28

3.1K 367 289
                                    


"Yani diyorsun ki bu Lee Hyunwon pek tekin biri değil?" Düşünceli sesine bilgisayarın başındaki arkadaşı kafasını sallamıştı onaylar gibi. "Hakkında pek iyi söylentiler yok, babasının parasını ve gücünü kullanıyor genelde. Takıntılı biri olduğunu da duymuştum."
Öğrendiği şeyler çoğaldıkça daralıyordu Jungkook. Böyle birinin Jimin'le işinin ne olabileceğini çözemiyordu bir türlü. Sıkıntılı bir nefes verip teşekkür eder gibi arkadaşının omuzunu sıkmış "Sağ ol, görüşelim bir ara." dedikten sonra ayaklanmıştı. Acilen gidip anlaması gerekiyordu ne olduğunu. Kendini geçiren çocuğa sarılıp vedalaştıktan sonra arabasına atlayıp yeni rotasını Namjoon'un evi olarak belirledi.

Hala konuşmuyor olsalar da gecenin o saatinde ondan başka herhangi bir şey öğrenebileceği biri yoktu. Taehyung'un da orada olması biraz rahatlatıyordu ayrıca. Kafası öyle karışıktı ki başı ağrımaya başlamıştı. O adam Jimin'in peşinden giderken derdi neydi? İlk karşılaşmaları mı? Başka bir yerde daha rahatsız etti mi? Ya da zaten tanışıyorlar mı? Soruları dönüp duruyordu kafasının içinde. Gereğinden hızlı kullandığı arabanın bile farkında değildi. En hızlı şekilde ulaşmak istiyordu gideceği yere.

Öyle de yaparak on dakikanın sonunda Namjoon'un evinin önüne gelişigüzel park etmişti bile. Vakit kaybetmeden indikten sonra adımlarını kapıya yönlendirip zili çaldı sabırsızca. Muhtemelen o saatte bir anda gelmesini beklemiyormuş gibi şaşırmış bir ifadeyle kapıyı açan Namjoon ile yüz yüze gelince ikisi de duraklamıştı. Aralarındaki alışık olmadıkları gerginlik ikisine de tuhaf gelse de Jungkook kararlıydı. Bu yüzden "Girebilir miyim?" derken soğuktu sesi. Namjoon da üzerindeki şaşkınlığı atmış izin istemesine kızarak "Saçmalama da geç." demişti kenara çekilirken.

Açıkcası Taehyung'a onu da çağırmasını söylediğinde hayatta gelmeyeceğini ve ilk adımı kendisinin atması gerektiğini söylemişti. Şimdi onu karşısında görmek bu yüzden ekstra şaşırtmıştı. Yine de hala buz gibi olan tavrına bakılırsa bir şey olmuştu. Kötü bir şey olmamasını umarak kapıyı kapatıp içeri geçen çocuğun peşine takıldı.
Aralarında fısırdaşan ikili kendini görünce susmuş Taehyung'un yanına oturmuştu Jungkook. Karşılarındaki koltuğa geçip "Bir şey mi oldu?" diye sordu sakince.

"Lee Hyunwoo kim? Tanıyor musun?" Hiç beklemiyordu. Bu ara sıkça duyduğu ismi bu kez Jungkook'tan duymak sahiden şaşırtmıştı. Durup dururken ne alaka diye düşünse de Jimin'in söyleyebileceği fikri geldi aklına. Fakat Jimin söyleseydi Hyungwoo'nun kim olduğunu da söylerdi muhtemelen. Bu yüzden bu ihtimali yok sayarak daha kötüsüne, şimdi de Jungkook'a bulaştığı ihtimaline yöneldi. "Ne oldu?" derken sesi endişeliydi fakat belli etmemeye çalıştı. "Tanıyor musun? Tanımıyor musun?" Genç olanın sabırsız tavrına karşın "L.K ceosunun oğlu, neden?" dedi uzatmayarak.
Jungkook'u biraz tanıyorsa kafasındaki şeyi öğrenmeden rahat etmezdi. Bunu kimsenin memnun olmayacağı yollara başvurarak yapmasındansa uyum sağlayıp istediği cevapları vermeyi seçti bu yüzden.

"Bu kadar mı?" diye ters bir şekilde soruşunu bile alttan alıp "Ne öğrenmek istiyorsun tam olarak?" dedi. "Neden o sikik lansmanda Jimin'in peşinden tuvalete gittiğini, beş dakika sonra da Jimin'in neden oradan ağlayarak çıktığını öğrenmek istiyorum. Oldu mu?" Taehyung, Jungkook'un açık açık söyledikleri yüzünden küçük bir şok geçirirken karşısındaki Namjoon'un da ondan farksız olmadığını görebilmişti. En azından şu aşamada kesinlikle bu kadar açık olmasını beklemiyordu. Belki anın siniriyle düşünmeden konuşmuştu gerçi, pek emin değildi.

Bu ihtimale karşın, toparlaması için ayağıyla çaktırmadan hafifçe arkadaşınınkine vursa da o kararlı bir şekilde Namjoon'a bakmayı sürdürüyordu. Jimin hakkında herhangi bir şey üzerine bu kadar mesai harcayıp bir de öfkelenmesi sahiden beklenmedikti. Namjoon da aynı fikirdeymiş gibi kaşlarını çatarken "Ne alaka?" diye sordu. "Nereden çıkardın bunları?" Gecenin bu saatinde Jimin için gelmiş olması hiç mantıklı gelmiyordu kulağa.

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin