29

2.5K 339 258
                                    


Oturma odasına yaklaştıkça duyduğu kısık ses kaşlarının çatılmasına neden oldu. Dediklerini henüz anlayamasa da sabahın köründe kimle konuşuyor, niye fısıldıyor çözememişti. Rahatsız etmemek adına mutfağa geçeceği sırada kalakalmasına neden olan şey ise bizzat Jimin'in ağzından çıkan "Hyung emin misin, Jungkook Hyunwoo'yu nasıl bilebilir?" cümlesiydi.

Önce algılayamamış, öylece durmuş fakat konuşmasına devam eden Jimin'in Namjoon ile konuştuğunu anlayınca kaşları çatılmıştı. Birkaç gündür birleştiremediği noktalar tam da o an birleşirken ansızın gelen ihanet hissi tüm bedenini sarmıştı bile. Öyle berbat hissediyordu ki birkaç saniyeliğine nefesinin kesildiğini sandı. Birkaç kez yumruk olan ellerini açıp kapamış, peşin hüküm vermek istemeyerek yutkunmuştu. Adımlarını direkt olarak koltuktaki bedene yöneltirken geldiğini fark etmiş gibi kafasını çevirmiş ve göz göze gelmelerine neden olmuştu Jimin.

Jungkook'un yüzündeki ifadeden bir sorun olduğunu anlamış gibi hala kulağında olan telefonu kapatmak için "Hyung.." dedi. Öyle gergindi ki istemsizce kekelemişti konuşurken. "kapatmam gerek, sonra konuşuruz." bir yanıt beklemeden kapatıp bir kenara attığı telefonun ardından hala ayakta, tuhaf bir şekilde kendine bakmayı sürdüren çocuğa baktı. Söylediklerini duyma ihtimali korkunç bir korku ve panik yaymaya başlamıştı bedenine.
"Jungkook," diyerek eline uzanmış fakat tutamamıştı. Elini çekmesi kalbini kırarken emin oldu bir şeyler duyduğuna.

Yutkunup ne yapabileceğini düşünmüş, onu kaybetme korkusunu tüm hücrelerinde hissetmeye başlamıştı. Panikle "Eğer dinlersen, anlatabilirim. Lütfen otur,"  dediğinde sözünü dinleyip koltuğun diğer ucuna oturmuştu Jungkook. Ne düşünüp ne yapacağını kestirememek tedirgin hissettiriyordu. Nereden ve nasıl başlaması gerektiğini bilemeyerek sessiz kaldığı birkaç saniyenin sonunda Jungkook'un sert bir şekilde "Hadi," diyişiyle irkilmişti. "çabuk ol, merak ediyorum bu sefer ne işler çevirdin arkamdan?"

Öyle söylememesi için sesine karışan çaresizlikle "Jungkook-" diye isyan ederken "Hadi Jimin," diye direterek araya girmişti Jungkook. Sesi öyle soğuk ve tersti ki hiçbir açık kapı bırakmıyordu. Pes ederek yüzünü sıvazlayan sarışın da daha fazla direnmeyip en başından başladı anlatmaya. "Beni öpmeni istediğim gece," diyerek söze girdiğinde bakışlarını kaçırmış, gerginlikle tırnaklarını geçirdiği ellerine sabitlemişti. Çok değil yaklaşık dört saat önce kendine parlayarak bakan gözler şimdi o kadar mesafeli ve donuktu ki daha fazla dayanamamıştı bakmaya.

"birilerinden kaçıyordum. Yani borç aldığım tefecinin adamlarından. Yemin ederim, orada bir davetin olduğundan bile haberim yoktu. Sadece yol oraya çıktı ve ben de saklanmak için otele girmeyi denedim. Güvenlik izin vermedi, gidecektim ama sonra sen çıktın. Gerisini biliyorsun zaten." Biraz soluklanma ve devamını toparlama amaçlı durakladığında en azından birkaç kelime beklese de hiçbir şey duyamamıştı. Oracıkta küçülüp yok olmak istiyordu Jimin. Sorunlarını birine anlatmakta hep zorlanmıştı ve şimdi onun buz gibi bakışları altında, böyle bir durumda anlatmaya çalışmak inanılmaz bir çaba harcamasına neden oluyordu. Her cümlesinde ne kadar zavallı olduğu yüzüne çarpıp duruyordu sanki.

"Şirketin bana ulaşmasını beklemiyordum. Gerçekten, aklımın ucundan bile geçmemişti. Aradıklarında da başta kabul etmeyecektim, zorlansam da kendim bir şekilde çalışıp ödüyordum zaten. Ama Sohyung'un iyi bir fırsat olduğunu söylemesi ve benim yüzümden haberlere çıkman, işine zarar vermiş olmak suçlu hissettirdiği için kabul ettim. Seni doğru dürüst tanımıyordum bile-" devam edecekken birden görüş açısına giren el yüzünden durakladı merakla. Bir süredir kendi kendine işkence ettiği ellerini ayırmıştı Jungkook. Saniyelik dokunuşu yüzünden ağlayacak gibi hissetse de kendini tutup tırnak izlerinin olduğu kızarmış ellerini iki yanına koydu uysal bir şekilde.

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin