Jasper ben kucağındayken yere çökerek tişörtümün yakasını açtı.
"Derin nefes al!" dedi telaşla.
Öksürüklere boğulmuştum, Bellamy'nin acı içinde haykırışının sesi git gide yaklaşıyordu bana.
Üzerime doğru eğildiğinde "Çekil kız nefes alsın!" diye bağırdı Jasper.
"Su getir." diyen Luna'nın sesi kulaklarımda yankılandı.
Kimin su getirdiğini bilmiyordum gözlerimi açtığımda Bellamy ağzıma matarayı dayamış bana su içiriyordu.
"Herkes burada değil mi?" diye sordum kısılmış sesimle.
Luna beni kendi kucağına alarırken "Burdayız hepimiz çiceğim." diye yanıtladı sorumu.Gün yavaş yavaş doğmaya başladığında, insanlar hala yangına toprak atıyorlardı.
Bundan sonra ne olacağını kestiremediğimizden boşa harcayacak bir damla suyumuz yoktu.
Üzerime verdikleri battaniye ile oturduğum yerde uyumamak için kendimle savaşıyordum.
Yanıma Jasper geldiğinde yüzündeki endişe beni de telaşlandırdı.
"Beni nolursa olsun seversin değil mi?" diye sordu gözlerime bakamayarak.
"Elbette." dedim ve titreyen elini avuçlarım içine aldım.
"Yangını ben başlattım." dedi bir solukta.
Vereceğim bir tepkinin onu yerle bir edebileceğini bildiğimden kendime hakim olmaya çalıştım.
"Peki, niye?" diye sordum tüm duygularımı bastırarak.
"Biz yaşayamayacaksak, kimse yaşamasın." dedi ve ardından elini avuçlarımdan çekerek yüzünü kapattı.
"Yani en azından öyle düşünmüştüm, gözüm dönmüştü yn." diye ekledi çaresizce.
"Bunu başka kimseye söyleme tamam mı? Öğrenirlerse seni öldürürler." diye fısıldadım.
Jasper onaylayarak başını salladığında, ensesinden tutup yanağından öptüm.
"Kendine hakim ol Jas, artık kendine gelmen lazım!" dedim, fısıldıyor olsam bile sesimdeki öfke belli oluyordu.
"Haklısın yn..." dedi usulca.Ona kızamıyorumdum, Maya'nın ölümünden sonra her şeyin onun için ne kadar zor olduğunun farkındaydım.
Ama bu yaptığı şeyleri telafi etmiyordu.Clarke, Raven ve abim birlikte yanımıza geldiler.
Yanımıza oturdular ancak ortamdaki derin sessizliği bozan kimse olmadı.
Derin bir nefes alan Clarke ara vermeden konuşmaya başladı.
"Yn, sana bir şey danışmamız lazım." diye başladığı konuşması "John ışık şehrinin orada bir laboratuvar olduğunu söyledi, Luna'nın kanın radyasyona dayanıklı olduğunu biliyoruz. Belki- belki onun sayesinde bir çözüm üretir herkesi siyah kan yaparız..." şeklinde devam etti.
"Bu sence işe yarar mı?" diye sonlandırdı."Clarke- siyah kan onlar için kutsal, herkesin siyah kan olması büyük sorun yaratır." dedikten sonra soluklandım.
"Belki başka bir çözüm üretebiliriz ama o dediğin çok sıkıntı." dedikten sonra yeniden öksürüklere boğuldum.
"Ayrıca Luna onu denek olarak kullanmanıza izin verdi mi?" diye sordum kendime geldiğimde.
Clarke gözüme bakmaktan kaçınarak başını hayır anlamında salladı.
Kısaca güldükten sonra karşımda iki büklüm olmuş Clarke'ın omzuna elimi koydum "İzin verir zaten, problem o değil."
Dediklerim ona mantıklı gelmişe benziyordu.
"Biz konuşalım Lunayla, sen dinlen..." dedi ve kolumu okşadıktan sonra ayağa kalktı.Yorgunluktan uyuyakalmışım, gün tamamen doğduğunda Luna'nın dürtmesi ile uyandım.
"Uyan güzelim, yola çıkıcağız." diyordu naif sesi.
Anlaşılan planı oluşturmuşlardı kafalarında, laboratuvara doğru yola çıkmak için gereken her şey hazırdı; Araba, çantalar, erzaklar...
Arabaya henüz daha tam kendime gelememişken bindiğimde sadece; John, Raven, Bellamy, Clarke, Abby, Luna ve benim gideceğimizi fark ettim.
"Jasper ile Monty?" diye mırıldandım bir yandan gözlerimi ovuşturarak.
"Onlar, Octavialar ile birlikte Jaha'nın bahsettiği sığınağa bakmaya gidecekler çiçeğim." diyerek beni yanıtladı Luna.Jasper'ın bensiz kalması ne kadar mantıklıydı bilmesem de içimden bir ses bizimle gelirse daha kötü bir şey olacağını söylediğinden durumu kabullendim.
"Yn?" diye seslendi Bellamy, tam karşımda oturmuş merakla bana bakıyordu.
Seslenmesi ile irkilerek kendime geldim, daldığımı fark etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm yalnız insanlar||The100
FanfictionY/N Murphy, 100 çocuk suçlunun bulunduğu indirme gemisine gizlice binerek dünyaya iner. Dünyayı ve kendini hiç beklemediği bir halde bulacağından haberi yoktur...