27

2.8K 357 271
                                    


Geldiği andan beri, yaklaşık beş dakika ediyordu yani, sessizce suyunu yudumluyordu Jimin. Nereden başlayacağını bilmiyor, hangi konuyu açıp açmayacağına karar veremiyordu bir türlü. Bir de anlatmak zordu tabii. Sohyung hariç ki o da zamanla olmuştu, sorunlarını başkalarıyla paylaşan biri olmamıştı hiç, tecrübesizliğindendi belki şimdi bir türlü başlayamaması.
Karşısında oturan Namjoon da kendi haline bırakırsa asla konuşmayacağını anlamış gibi "Konuşmayacak mısın?" diye sormuştu. "Seve seve sessizliğini paylaşırdım ama iki saate toplantıya gitmem gerekiyor."

Utandırmak için söylemediğini bilse de kızaran yüzüne engel olamıyordu Jimin. Onaylar gibi kafasını sallatıp istemsizce sımsıkı tuttuğu bardağı masaya bıraktı yavaşça. "Dün Yongun'un lansmanına gittim." derken gözlerini kaçırsa da kısa bir nefes verip tekrar kendini dikkatle dinleyen adamın yüzüne baktı. Böyle bir şeyi kötü ve acınası hissetmeden nasıl söyleyebilir bilmiyordu. "Borç aldığım tefecinin oğlu, bahsetmiştim. O da oradaydı, karşılaştık. Oraya nasıl geldi bilmiyorum," Anlayışla kafasını sallayan Namjoon "Ben biliyorum." dediğinde şaşkınlıkla kaşları havalanmıştı sarışının. "Nasıl yani?" "Hatırlıyor musun, bir davette biriyle karşılaşmıştın? Jungkook'un reklam yüzleri olması için uğraşıyordu adam."

Hatırlamaya çalıştığı birkaç saniyenin sonunda yarım yamalak yine lavabodayken yanına gelen adamı sonrasında gelen Jungkook'u ve sinirlenişini hatırlamıştı. Fakat konuyla ilgisi ne çözememişti henüz. "Hatırlıyorum." diye mırıldandığında aldığı onayla devam etti Namjoon. "O bir giyim markasıydı. Israrlı tekliflerini reddetme sebebimiz de arka planda işledikleri suçlardı. Biraz araştırınca o şirketin senin borç aldığın kişilere ait olduğunu öğrendim. Markayı para aklamak, bazı işleri resmiyette halletmek ve iyi bir imaj oluşturmak için paravan olarak kullanıyorlarmış."

Şok içindeydi Jimin. Bir yerde birbirine bağlanacağını biraz bile tahmin edemezdi bu iki olayın. Kafasında bir sürü yeni soru işareti oluşsa da basit bir "Ne olacak peki?" sorusu dökülmüştü dudaklarından. Sesindeki gerginlik, şaşkınlık ve kafa karışıklığı kendini öyle belli ediyordu ki olabildiğince güven vermeye çalışarak "Birkaç belgeye ihtiyacım var," diye başladı Namjoon. "onlara ulaşınca hak ettikleri cezayı almaları için elimden geleni yapacağım."

Dolan gözlerini saklamak ister gibi kafasını eğen sarışına destek olmak istese de anladığı kadarıyla öyle şeyleri pek sevmiyordu Jimin. Bu yüzden sarılmak, teselli cümleleri söylemek veya omuzunu patpatlamak yerine sessiz bir destek vermeyi seçti. Yaşadıklarının kolay olmadığını küçücük bir araştırmayla bile anlayabilmişti.
Neredeyse sözleşmeyi imzaladığı zamandan beri farkındaydı her şeyin. Her şey derken, bir şey hariçti. Hyunwoo olayını yeni öğrenmiş, öğrendiği gibi de daha sıkı çalışarak çözmeye çalışmıştı sorunları. Tefecinin arada yolladığı adamlarının tartaklamalarını engelliyordu belki fakat uğradığı düpedüz tacizi öğrenmek canını fazlasıyla sıkmıştı.

Sonunda kendini toparlayıp "Teşekkür ederim," diye mırıldanan Jimin "her şey için." diye devam etti. Namjoon'un kısa sürede hayatına olan etkisini ve yardımlarını ne yapsa ödeyemezdi. Büyük bir minnet ve sevgi duyuyordu ona karşı. Gamzelerinin gözükeceği kadar gülümseyen adama aynı şekilde karşılık verip kalkmadan önce son bir şey danışmak istedi. Bu konuya tepkisi nasıl olur bilemediğinden biraz tedirgindi.

"Bunları," diye söze girip devamında söyleyeceklerini toparlamak için durakladı bir süre. "Jungkook'a söylesem nasıl olur?" Ani sorusu karşısındaki adamı biraz şaşırtmış gibiydi. Sesi düz olsa da hafifçe kaşlarını çatarak sorduğu "Siz hala görüşüyor musunuz?" sorusu panikletmişti Jimin'i. Jungkook'a sormadan aralarındaki şeyden bahsetmesi doğru olur mu, emin değildi. Gerçi aralarındaki 'şey' neydi onu bile bilmiyordu. Belki flört denebilirdi?

don't delete the kissesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin