23

2.8K 339 524
                                    


Arkası dönük olduğundan yüzünü göremese de Hyunwoo olduğuna emindi. Tüm vücuduna yayılan korku ve deli gibi atmaya başlayan kalbi acil bir şeyler yapması için alarm verse de kıpırdayamıyordu bile. Bu zamana kadar yolda elbette sıkıştırmış, hırpalamışlardı fakat hiçbir zaman evine gelmemişlerdi. Gerçi Hyunwoo'nun şu an babasıyla bir bağı olduğunu sanmıyordu. Tamamen kendi gelmiş olmalıydı.

Sıklaşmaya başlayan soluk alıp verişlerini düzene sokup sakinleşmeye çalışarak televizyon ünitesindeki birkaç polaroid fotoğrafı inceleyen adam henüz arkasını dönmeden kapıdan kaçabilme fikrini gerçeğe dönüştürmek üzereyken duyduğu ses olduğu yere çakılmasına neden oldu.  "Dikilecek misin orada? Misafirperverliğe ne oldu?" Gözlerini yumup niye her şeyin üst üste geldiği hakkında saatlerce ağlamak istese de sırası değildi. Korkusunu bastırmaya çalışarak birkaç kere yumruğunu sıkıp serbest bıraktı.

"Nasıl girdin içeri?" Sesi titremesin diye öyle çok uğraşmıştı ki yutkunması gerekti konuştuktan sonra. Boğazındaki yumru asla geçmeyecek gibiydi. Sorusunu biraz bile umursamadan elindeki fotoğrafla arkasını dönen adam fotoğrafı kaldırıp kafasını yana eğmişti yüzündeki saçma gülümsemeyle. "Burada çok tatlıymışsın, saçını yeniden pembe mi yapsan?"
Daha derin çatılan kaşları ve artan öfkesiyle ona doğru ilerleyip elinden fotoğrafı çekerken biraz bile tereddüt yoktu hareketlerinde.

İçten içe korku ve gerginlikten ölecek gibi hissetmesine rağmen elinden geldiğince belli etmemeye çalışıyordu. Göz ucuyla nasıl evine kadar girebildiğini çözmek için etrafa bakınsa da yakalanmıştı. "Mutfağın bahçe kapısını bir dahakine daha sıkı kapat, biraz zorlanmış olurum en azından. Böyle sıkıcı oluyor." Değil kapıyı sıkı kapatmak, ertesi gün kapı yerine orayı da düz bir duvara çevirecekti. Evinde bile güvende olmadığının farkındalığı dehşet hissi oluşturmuştu bedeninde.
"Polisi aramadan defol git evimden." Kendinin aksine gayet rahat gözüken Hyunwoo aralarındaki mesafeyi azaltmaya çalışırken geri gidiyordu sarışın. "Polis? Bence babam pek hoşlanmaz bu fikirden? Ne dersin?"

Jimin'in bacaklarının masaya değmesi ile sonlanan geri gidişi aralarındaki mesafenin git gide azalmasına yol açıyordu. Bir anlık panikle ağzından kaçan tehdidin tam bir fiyasko olması da cabasıydı. Kime sorarsanız sorun mafyatik bir tefeciyi polise bulaştırmanın yarardan çok zarar sağlayacağını söylerdi. "Siktir git evimden." derken beklemediği kadar sertti sesi.
Fakat beklenildiği gibi bu Hyunwoo için bir şey ifade etmemişti. Bir anda sarışın olanın ensesini kavramış ve yüzlerini yaklaştırmıştı.
Oldukça sert tutuştan kurtulması zor olduğundan söyleyeceğini söyleyip gitmesi umuduyla bir tepki vermemeyi seçerek midesi bulansa da dinledi Jimin. "Çıkan tatlı fotoğraflarımız sevgilinle aranızı bozmamış anlaşılan? Aslında sürpriz yapıp o varken gelecektim ama seni üzemedim..anlıyorsun değil mi?"

Gittikçe canını acıtmaya başlayan el yüzünden yüzü de buruşuyordu. "Sabrım taşıyor artık." Yüzlerinin gereğinden fazla yakınlaşması yüzünden kusacak gibi hissedince sertçe ittirmişti diğerini. Neye olan sabrı taşıyor, onu bile bilmiyordu. Ona karşı olumlu tek bir cümle kurmamasına rağmen kendi kendine bir bekleyişe girip bir de üstüne sinirleniyordu. Durumun korkunçluğunu bir kez daha fark ederek masayla onun arasından çıkmış ve "Defol." demişti.
Acilen ağlayıp sızlanmayı bırakıp bu işe bir çözüm bulması gerekiyordu.

"Peki..defolayım," diyip tekrar sarışına yaklaştıktan sonra "bu sefer kapıdan mı yoksa bahçeden mi defolsam? Ne dersin?" Önce yanağında hissettiği el ve ardından dudağını okşayan parmaklar Jimin itemeden geri çekilmiş ve hiçbir rahatsızlık ifadesinin olmadığı yüz biraz sonra görüş açısından çıkmıştı. Orada öylece dikildiği birkaç saniyenin ardından duyduğu kapı sesiyle kendine geldiğinde sıktığı yumrukları serbest bıraktı.

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin