17

2.7K 324 193
                                    


Bir yandan elindeki telefondan mesaja bakarken bir yandan da gözlerini küçük kafenin içinde gezdiriyordu Jimin.
Ödül töreninde aldığı mesajı eve gidince Sohyung'a göstermiş ve arkadaşının birkaç saniyelik şokundan sonra eğer yazan isim doğruysa mesaj atan kişinin Jungkook'un annesi olduğunu söylemişti.

Hatta ondan sonra yaklaşık yarım saat artık kırklı yaşlarda olan kadının zamanında ne kadar ünlü bir model olduğunu anlatmıştı. Aile yaşantısıyla ilgili neredeye tek bir haber bile olmaması o an neden orada olduğuyla ilgili hiçbir ipucu bulamamasına neden olsa da gitmişti işte.

Kısa bir taramadan sonra mekanın en kuytu yerine oturmuş olan kadını fark etmiş ve adımlarını o tarafa doğru yöneltmişti. Son birkaç adım kala kendini fark eden kadın da onu görmüş gibi güneş gözlüğünü zarif bir hareketle çıkardıktan sonra masaya bırakmıştı. Eğilerek selam verirken bir yandan da deli gibi gerildiğini hissediyordu. Gitmekle hata etmişti belki de. Hatta belki değil kesinlikle hata etmişti.

"Merhaba Jimin," fazla güleç olmasa da belli belirsiz bir tebessümle kendine elini uzatan kadına aynı şekilde karşılık verirken "Merhaba." diyebilmişti sadece. "böyle tanışmayı istemezdim aslında ama memnun oldum."
Ayrılan ellerinden hemen sonra sandalyesine oturmuş ve bakışlarını karşısındaki, sanki her şeyi yargılayabilecekmiş gibi duran kadına çevirmişti. Açıkcası yaydığı enerji biraz ürkütüyordu insanı.

Yine de dik bir şekilde oturup amacını hızlıca öğrenmek adına söze girdi. "Ben de memnun oldum ama neden yalnızca, ve habersiz, benimle buluşmak istediğinizi anlayamadım."
Tıpkı Jungkook'unkine benzeyen koyu renk gözler bir anlığına odağını değiştirmiş ve tekrar yüzünü bulmuştu. Ne düşündüğünü anlamaya çalışsa da başarısız oluyordu Jimin. Sokakta görse uzağından gideceği kadar soğuk ve keskin olan tavrı düşüncelerini ve duygularını gizleme konusunda fazla iyiydi.

  "Jungkook sana ne kadar anlattı bilmiyorum. Ama ödül töreni gibi bir yere seninle gidip, ödül konuşmasında bile senden bahsettiğine göre sana tahmin ettiğimden çok değer veriyor olmalı." Ortam eğer bir tık daha az tuhaf olsa kendini tutamayıp gülerdi duyduklarına. Yine de sessiz kalıp devam etmesini bekledi sadece.
"Aslında senden önce Jungkook'a ulaşmaya çalıştım ama ne kadar inat olduğunu sen de biliyorsundur. Her seferinde bir şekilde başarısız oldum. Hatta bu hayatta sözüne en değer verdiği kişilerden biri Namjoon'dur ama o bile halledemeyince bir de seninle konuşmak istedim. Bir anne olarak, sevdiğin kişinin annesi olarak senden küçük bir ricada bulunacağım. Yeni yıldan önce çok kalabalık olmayacak bir yemek daveti vermek istiyorum, beraber gelirseniz çok sevinirim. Oğlumla aramı düzeltmem için muhteşem bir fırsat vermiş olursun bana."

  Sözlerini noktaladıktan sonra beklentiyle kendine bakmaya başlayan kadına bir cevap vermesi gerektiğini bilse de ne diyebilir, emin değildi. Onun açısından kendinden böyle bir şey istemesi pek tabii doğal sayılabilirdi fakat gerçekte oldukları duruma bakacak olursa böyle bir şeye karışmaya hakkı olmadığını biliyordu.

Ne yaşadıklarını bilmese de samimi bir şekilde çocuğuyla arasını düzeltmek isteyen bir anneyi ne olursa olsun reddetmek istemediğinden hafifçe tebessüm edip kafasını salladı onaylar gibi. "Jungkook'un arkasından iş çeviriyor gibi olmak istemiyorum ama düşünüp konuşacağıma emin olabilirsiniz." Ardından artık gitmek için ayağa kalkmış tam vedalaşacakken tutulan eliyle duraklayıp bu sefer üzgün görünen kadına baktı.

"Hatalarım olduğunu biliyorum ama annesiyim ben onun, kötülüğünü istemedim asla. En son ne zaman çocuğuma sarıldığımı bile hatırlamıyorum, umarım anlıyorsundur beni."
Bir şey söylemek istese de boğazında oluşan ani bir yumru yüzünden konuşamamış, anlayışlı bir tebessümle hafifçe kadının elini sıkabilmişti sadece.
Nedense bazılarının annesine hala sarılma şansı varken böylesine acımasız davranması bencillik gibi gelmişti gözüne.

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin