GİRİŞ

16K 706 1.5K
                                    

Bu gece hayatını geride bırakıp gidiyordu. Başta yapması gerekeni yapıyordu. Kimisine göre bencillik gibi duran bu seçim kimisine göre fedakarlık gibi gelir. Bu gece ailesini korumak için tercih etmişti bu yolu.

Giriş kapısından çıkamayacağı için arka kapıya yöneldi. Koridorda hızlı adımlarla ilerlerken bir el onu kolundan tutup çekti ve odanın kapısını kapattı. Sırtı kapıya hızla dayandırıldığında dudaklarında hissettiği baskıyla neye uğradığını şaşırdı. Belindeki iri eller onu kendine bastırırken ne olduğunu bile fark edememişti. Dudaklarını dudaklarından çektiğinde karşısındaki mavi gözlü adamı gördü. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyordu.

"Mavi?" dedi kesik çıkan sesiyle. Mavi gözleriyle karşısındaki sevdiğine baygın baygın bakıyordu. Bütün gece tutmaya çalışmıştı kendisini ama gecenin sonuna doğru biraz da alkolün etkisiyle dayanamamıştı.

"Canım acıyor." dedi kesik çıkan sesiyle. Alkol dilini çözmesine yardım ederken düşünmesine engel oluyordu.

"Benim de." diyebildi karşısındaki sevdiği kadın. Daha fazla konuşamadı. Boğazı düğümleniyordu sanki. Kelimeler boğazına dizilmişti ve konuşmasını engelliyordu. Şu an ikisi de birbirine karşı savunmasızdı.

"Beni affet." diyebildi mavi gözleriyle yalvarıcasına. Sevdiğinin avcunun içine küçücük bir öpücük kondururken gözünden düşen bir damla yaş sevdiğinin buz gibi ellerinin içine düştü.

"Mavi-" diyebildi sadece. Konuşmasına devam edemedi. Gidiyordu ve ne diyeceğini, ona nasıl veda edeceğini bilmiyordu.

Adam kadının bal dudaklarına bakarken onun daha fazla konuşmasını istemedi ve parmaklarını sevdiğinin dudaklarına götürdü. "Zehir olduğunu bilsem de ölümüm senin dudaklarından olsun ela gözlüm." dedi ve son kez baktı sevdiği kadınına.

"Sus ve öp beni."

Sevdiğinin dudaklarından daha fazla uzak kalamadı ve dudaklarını öpmeye doyamadığı dudaklara bastırdı. İki ruh birbirini özlemle, hasretle sararken ikisi de korkuyordu. Olacaklardan korkuyordu. Hayat onları acımasızca sınamıştı ve halen sınamaya devam ediyordu.

Dudaklarını sevdiği kadının yüzünde dolaştırırken kadın sevdiği adamın okşamaya doyamadığı saçlarna götürdü ellerini. Adam dudaklarını yavaş yavaş sevdiğinin boynuna indirmeye başladığında ikisininde hazla dolan sesi odada yankılandı.

"Seni çok özledim." dedi kesik kesik çıkan sesiyle kadın. Adamın öpüşleri daha da şiddetlenirken kendine engel olamıyodu.

"Benim seni ne kadar özlediğimi bir bilesen." dedi ve tekrardan bastırdı dudaklarını sevdiğinin dudaklarına. Zaman adeta durmuştu onlar için. Aşkı kana kana içerlerken akıllarında geçmişe dair tek bir soru yoktu. Ya da geleceğe dair. Onlar için sadece şu anda vardı.

Birbirlerine doyamazlarken zaman onlar için hızla akıp geçiyordu. Kadın gitmesi gerektiği gerçeğiyle aklı başına gelirken onu öpmeye doyamadığı sevdiğini kendinden uzaklaştırdı.

"Gitmem gerek." dedi ela gözleriyle üzgün bir şekilde bakarken. Adamın dudakları kadının boynunda donarken içinden neden böyle söylediğini sorgulamıştı. Dudaklarını boynundan çekerken sevdiği kadının bakmaya kıyamadığı ela gözlerinin içine baktı.

"Nereye?" dedi sert bir sesle. Kadının ela gözlerinden birkaç damla yaş firar ederken daha fazla orada duramayacağını anladı ve kapıyı açar açmaz hızlı adımlarla kendini dışarıya attı.

"Açelya!" diye bağırdı mavi gözlü adam.

"Seni seviyorum." dedi sadece Açelya. Tam koşmaya başladığı sırada tüm binanın elektrikleri kesildi ve bir el Açelya'yı kendine doğru çekti. Açelya neye uğradığını anlamadan ağzına kapatılan el ve duyduğu ses bu gece hayatının son gecesi olduğuna işaretti.

"Beni özledin mi prenses?"

BÖLÜM SONU.

Geçmişin İzleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin