29. Bölüm: Son Kez (Final).

12.1K 1.6K 344
                                    

Merhaba sevgili okurlarım. Nasılsınız?

Yepyeni bir bölümle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz.^^

Buraya okuma tarihinizi yazar mısınız? Bende paylaşacağım tarihi yazacağım. 09.02.2022

Kitabın devamını yaza devam ettireceğim. Takipte kalın....

Keyifli okumalar.

29. Bölüm: Son Kez (Final).

"Bir kelebek misaliydi hayat. Doğmamız, büyümemiz ve ölmemiz çok kısa zamanda oldu..."

Altı ay önce şikayetçiydim hayatımdan. Ufak tefek sorunlar gözümde bir dağ gibi büyürdü. Hayat ne kadar acımasız değil mi? Dün güldürürken bugün ağlatabiliyor. Bir bebeğin oyuncağını elinden alır gibi alıyor hayallerini. Umutlarını bir anda parçalayıp bir köşeye fırlatıyor. Seni acınası bir hale getiriyor. Sonra dönüp geçmişe bakıyorsun. İçinden geçiriyorsun 'ne kadar da mutluymuşum' diye. Ufak bir tebessüm yerleşiyor yüzüne. Hayat o anda sana 'keşke' dedirtiyor. 'Keşke o halime dönsem de yine en büyük problemlerim o ufak problemlerim olsaydı...' diyorsun...

Neredeydim? Ne arıyordum burada? Nasıl geldim buraya? Ya da en büyük soru neden hepimiz buradayız?

Gözlerimi açalı bir iki dakika olmuştu. Ne yaşanmıştı ne bitmişti hatırlamıyordum. En son hatırladığım şey Emir'in karanlığın içinde parlayan mavi gözleriydi...

"Açelya?" diye bir ses geldi sağ tarafımdan. Gözlerim karanlıktan ışığa alışmaya çalışırken kafamı yavaş yavaş yan tarafıma çevirdim ve sinirli gözlerle bakan Emir'i gördüm. Onun yanında Alp. Diğer tarafında Berke. Nilsu, Yağız, Zeynep, Amcam Emir'in Babası ve Yengem diye gidiyordu. Kocaman deponun içinde bir yuvarlak oluşturmuştuk. Toplam on bir sandalye vardı. On tanesi doluyken biri boştu. Kafamın içinde deli sorular dolanırken etrafı inceliyordum. Kocaman bir depoydu burası. Camları tahtayla kapatılmaya çalışmış. Bazı camlarına naylon örtmüşlerdi. Bizlerden başka kimse yoktu. Tavandan sarkan beyaz ampüllerden biri yanıp sönüyordu.

Oturduğum sandalyede ellerimi kendime çekmeye çalıştım ama bağlamışlardı ellerimi. Bileklerim acıyordu. Ayaklarımı hareket ettirmeyi denedim ama ayaklarımı da bağlamışlardı.

"Ne oluyor, neredeyiz biz?" dedim korkarcasına. Emir gözlerime üzgün bir şekilde bakarken diğerleri de ne olduğunu anlamamış bir şekilde debeleniyorlardı ellerini ve ayaklarını kurtarmak için.

"Bir anda elektrikler kesildi şirkette. Sonrası yok bende." dedi Berke. Sanki bir oyunun içindeydik.

Biz kendi aramızda olanı biteni anlamaya çalışırken büyük deponun görkemli kapısı açıldı ve yüzünde maske olan bir adam gözüktü ilk. Bu maskeyi daha önce beni kaçırdıklarında da görmüştüm. Mavi kelebekli maske...

"Yürü!" diye bağırdı adam. İlk başta gelen kişiyi gözlerim seçmese de kıvırcık saçlarından anladım kim olduğunu. Bu Ömer Efe'ydi...

Debelene debelene yanımıza getirdiler Ömer Efe'yi. Yarı baygın yarı uyanıktı. Gözlerini çok zor bir şekilde açık tutmaya çalışıyordu.

"Kimsiniz lan siz, ne istiyorsunuz bizden?" diye bağırdı Emir. Maskeli adam bir saniyeliğine Emir'e döndü ve konuşmaya başladı.

Geçmişin İzleri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin