26

2.8K 359 370
                                    


"Nasıl gidiyor?" Elindeki içeceklerin birini Jimin'e uzatan Jiwoo gülerek sorduğunda Jimin de gülümseyip "Fena değil." diye cevap vermişti. Genç kızdan aldığı kokteylin tadına bakarken bakışları etrafta gezinmiş ardından "Beklediğimden daha kalabalık." demişti. Son ana kadar gelmeyi bile düşünmediği lansmanın sahiden bu kadar kalabalık olmasını beklemiyordu. Daha önce birkaç kez katıldığından yabancı sayılmazdı fakat ilk defa o gün tekti. Çok fazla kişiyi de tanıdığı söylenemediğinden yanına gelen çoğu kişiyi geçiştirip savuşturmak zorunda kalmıştı.
Sanki düşüncelerini okumuş gibi "Herkesin niyeti iyi olmayabilir, dikkat et." diye ani bir uyarıda bulunan kızı başta garipsese de sadece yirmi dakika önce yanına gelip 'çıkan haberler yüzünden ayrıldınız galiba, yazık olmuş' tarzı bir şeyler söyleyen biriyle muhatap olduğunu hatırlayıp kafasını sallamıştı onaylar gibi. "Hallediyorum, sağ ol." "İyi o zaman, sonra görüşürüz." El sallayıp yanından ayrılan kıza aynı şekilde karşılık verip sırtını arkasındaki duvara yasladı.

Kendine karşı çoğu zaman dürüst olmaya çalıştığından oraya sırf Jungkook'a inat olsun diye gittiğini de bir süre önce kendine itiraf etmişti. Bunun saçma bir fikir olduğunu biliyordu fakat eğer birine karşı bir şeyler hissediyorsanız mantıklı kararlar vermek dünyanın en zor şeyi haline geliyordu. Bu yüzden bir köşeye sinmiş zaman geçsin diye üçüncü kokteylini içiyordu.

Göz göze geldiği Yongun uzaktan gülümseyip selam verir gibi bardağını havaya kaldırdığında aynı şekilde karşılık verdi. Ona da yan yana görülmezlerse daha iyi olacağını söylediğinden sadece ilk geldiğinde bir araya gelmişlerdi.
Telefonunun ekranından saate baktığında geleli çoktan bir saat olduğundan artık gidebilir diye düşünerek kalan içeceğini kafasına dikip boş bardağı yüksek masaya bıraktı. Tuvalete girdikten sonra taksi çağırmayı planlıyordu.
Bu yüzden tanıdıklarıyla kümelenmiş insanlara çarpmamaya çalışarak tuvaletin yolunu tuttu.

Sonunda boş koridora ulaştığında, koridor boş olsa da hala gelen müzik sesi yüzünden peşindeki adımlardan bi'haberdi. Kapısını açtığı tuvalete girer girmez bir anda kolu tutulup sırtı kapıya çarpınca ne olduğunu anlayamadı bile. Aniden vücuduna salgılanan adrenalin, korkuyla çarpmaya başlayan kalbi ve büyüyen gözleriyle karşısındaki adama bakıyordu sadece.
Orada olduğunu nasıl öğrendi, içeriye nasıl girdi hiçbir fikri yoktu. Hızla inip kalkan göğsü zaten onu ele vermiyormuş gibi "Ne yapıyorsun?" diye sordu sert çıkarmaya çalıştığı sesiyle. Buna daha ne kadar devam edebilir, bilmiyordu. Her defasında olmadık bir anda onunla karşılaşmak, bedeni tir tir titrerken karşısında güçlü durmaya çalışmak yorucuydu. Fazlasıyla hem de.

"Nasıl buldun beni?" diye sorarken bir an önce kolundaki elden ve dibindeki bedenden kurtulmayı istiyordu. Onun tüm rahatsızlığının zıttı bir şekilde gayet rahat sırıtan Hyunwoo omuz silkmişti umursamazca. "İnanamayacaksın ama tesadüf." Öyleydi de. İnanmıyordu Jimin. Öyle bir yerde karşılaşmaları tesadüften fazlası olmalıydı. Bu yüzden onu sertçe itmek için hamle yapıp "Bırak beni." diye söylenmiş ve elbette başarısız olmuştu. Doğru düzgün hareket bile edemiyordu kapı ile arasında kaldığı beden ve uyguladığı orantısız güç yüzünden.

"Sevgili patronun birkaç çömez piçi engelledi diye beni de bir daha görmeyeceğini falan mı sanıyordun yoksa?" Sahte bir üzüntüyle söylediği sözlerin ardından yüzünde tehlikeli bir sırıtış belirmişti Hyunwoo'nun. Bir anda hissettiği öfkeyle sarışının çenesini kavrarken "Benden kaçabileceğini mi sandın?" diye sordu dişlerinin arasından. Jimin kendini kontrol altında tutmaya çalışsa da zordu. Belki o ara her şey üst üste geldiği için sinirleri fazla yıpranmıştı fakat hiç olmadığı kadar zorlanıyordu.

Kimseyi tanımadığı, yargılayabilecek ve her hareketini basına sızdırabilecek, ki bu kendi için başlı başına bir korku haline gelmişti, insanlarla dolu bir yerin tuvaletinde kapana kısılmış hissediyordu. Nefes alamıyor, bir şey belli etmemeye çalışıyor, titremesinin yanında bir de kafasının içinde mental bir savaş veriyordu.
Çenesindeki elin ve yüzüne çarpan alkol kokan nefesin verdiği mide bulantısını gözardı etmeye çalışmış ve söylediklerini anlamaya çalışmıştı. Patronu olarak bahsettiği kişinin Namjoon olduğunu çözse de kimi, ne zaman engelledi hiçbir fikri yoktu. O an bunu düşünmenin de sırası değildi zaten.

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin