Sabah uyandığımda aklıma direkt dünkü yakalamaca oyunu geldi. Ne eğlenmiştik ama!? Esneyip gerdindim. Ne zamandan beridir kendi kendime erken kalkıyordum ben, hele de saat 4'de yatmışken."Abla, uyandın mı? Günaydın." Kapıda bana bakan Aras ile gülümsedim. İşte günüm şimdi aymıştı.
"Paşa hazretleri uyanmış mı bakayım? Rüya ablasını uyandırmaya mı gelirmiş? Ama ben bu çocuğu yerim!" Aras'a doğru koşup kucakladım ve yatağa yatırdım. O daha ne olduğunu anlamadan gıdıklamaya başladım. Arada bir yanağını ısırıyordum. Aras gülmesini zorla bastırmış, bu sefer o beni gıdıklamaya başlamıştı. O da benim gibi yanağımı ısırdı.
"Hani bana?" Kaya'nın sesiyle Aras gülerek kafasını kaldırdı. Babasının dediğiyle yanına koştu. Bende belime kadar açılan badimi çekiştirdim.
"Saat kaç?" Sorumla ikisi kafamda anten varmış gibi baktılar. Ne vardı saati sormamda?
"15.43 geçiyor şuan." Dediğiyle gözlerim büyüdü. O kadar uyumuş muydum?
"Biliyor musun, Rüya abla. Ben ile babam sana kahvaltı hazırladık. Tabii uyandırmak istemediğimiz için kaldırdık hepsini. Aramızda kalsın, babamın fikriydi." Kıkırdayıp babasına sokuldu.
"Bu aramızda kalacaktı hani? Sen böyle mi sır tutuyorsun, babacığım." Hafif azarlar tonda söyledikleriyle Aras'ın onu taktığı söylenemezdi.
"Şey, hala sana karşı üzgün hissediyorum ve telafi etmeye çalışıyorum. Seni kırdığımın fark-" Evet, beni fazlasıyla kırmıştı ve onun kendini affettirme çabaları boşunaydı. Dün beni omzuna atmış olabilirdi ama bugün gitmem için hiçbir şey yapamayacaktı. O evden çıktığı gibi gidecektim.
"Affettirmene gerek yok çünkü umrumda değil. Sen kimsin de senin dediklerine kırılacağım?" Hem sözünü kesmem hem de alaycı sesim onu sinirlendirmişti ama umrumda değildi. Bende kırılmıştım.
"Haklısın." Tek dediği bu oldu ve az önceki mutlu tablo yere düşüp paramparça oldu sanki. Ama onun yaptıkları yüzünden Aras ile bir daha görüşemeyecektim. Bu evde artık sığıntı olduğumu hissetmeye başlamıştım ve bu bana iyi gelmiyordu. Aras'ın üzülmesini asla istemezdim ama o ne kadar kalbimi kırmışsa bende kırmak istemiştim ve başarılı olduğum kesindi.
"Keşke öyle söylemeseydin, abla." Aras'ın yanımdan gelen kısık sesi ile midem kasıldı. Onu üzmek istemezdim ama mecburdum. Gittiğim zaman, 'iyiki gitti.' demesini ve ardımdan üzülmesini istemiyordum. Ama Kaya'ya karşı yaptığım, ne kadar canım yansıysa onunkinin de yanmasını istediğimdendi. Ne zaman böyle biri oldum, bilmiyordum.
"Baban da beni kırdı!" Aniden bağırmam ile irkildi.
Salak, çocuktan kendini nefret ettirmek için kalbini kırma veya korkutma! Bütün amacın nefret olabilir ama onun bir çocuk olduğunu unutmaman gerekiyor!
İç sesim haklıydı. Tam bir aptal gibi, benden nefret etmesini ve gittiğimde üzülmesin diye bağırmam kötüydü.
"Özür dilerim. Bağırmak isteme-" Aras lafım bitmeden odadan çıktı. Ah, aptal kafam!
Pişman olduğum her halimden belli şekilde salona gittim ama Aras ortalıkta yoktu. Büyük ihtimalle odasına gitmişti. Bu sefer Bora'nın bir hata yapmasını engellemek için önce bavullımı dışarı çıkarmış, ardından da Şule'yi aramıştım.
"Alo, hemen buraya gelin. Lunaparka gidiyoruz." Şule cevap vermeden suratına kapattım. Yaptığım yanlıştı ama üzülsün istemiyordum.
Bu yaptığınla hiç üzülmedi mi sanki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEBEK BAKICISI
Teen FictionHerkesin iş adamı olarak bildiği Kaya Eroğlu ve jesti yüzünden işinden olan bir Anaokul öğretmeni... Ya o öğretmen, bakıcı olarak işe başlarsa? Hem de bir mafyanın çocuk bakıcısı... Kaya Eroğlu'nun minik oğlu Aras, okuldan kaçtığı için kaybolmuştu...