19

2.8K 333 345
                                    



"Halledeceğim ve bugün sorunsuz bitecek." Küçük tuvalette aynadaki yansımasına bakarak iki kez tekrarladığı cümleyi son bir kere daha söyledikten sonra derin bir nefes aldı Jimin. İçinden bir ses işlerin pek de umduğu gibi gitmeyeceğini söylese de olabildiğince görmezden gelmeye çalışıyordu o sesi.

Yaklaşık bir hafta sonra ilk defa yüz yüze geleceği Jungkook'un arabasını camdan gördüğü gibi nasıl gözüktüğüne bakma ve bugünkü planını son bir kez düşünme amaçlı hızlıca tuvalete kaçmıştı. Hatta biraz fazla oyalanmış olacak ki stüdyodan gelen seslerden anladığı kadarıyla Jungkook çoktan içeri girmiş, çocukların saldırısına uğramıştı bile.
Alnına düşen saçları hafifçe yanlara itekleyip alnını biraz açıkta bıraktıktan sonra üstündeki bol sweatshirtü düzeltti. İyi görünüyor gibi hissetse de biraz daha kendini incelemeye devam ederse beğenisinin giderek yok olacağına kanaat getirerek gözlerini aynadan çekip dışarı çıktı hemen.

Birkaç adım atması stüdyoda dolanıp heyecanlı heyecanlı birbirleriye konuşan ve Jungkook'un etrafında toplanan çocukları görmesi için yeterli olmuştu bile. Hepsinin elinde aynı kutunun olması eli boş gelmediğini kanıtlar gibiyken düşünceli davranışı yüzünde minik bir tebessüm oluşturmuştu çoktan. Diz çökmüş, çocuklardan biriyle konuşan Jungkook'un sırtını izlediği birkaç saniyenin ardından neşeyle "Jimin hyung!" diye yanına gelen çocuğa çevirdi bakışlarını. "Junho?" "Cidden tanıyormuşsun Jeon Jungkook'u! Okuldaki arkadaşlarıma ne kadar havalı biri olduğundan bahsedeceğim."

Küçük çocuk hala yüzünde asılı duran tebessümün dişleri gözükecek kadar büyümesine yol açarken yumuşak koyu renk saçları karıştırdı sevecen bir şekilde. Normalde çocuklarla arası pek iyi sayılmasa da stüdyoya gelip giderken onlarla sık sık denk geldiğinden bu özelliğini biraz geliştirdiğini düşünüyordu. Arada tuhaf ve sulu, ki bu su gerçek suydu, şakalara maruz kalıp onların çocuk olduğunu kendine hatırlatarak kavga etmemeye çalışmasına rağmen hem de.

Arkadaşı seslenen Junho elinin altından kaçıp onun yanınına giderken "Koşmayın!" diye bağırmıştı ikiliye. Boş olduğu için stüdyoda buldukları her arada bağıra bağıra ve sesli bir şekilde koştuklarından migren seviyesinin arttığına dair bir teorisi bile vardı kendi kendine. Uyarısıyla istemeye istemeye yavaşlayışını izlediği çocuktan bakışlarını çektiğinde bir süredir sabırsızlıkla beklediği ana kavuşmuştu. Omuzunun üstünden kendine bakan Jungkook ile kesişen bakışlarını önce panikleyip kaçırmış fakat daha sonra pişman olmuştu bu yaptığına.

İlk defa sadece birinin yüzüne birkaç saniye daha bakabilme isteğini böyle yoğun yaşıyordu. Sohyung haklıydı, o ana kadar tam olarak itiraf edemese de sahiden özlemişti galiba. Bir hafta sonra varlığını hissetmek bile kalbini koşuya çıkarmıştı sanki. Konuştuğu çocuklarla vedalaşıp birkaç adımda yanına gelen Jungkook'un bakışlarının yüzünde dolanıyor olması vücudundaki tüm kanın suratına çıkmasına neden olsa da hafifçe öksürüp sesini bulmaya çalıştı. "Çok mutlu oldular geldiğin için."

Jungkook, ellerini beyaz tişörtünün üstüne giydiği kolej ceketinin ceplerine sokarken buradayken fark edemese de uzak kalınca aslında bir şekilde alıştığını fark ettiği çocuğa baktı birkaç saniye. Yanaklarının normalden biraz daha kırmızı olması bir yana, gözleri kendini fazlaca ele veriyordu. Başkalarına karşı o soğuk, mesafeli ve ifadesiz tavrı kolayca takınabilse de kendine karşı hislerini gizleyemiyordu Jimin. Bunu keşfedişi yeni değildi. Kızdığında içindeki alevleri, üzüldüğünde kırgınlığını, şimdiki gibi anlarda olan heyecanını, hepsini bakışlarından kolayca anlayabiliyordu. Hatta anlayabilmesi bir yana oldukça da eğleniyordu.

Bu yüzden normale göre daha kısık bir tonda "Sen?" diye sorduğunda tepkisini izledi merakla. Önce kaşları havalanmış ardından "Ben?" diye sormuştu sarışın. "sen mutlu olmadın mı?"
Flörtöz sorusunu beklemiyor olacak ki bir anlığına gözlerini kaçırıp "Yo," diye mırıldandıktan sonra "demiştim ya, asıl sen yokken gayet mutluydum." diye ekleyince anladığını belirtir gibi kafasını salladı Jungkook. Bozuntuya vermeyip gözleriyle onun yüzünü işaret etmişti. "Sıcak oldu galiba, kızardın biraz."

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin