"Namjoon Hyung?"
Jimin gergin bir şekilde sonunda yalnız yakaladığı Namjoon'un koluna dokunup dikkatini çekmeye çalıştı. "Jimin? Bir sorun mu var?" İlgili ve sevecen yaklaşımı sarışın olanı biraz olsun rahatlatırken etrafa baktı kontrol amaçlı."Herkes bana Jungkook'u sorup duruyor ve ne cevap vereceğimi bulamıyorum artık."
Namjoon yaklaşık bir saattir çocuğun maruz kaldığı durumun farkındaydı fakat meraklı çalışanlardan kaçamayacaklarını da biliyordu. Sıkıntıyla ensesini kaşırken "Bir daha arayayım." diye mırıldanıp telefonunu çıkardı arka cebinden.Bu ara Jungkook'un yaptığı sorumsuzlukları artık sayamıyordu ve canını sıkmaya başlamıştı bu durum.
Meşgule atılan araması biraz daha sinirlenmesine neden olduğunda inatla bir daha arayacakken birden ortamda oluşan gürültüyle kafasını kaldırdı ne olduğuna bakmak için.Jimin de bir anlık merakla ortama baktığında Jungkook'un geldiğini görmüştü. Çalışanların büyük bir neşe ve sevgiyle karşıladıkları adam kendi tanıdığı kişiyle tamamen zıt gibiydi. Kendi kendine 'aptal' diye mırıldandığı sırada "Jungkook." diyen sert sesi duyunca bir anlığına irkildi.
Namjoon'u tanıdığı süre boyunca gördüğü en korkutucu halindeydi galiba. Jungkook da bunu fark etmiş gibi kaşlarını çatmış ve kendilerine doğru adımlamaya başlamıştı. Dağınık saçları ve hafif kırışmış gömleği ona özensiz bir görüntü verirken oraya evden gelmediği belli oluyordu.
"Nerdeydin?" Jungkook önce Namjoon'a daha sonra onun yanında açıklama yapmayacağını söylemek ister gibi küçümseme barındıran bir ifadeyle Jimin'e bakmıştı. "Geldim işte hyung."
Jimin de ona inat ters bir şekilde yüzüne bakmaya başladığında aralarındaki savaş Namjoon'un "Çıkmadan önce odama gel." diyip yanlarından ayrılmasıyla son bulmuştu.
"Sorumsuz bir çocuk gibisin." Alayla dudakları kıvrılan Jungkook bir adım atmıştı Jimin'e doğru. "Hadi ya, sen mi öğretmeyi planlıyorsun bana sorumluluklarımı?" Aralarındaki azalan mesafe Jimin'in neredeyse yüzünü buruşturmasına neden olacak olsa da kendini tuttu. "Gerekirse evet," dedikten hemen sonra bir adım da o atmıştı diğerine doğru. Onun karşısında altta kalacağına ölmeyi yeğlerdi çünkü.
"Hangi cehennemde olduğun umurumda bile değil ama bir saattir senin kıçını kollamaya uğraşıyorum tek başıma ve teşekkür edeceğine utanmadan hala konuşuyorsun."
"Kıçımı kollamaktan kastın benimle sevgili sanılarak ünlü olup üstüne bir ton para burs cart curt almak galiba?"
Toplum içinde olmasalar Jimin belki de alaydan başka bir şey barındırmayan sinir bozucu suratının ortasına yumruğu geçirirdi fakat tüm şirket çalışanlarının ve birkaç sanatçının da olduğu etkinlikte tek yapabildiği kulağına doğru yükselip "Sen beni çalıştığım kafede görüp ilk görüşte aşık oldun ve aylarca peşimde koştun." diye fısıldamak olmuştu.
Jungkook'un yüzündeki keyifsizlik ona şimdiden büyük bir sırıtış verirken yanından ayrılmadan önce kolunu patpatlamıştı biraz sert bir şekilde. "Herkes öyle biliyor, ona göre davranırsın."
Bir şey söylemesine izin vermeden onu arkasında bırakıp yemek çoktan yendiği için insanlarla beraber etrafa dağılmış sandalyelerden masanın etrafında kalanlardan birine oturdu.
Boş bardaklardan birine meyve suyu doldururken aniden Jungkook'un sözleri doluşmuştu kafasına.Onu ve fikirlerini önemsemediğinden kendini açıklama ihtiyacı hissetmese de her fırsatta tek derdi paraymış gibi yaftalanması sinirini bozuyordu.
Hoş, girdiği yüklü borç yüzünden ensesinde mafya bozması adamlarla yaşadığını söylese bile başına ekstra iş açacağına emindi. O yüzden susmak iyiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
don't delete the kisses
Fanfic(jikook) Jimin uzaklaşan adım sesleriyle birlikte tamamen rahatlayıp geri çekileceği sırada bir anda yüzlerine patlayan flaşlarla ikisi de neye uğradığını şaşırmış ve şaşkın şaşkın duvarın arkasındaki magazincilere bakmışlardı. Fark edildiklerini...