İYİ OKUMALAR :)
Kaya'yı yarım saat önce ameliyata almışlardı. Duvar dibinde tek başıma oturmuş, ondan bir haber almayı bekliyordum. En son, Kaanlar'ı aradığımda buraya gelmek için yolda olduklarını söylemişlerdi. Bir kez daha elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ve ameliyathanenin kapısına baktım. Hemşireler çıkıp, giriyor ve hiçbirinin ağzından bir laf alınmıyordu. Her defasında belki bu sefer durumunu söylerler diye düşünerek yanlarına gittiğimde, bana oturup sabretmemi söylüyorlardı. Kaya'nın orada ameliyat olması yeterince beni strese sokarken, durumunu öğrenememek delirtiyordu.
Kaya'nın gözümün önünde dizlerinin üzerine çökmesi.. Arabadan inip, onun yanına koşarak gitmem.. Yola akan kanları.. Onu arabaya kadar tek başıma taşımam.. Yol boyunca yan koltukta baygın bir şekilde durması.. Ağlayarak arabayı hastaneye sürmem.. Hiçbiri aklımdan çıkmıyordu! Sanki bir kabustu. Olayın şokundan zar zor çıkabilmiştim. Kaya bıçaklanmıştı ve şuan o kapının ardında ameliyat oluyordu.
Ağzımdan bir hıçkırık kaçtığında yine ağladığımı fark ettim. Kaya içeride, yaşamak için mücadele ederken ben onun yanında olamıyordum. Kaya'nın kanlar içerisinde yere yığılması gözümün önünde gitmiyordu! Bu kadar kolay olmamalı. Kaya, beni böylece bırakıp gitmezdi. O beni yalnız bırakamazdı ki. Değil mi?
" Kayra! "
Hızla başımı kaldırdığımda, Çağla koşarak bana doğru geliyordu. Ayağa kalkıp kollarımı boynuna sardım. Sarılmak istiyordum. Güçlü hissetmek istiyordum. Ama olmuyordu. Kimse bana Kaya gibi hissettiremiyordu. Şuan birbirimize ihtiyacımız vardı. Daha şiddetli ağlamaya başladığımda koridorun başından diğerleri de göründü.
" Kaya nerede? " diye sorup Kaan koşarak yanımıza geldi ve endişeyle bana baktı.
Çağla'dan ayrıldıktan sonra yanaklarımı silip, sulu gözlerle Kaan'a baktım. İkiz oldukları için bir an karşımda Kaya'nın durduğunu hayal ettim ve dayanamayıp Kaan'a sarıldım. Kaya gibi çikolata kokmuyordu. Vanilya kokuyordu.
" Ameliyatta. " diye fısıldadığım da tekrar gözlerim doldu. Bunu yüksek sesle dile getirmek, kalbimin sıkışmasına neden oluyordu.
Geri çekildiğimde Kaan'ın yüzüne dikkatle baktım. Gözleri dolmuştu. Sonuçta ikizinin ameliyatta olduğunu öğrenmişti. Onun da Kaya kadar canı yanıyor mudur?
" Kaya nerede! Oğlumun durumu nasıl? "
Kaan'ın omuzlarının üzerinden arkaya baktım. Kenan Bey ve Arzu Hanım'da gelmişlerdi. Arzu Hanım ağlayarak koridordaki koltuklardan birine oturduğunda, Kenan Bey onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Çok kötü görünüyorlardı. Evden apar topar geldikleri kıyafetlerinden anlaşılıyordu. Kenan Bey gibi ünlü bir iş adamı, şuan eşofmanla. Arzu Hanım da aynı şekildeydi ve yüzünde makyaj yoktu. Oğulları bıçaklanmıştı, daha kötü ne olabilirdi?
" Neler oldu? Hepsini bana eksiksiz olarak anlat Kayra. "
Kaan'a dönüp yavaşça başımı salladım. Bütün olayları sesli söylemek bu kadar mı zor olabilirdi? Kaan ile koridorun sonuna gittikten sonra Poyraz da koşarak yanımıza geldi. Bütün olanları eksiksiz olarak Kaan ile Poyraz'a ağlayarak anlattım. Bu.. Canımı yakıyordu. Arzu Hanım'ın ve polisin, Kaya'yı bıçaklayan sakallı adamı bilmelerini istemiyorlardı. Ve bunun için bana polise anlatmam için bambaşka bir olay uydurdular.
Hepimiz ameliyathanenin koridorunda ki koltuklarda sırayla dizildik. Kimseden ses çıkmıyordu. Daha doğrusu kimse konuşamıyordu. Ne diyebilirdik? Kaya bir saattir ameliyattaydı ve durumunu bilmiyorduk. Dolan gözlerimi tekrar silip, başımı kaldırdım. Ameliyathaneden bir hemşire daha çıktığında sinirle ayağa kalktım. Bize en azından durumunu söylemeliydiler! Bunu öğrenmek hakkımızdı!