızıydı.
Onun yanına emin adımlarla gittiğimizde kızın gözleri irice açıldı.
"Geldin demek, bu görevinden de kaçarsın sanıyordum." dedi kız.
"Kes sesini Gia, buradayım işte." dedi ve önündeki kağıda, bıçağıyla kestiği parmağını bastı.
Ardından bir adım geri çekilerek Gia'ya göz kırptı.
Bozuntuya vermemeye çalışan kız Luna'ya ifadesiz bir yüzle baktı kısa bir süre.Odadan çıktığımızda Luna derin bir nefes aldıktan sonra bana döndü, "Theo ile Mathew'i görmeye ne dersin?" diye sordu gülümseyerek.
Heyecanla gözlerim irileşti.Uzun binanın merdivenlerini koşar adımlarla indikten sonra büyük meydana çıktık.
Tek katlı bir binaya doğru ilerliyordu Luna, ben de onun peşinden gidiyordum.
"oh ho ho yn!" diye keyifle homurdanarak oturduğu sandalyeden kalktı Theo.
Kollarını iki yana açarak sarılmam için bekledi.
Koşar adımlarla ona yaklaşarak sıkıca sarıldım.
"Çok özledim sizi!" diyerek tek kolunu Luna'ya doğru açtı.
Sarılmamıza dahil olan Luna, Theo'nun yanağına bir öpücük kondurdu.
Geri çekildiğinde teması kesmemek için kolumu tutan Theo yaralarımı hissedince kaşlarını çatarak koluma uzunca baktı.
"Bunlar ne?" dedi bakışlarını yeniden bana çevirirken.
Olanları kısaca anlatan Luna'nın gözleri dolduğunda Theo bize uzun uzun baktı, ardından beni sıkıca kavrayarak arka arkaya öpücükler kondurdu başıma.
"Bunu sana nasıl yapabilirler?" dedi ve derin bir iç çekti.
"İyiyim ben Theo, bebeğimiz nerede?" diye sordum Mathew'i arayan gözlerle etrafa bakınırken, konuyu dağıtmak bir an önce unutmak istiyordum.
"İçeride." diyerek heyecanla kapıyı açtı.Mumların çok az aydınlatabildiği odanın ortasında bizim yaptığımız tahta oyuncaklarıyla oynayan Mathew, kapının açılmasıyla şaşkınlıkla kafasını kaldırdı.
Onu kucağıma almam için kollarını havaya kaldırarak bebek sesleri çıkardı.
"Oğluşum!" diyerek kucağıma aldım ve yüzünün her bir yerine öpücükler bıraktım.
Boynuna burnumu yaslayıp uzun uzun kokladım Mathew'i.
"Seni çok özledim..." diye nazikçe fısıldadım kulağına.Saatlerimizi küçük tahta evde hasret gidererek geçirdik.
"Sabahtan beri sizi arıyorum be!" diye bağırdı Jasper kapıyı açıp içeride bizi gördüğünde.
Kapıyı bile kapatmadan hemen Luna'nın yanına gitti.
"Adını listeye yazdırmakla olmuyor, enerji toplaman lazım." dedi sandalyede oturan Luna'nın omzuma masaj yaparak.
"Sana sofra hazırladık." diye ekledi.
Luna kısaca kıkırdadı.
"Yemek yiyince kavga mı kazanılırmış?" diye sordu başını Jasper'a çevirerek.
"Ben bilmem, ben silah kullanıyorum." dedi Jasper, ardından gülümseyerek bana göz kırptı.
"Çok yerse midesi bulanır." dedi Theo kucağındaki Mathew'in minik ellerini tutarak onu yürütmeye çalışırken.
"Hay küfür ediceğim şimdi ya, sofra dediysek de çok bişey beklemeyin. Kıyametin ortasıda ne yiyebilir zaten." dedi ellerini Luna'nın omzundan çekerek.
Sessizce güldüm, Jasper Mathew'i kucağına alarak öpücüklere boğdu.
"Beni takip edin." dedi ardına bakmadan odadan çıkarak.Peşine takıldığımız Jasper ara yollardan geçerek küçük bir barakaya girdi.
Onun ardından barakaya girdiğimizde yemek yiyen Octavia, Lincoln ve Monty'i gördük.
Monty beni gördüğünde çatalını bırakarak ayağa kalktı.
"Başına gelenleri yeni duydum, iyi misin?" diye sordu, ürkekçe yanıma gelip ellerimi tutarak.
"İyiyim birtanem, endişelenme." diye yanıtladım onu.
"Clarke iyice tehlikeli bir hal aldı." dedi sesindeki öfke daha önce hiç duymadığım türdendi.
Monty, Jasper ile bana göre sakin kalıyordu.
Yıllar boyunca bizi dizginleyen oydu.
Bu nedenle sesindeki öfke Jasper'ın merakla kaşını çatarak bize bakmasına sebep olurken benim de cevap vermeden şaşkınlıkla Monty'e bakakalmama sebep oldu.
"Sen benim kardeşimsin yn, senin kılına zarar verenin kim olursa olsun canını yakarım." diyerek daha da şaşırmamıza yol açtı.
Tuttuğu elimi kaldırarak bileğimdeki yarayı ardından parçalanmış parmaklarımı öptü.
"Nasıl intikamını alıcaksın?" diye sorduğunda ise besbelli herkes şok olmuştu.
"Almayacağım."
Verdiğim bu yanıt Lincoln'un kaşlarını çatmasına sebep oldu.
"Yn onun sana yaptıklarının sen farkında mısın?" dedi elinde tuttuğu kadehi masaya bırakırken.
"Gayet farkındayım." dedim.
"O zaman bu ne demek?" diye sordu Jasper kucağındaki Mathew'i sallarken.
"Lexa'nın ölümü onu sarstı, yaptıklarını ben affedebilirim." dedimHerkes besbelli sinirlenmişti.
Jasper sinirle güldü "Lexa'nın ölümü onu sarmış!" diye beni tekrarladıktan sonra sinirle "Maya'nın ölümü de beni sarstı ama ben gidip de Bellamy'i asite boğmuyorum!" diyerek çıkıştı.
"Sana yaptıklarını Lexa'nın ölümüyle açıklayamazsın." dedi Monty.
"Tamam nolur bi sakin olun, Clarke o sığınakta olmayacak. Çok istiyorsa bu deneyi, kendi bir zat deneyimleyebilir." dedi Luna ve Mathew'i kendi kucağına aldı.
Luna'nın bu sözleri herkesin susmasına sebep oldu.
"Afiyet olsun!" dedi masaya otururken.
Söylediği bu iki kelime hepimize komut gibi geldiğinden masaya oturup yemek yemeye başladık.Tahta kapı gıcırtıyla açıldığında kapıya yaslanarak bir süre düzensiz nefeslerini kontrol etti Bellamy.
"Luna, konuşabilir miyiz?" diye sorduğunda masadaki herkes merakla kapıya döndü.
Luna bir şey demeden masadan kalkarak Bellamy'nin yanına gitti.
barakanın diğer odasına geçtiklerinde fısıldayarak konuştuklarından hiç bir şey duymadık.Bir kaç dakika sabırsızca dışarı çıkmalarını bekledim ancak konuşmaya devam ediyorlardı.
"Ben dayanamıyorum, yanlarına gitçem." dediğimde Theo ellini dur anlamımda kaldırırken onu önemsemeden, masadan kalkıp kapıya yöneldim.
İçeri girdiğimde ikisi de ağlıyor öte yandan sarılıyorlardı.
Benim şaşkınlığım onlara da yansımıştı.
Odaya bir anda gireceğimi tahmin etmedikleri açıktı.
"Ölüyor muyum, neye bu ağlama?" diye sorduğumda Bellamy atıldı; "Öyle deme yn!" dedi bir abi edasıyla.
"Birbirinize sarılarak ağladığınızı görünce aklıma o geldi." dedim neden ağladıkları söyleyeceklerini umarak.
"Octavia'yı koruyacağı için teşekkür ediyordum." diye kaçamak bir cevap verdi Bellamy.
"Peki, öyle diyorsan... İçeri gelsenize." dedim ve kapının önünden çekilerek içeri geçmeleri için alan açtım.
Bir şey demeden yeniden masaya geçtiler.Yarın düello yokmuşçasına uzun uzun konuştuk, eğlendik.
"Bizim enerji toplamamız lazım." diyerek Luna'nın omzuna kolunu koydu Octavia.
"Biz yn ile kulübede kalırız." dedi Luna Octavia'nın elini avunçlarının içine alıp iki kere hafifçe vurarak.
Diğerlerine iyi geceler diledikten sonra küçük kulübeye doğru yol aldık.
Kolunu omzuma atmıştı elinde tuttuğu anahtarı boş olan elinde çeviriyor öte yandan bir şarkı mırıldanıyordu.
"Seni seviyorum." dedi adım atmayı bırakarak.
Gülümseyerek bir adım geri attım ve uzunca gözlerinin içine baktım.
"Seni çok seviyorum." diye yineledi.
"Ben de seni..." dedim ve dudağına bir öpücük bıraktım.
"Senden önce ben hayatı yaşamıyormuşum yn." dediğinde sesindeki ciddiyet kıkırdamama sebep oldu.
Birbirimize güzel şeyler hep söylerdik ancak ilk defa bu ciddiyetle bir şeyler söylüyordu.
"Ya ama bozuyorsun!" dedi kaşlarını çatarak.
Kıkırdamalarım kahkahaya dönüştüğünde bakışları yumuşayarak kısaca güldü.
"Senden önce ben nefes bile almıyormuşum." dedim gülmemi durdurarak elimi yanağına yasladığımda.
İrileşen gözleriyle bir süre beni inceledi.
Elini alıp göğüsüme götürdüm.
"Bura sadece sana böyle atıyor." dediğimde ise yüzündeki şaşkınlık yerini kocaman bir gülümseyeme bıraktı.
Bir kaç adım sonra kulübeye vardığımızda anahtarı hızlıca kilide sokarak kapıyı açtı.
Dudaklarını dudaklarıma yasladığında kollarını belime doladı ve beni sıkıca kavradı.
Yere serilmiş küçük yatağın üstüne nazikçe indirdi beni.
"Yarın için enerjiye ihtiyacın yok mu?" dedim başımı geriye çekerek.
Gözlerini açmadan derin bir soluk aldıktan sonra beni yanıtladı; "Sen istediğin kadar beni yorabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm yalnız insanlar||The100
FanfictionY/N Murphy, 100 çocuk suçlunun bulunduğu indirme gemisine gizlice binerek dünyaya iner. Dünyayı ve kendini hiç beklemediği bir halde bulacağından haberi yoktur...