35

2.6K 312 314
                                    


Bir süredir, camın önünde ağırdan alarak içtiği sigaranın beyaz kısmı artık görünmemeye başlayınca söndürüp camı kapattı Jungkook. Hala uyanmayan Jimin'e bir bakış atıp ellerini yıkamak için banyoya adımladı. Saat öğlene yaklaştığından artık uyandırsa mı diye düşünse de ona gerek kalmadan Jimin'in telefonunun sesi odayı doldurmuştu bile. Hızlıca yıkayıp kuruladığı ellerinin ardından tekrar odaya döndüğünde sevgilisinin de uyanmaya çalıştığını gördü. Telefonu kast ederek "Kalkma, ben veririm." diyip kendi tarafındaki komidine ilerledi.

Önce telefonu eline aldığında gözüne çarpan isme ardından doğrulmuş, kendini bekleyen Jimin'e baktı birkaç saniye. "Ne oldu? Kimmiş?" Diyen çocuk hala uyanamamış gibi gözünü ovuştururken "Annem niye seni arıyor?" diye sordu direkt.
Böyle bir şeyi beklemediğinden şaşkınlıkla ona bakan Jimin bir anda tüm uyku sersemliğinden kurtulmuş ve gerilmeye başlamıştı. Kavga etmek istemiyordu.

Bir cevap bekler gibi kendine bakan çocuğa direkt "Geçen gün karşılaştık." dedi. Hızlıca anlatmak istiyordu her şeyi. "Seninle konuşmak istiyormuş, benden yardım istedi ama yapamam dedim. Düşünmemi ve arayacağını söylemişti, aramış işte. Gerçekten konuşmuyoruz." "Bu kadar yani?" Hızlıca kafasını sallayıp ondan bir tepki beklerken gözü bir anlığına cama kayan Jungkook "İyi." diye mırıldanıp odadan çıkınca ne olduğunu anlayamamıştı. Yine tam tartışmalarının ortasında gideceği fikri Jimin'i sinirlendirdiğinde hala oturduğu yataktan kalkmış ve öfkeyle peşinden gitmişti.

Boş oturma odasıyla karşılaşır karşılaşmaz "Her defasında çekip gidemezs-" diye bağırsa da bir anda elinde poşetlerle odanın girişinde beliren Jungkook ile cümlesi yarıda kesilmişti. "Ne gitmesi?" diye sorup yanından geçerek mutfağa gittiğinde ise sinirle nefesini vermişti Jimin. Dalga geçiyordu resmen.

Poşetleri bırakıp tekrar yanına geldiğinde "Jungkook." dedi kendine bakması için. Birkaç saniye önce sinirli olsa da şimdi onunla göz göze gelmek biraz yatışmasına neden olmuştu. Yine ondan habersiz bir şeyler yaptığını düşünmesini istemediğinden aralarındaki mesafeyi kapattı hızlıca. "İstersen arayıp hoparlöre alabilirim?" diye bir öneri sunduğunda kendine inanmaması biraz gururunu incitse de aklına başka bir yol gelmemişti.

Ondan gelecek 'evet' cevabına hazır olsa da onun yerine sertçe dudaklarını birleştirmişti Jungkook. Daha doğru düzgün ayak uyduramadan geri çekildiğinde de iki iri el yanaklarına yerleşmişti. "Ağzından çıkan her söz benim doğrum zaten, ekstra bir şeye gerek yok."
Duygulanmış gibi alt dudağını hafifçe aşağı sarkıtan Jimin öyle tatlı görünüyordu ki kendini tutamayıp önce burnunu daha sonra yanağını ısırdı Jungkook. "Acilen mutfağa gitmezsek seni yiyeceğim." diyerek canı acıdığı için mızırdanan sevgilisini serbest bıraktıktan sonra önden yürüdü.

Jimin uyurken 'zile basma' ve 'kapıya bırak' seçeneklerini işaretleyerek sipariş ettiği yiyecekleri açarken çok geçmeden yanına gelmişti o da. Açtığı paketlerden bir-iki lokma bir şeyi ağzına atıp "Jungkook?" diye sorduğunda "Efendim?" dese de beline sarılan kollar da eklenince hoşuna gitmeyecek bir şey duyacağına emin olmuştu. "Sen yokken bir şey daha oldu aslında." diye normalden daha da yumuşak bir tonda giriş yapan Jimin "Ama kızmayacaksın, tamam mı?" diye sorup kendini garantiye almak istese de ikisi de biliyordu bunun bir işe yaramayacağını.

Kolunun hemen altında, beline sarılmış olan Jimin yüzünden rahat hareket edemese de büyük bir titizlikle tabaklara aktardığı yemeklerle uğraşmayı bırakmadan "Söz veremiyorum." dedi Jungkook. Kollarını iyice sıkılaştırıp birkaç kere tişörtünün üstünden göğsüne öpücük konduran sevgilisine kıyamasa da tavrını bozmadı. "Sen yokken kalan borcumu hallettim," diye başlayan Jimin yaptığı işi bırakan Jungkook'un bir şey demesine fırsat vermeden tekrar söze girdi. "şirkete maaşımla ödeyeceğim."

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin